Mesajı Okuyun
Old 01-06-2009, 16:43   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın outlawyer,

Sanırım aşağıdaki Yargıtay kararları duruma açıklık getirmektedir.

Yargıtay 3 HD, 20.9.2001 T., 2001/6357 E., 2001/7918 K.: "Davacı, davalıdan kapıdan satış suretiyle tansiyon aleti ve fotoğraf makinası satın alarak bedel karşılığında senet verdiğini, ancak süresinde noterden ihtarname göndererek cayma hakkını kullandığını bildirdiği halde, malı teslim almayan davalının senedi takibe koyduğunu, bu takip nedeniyle borçlu olmadığının tesbiti ile takip ve bononun iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalı, cayma hakkını kullanan davacı malları adreslerine göndermediği için senedi takibe koyduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 8.9.1999 tarihli sözleşme ile davalının davacıya 120.000.000 lira karşılığı tansiyon aleti ve fotoğraf makinası sattığı, borç için senet düzenlendiği tartışmasızdır.
Bu sözleşme ile yapılan satış, davacı ve davalının kabul şekli ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalan ve aynı Kanunun sekizinci maddesinde belirtilen kapıdan satıştır.
4077 sayılı kanunun 23. maddesine göre Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara Tüketici Mahkemelerinde bakılır. Tüketici Mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Tüketici Mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar, her türlü resim ve haçtan muaftır. Tüketici Mahkemelerinde görülecek davalar, HUMK.nun yedinci babı, dördüncü faslı hükümlerine göre yürütülür... hükmünü amirdir.
Yukarıda sözü edilen yasanın, geçici 1. maddesi hükmüne göre Tüketici Mahkemeleri kuruluncaya kadar bu mahkemelerde görülmesi gereken davalara bakacak mahkemeleri Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler. Bu sonuç dairesinde, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 22.6.1995 gün ve 437 sayılı kararı uyarınca Tüketici Mahkemeleri kuruluncaya kadar, bu mahkemelerde görülmesi gereken davalara Ticaret Mahkemeleri bulunan yerlerde Ticaret Mahkemelerinin, bulunmayan yerlerde ise, üç veya daha fazla Asliye Hukuk Mahkemesi varsa, 3 nolu Asliye Hukuk Mahkemesinin, üçten az ise, bir numaralı Asliye Hukuk Mahkemesinin bakması gerekir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği cihetle, mahkemece öncelikle görev konusunun dikkate alınması ve dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekirken işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir."

Yargıtay 13 HD, 19.12.2005 T., 2005/12353 E., 2005/18920 K.: "Davacı, davalı E. İnşaat ve Turizm Ltd.Şti. tarafından inşa edilen taşınmazlardan bir adedini 15.4.2004 tarihli sözleşme ile 400.000 Euro karşılığında satın almak için anlaştıklarını, 100.000 Euro peşin verip bakiyesi için 9 adet senet düzenlendiğini, ancak davalı şirketin acze düştüğü için inşaatı yapamadığını, geçersiz olan bu sözleşmeyi 14.10.2004 tarihli ihtarla feshettiğini, davalı şirketin 15.10.2004 vadeli ve 30.000 Euro bedelli senedi diğer davalı bankaya ciro ettiğini ileri sürerek 15.10.2004 vadeli senetten dolayı borçlu olmadığının tesbitini istemiştir. Davalı banka, tahsil için tevdii edilen senetten dolayı aracı konumunda olduğunu ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiş, diğer davalı cevap vermemiştir.

Somut olayda davacının davalı E. İnşaat ve Turizm Ltd.Şti tarafından müteahhit sıfatıyla inşa edilen inşaattan bir adet konutu satın almak için E Ltd.Şti. ile 15.4.2004 tarihli adi yazılı sözleşmeyi düzenledikleri ihtilafsızdır. E. Ltd.Şti. bu sözleşme ile yapacağı konutlardan bir adedini davacıya satmayı taahhüt etmiştir.
Davalı E. Ltd.Şti.nin konut inşa ederek bu konutları alıcılarına sattığı da dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Konut alım ve satımına dair böyle bir hukuki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında değerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan konutun veya kat mülkiyeti oluşturulmuş konutun alıma satıma konu olması sözkonusu olmayıp, böyle bir sonuç 4077 sayılı yasanın amacına da aykırıdır. Tarafların 4077 sayılı yasada tanımı yapılan tüketici ve üretici, satıcı sıfatlarını taşıması ve hukuki ihtilafın 4077 sayılı yasa kapsamında çözümlenebilecek nitelikte bulunması yeterlidir. Dava konusu ihtilaf değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında bulunduğunda duraksama bulunmamalıdır. Mahkemece, değinilen bu husus gözetilerek ve davaya bakmanın tüketici mahkemesinin görev alanında olduğu benimsenerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir."

Saygılar...