Mesajı Okuyun
Old 27-05-2008, 13:56   #8
İzzet Hamle

 
Varsayılan

devleti sorumlu tutmamalıyız diye bir düşünceniz mi var? şartları varsa o da olur... hem de gayet iyi olur. olmalıdır da. aşağıdaki kararlar fikir verebilir kanaatindeyim.

T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE
E. 1998/4977
K. 2000/380
T. 9.2.2000

# MANEVİ TAZMİNAT
( SSK. Hastanesinde Tedavi Görürken Doktor Kıyafeti Giymiş Kişi Tarafından Tecavüz Girişiminde Bulunulan Davacı - Hizmet Kusuru Bulunan İdarece Tazmin Edilmesi Gereği )
# SSK. HASTANESİNDE DOKTOR KIYAFETİ GİYMİŞ KİŞİ TARAFINDAN TECAVÜZ GİRİŞİMİNDE BULUNULAN KİŞİ ( Manevi Tazminat - Hizmet Kusuru Bulunan İdarece Tazmin Edilmesi Gereği )
# HİZMET KUSURU (SSK. Hastanesinde Tedavi Görürken Doktor Kıyafeti Giymiş Kişi Tarafından Tecavüz Girişiminde Bulunulan Davacı - İdarece Tazmin Edilmesi Gereği)
818/m.47, 49
ÖZET : Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinde tedavi görmekte iken doktor kıyafeti giymiş bir kişi tarafından tecavüz girişiminde bulunulan davacının manevi zararının hizmet kusuru bulunan idarece tazmin edilmesi gerektiği hk.
İstemin Özeti: Sosyal Sigortalar Kurumu ... Hastanesi İntaniye Servisinde Hepatit B teşhisi ile yatarak tedavi gören davacının, 4.8.1996 tarihinde doktor kıyafeti giymiş bir kişinin tecavüz etme teşebbüsünde bulunması nedeniyle duyduğu üzüntü ve sıkıntı karşılığı olarak 10.000.000.000.-lira manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda; İstanbul 2. İdare Mahkemesince tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin verilen 6.5.1998 tarih ve E: 1997/1478, K: 1998/423 sayılı kararın temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: Ahmet Eğerci
Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı: Sinan Yörükoğlu
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince 2577 sayılı Yasanın 17/2 maddesi uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği düşünüldü:
Dava, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle olay nedeniyle duyulduğu ileri sürülen üzüntü ve sıkıntılara karşılık 10.000.000.000.-lira manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Açılan bu dava sonunda, İstanbul 2. İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, Sosyal Sigortalar Kurumu ... Hastanesi İntaniye Servisinde Hepatit B ( sarılık ) teşhisi ile yataklı tedavi gören davacının, 4.8.1996 tarihinde saat 03.30 sıralarında doktor kıyafeti giymiş bir kişi tarafından bıçakla tehdit edilerek ırzına tecavüz etme teşebbüsünde bulunulduğunun, sanık kişinin davacının yatmakta olduğu ve hastanenin zemin katında bulunan odanın penceresinden içeri girmek suretiyle olayı gerçekleştirdiğinin, hastane personeli olmayıp kimliği belirsiz bir kişi olduğunun, hastanede gece güvenlik görevlisi ve otomatik gözetleme ve kontrol cihazı bulunmadığının, aynı hastanede bu olaydan bir süre önce 28.5.1996 tarihinde benzer bir olayın meydana gelmesine rağmen hastane yetkililerince bu tür olaylara karşı önleyici ve caydırıcı hiçbir güvenlik tedbirinin alınmadığının, davacının yattığı odanın penceresinin yere çok yakın olmasına rağmen pencerelerde emniyet tedbirlerinin bulunmadığının anlaşıldığı, yataklı tedavi kurumlarında sağlık hizmetlerinin yanında hasta kabul hizmetleri, hasta ziyaretleri, idari ve teknik hizmetler, nöbet esasları, yemekhane hizmetleri, hasta refakatları, emniyet ve güvenlik hizmetleri gibi sağlık hizmetleriyle yakından ilgisi bulunan birçok hizmetin gereği gibi yerine getirilmesi bu arada, özellikle hastanede yataklı tedavi görmekte olan hastaların yangın, deprem, silahlı saldırı gibi her türlü tehdit ve tehlikeye karşı huzur ve güven içinde bulunabilmeleri için gerekli emniyet ve güvenlik tedbirlerinin alınması hastane yönetimini önem arzeden görevlerinden olduğu oysa ki, yataklı tedavi kurumu olan Sosyal Sigortalar Kurumu Okmeydanı Hastanesinde meydana gelen olayın bir tesadüf sonucu olmayıp, hastane binasının güvenlik yönünden hiçbir şekilde korunmadığı, hastane giriş ve çıkışlarında gerekli güvenlik kontrollerinin yapılmadığı ve özellikle zemin kattaki pencerelerden giriş ve çıkışı önleyici tedbirlerin alınmadığı, kaldı ki bu olaydan kısa bir süre önce meydana gelen benzer bir olaydan sonra bile bu yönde ciddi bir çalışmanın yapılmadığı, bu itibarla yukarda da belirtildiği üzere, yataklı bir tedavi kurumu olan hastanede emniyet ve güvenlik tedbirlerinin alınmamış olmasından dolayı meydana geldiği tartışmasız bulunan olayda davalı idarenin hizmet kusuru işlediğinin açık olduğu, söz konusu olayın umumi bir yer olan hastanede ve hasta yatağında meydana gelmesi, özellikle aile çevresi başta olmak üzere olayın basın yoluyla kamuoyunca duyulması, daha sonra gelişen ve gelişmesi muhtemel diğer olaylar dikkate alındığında davacının ağır bir üzüntü ve ruhsal sıkıntı duyduğu ve yaşamı boyunca da bu durumun manevi ve ruhi etkisi altında kalabileceği, dolayısıyla davacının manevi yönden çektiği sıkıntı ve ızdırapların parasal karşılıkla giderilmesine olanak bulunmamakla birlikte, bu tür manevi zararlara karşılık olarak takdiren belirlenecek bir miktar paranın davacıya tazminat olarak ödenmek suretiyle, kısmen de olsa manevi yönden tatmin edilmesi gerektiği, sonuç olarak, olayın niteliği itibariyle davacının yaşamındaki etki ve sonuçları göz önüne alınmak suretiyle takdiren 5.000.000.000.-liranın manevi tazminat olarak davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı idare, hukuka aykırı olduğu savıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3622 sayılı Yasayla değişik 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
SONUÇ : Temyizen incelenen ve yukarıda özetlenen gerekçelere dayalı olarak verilen İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 6.5.1998 tarih ve E: 1997/1478, K: 1998/423 sayılı kararı, usul ve hukuka uygun olup bozma nedeni bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddine ve anılan kararın onanmasına, 9.2.2000 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU: Dava, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle, olay nedeniyle duyulduğu ileri sürülen üzüntü ve sıkıntılara karşılık olarak 10.000.000.000.-lira manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Manevi tazminatın, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracı olduğu, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabın kısmen de olsa hafifletmeyi amaçladığı dikkate alındığında, takdir edilecek manevi tazminatın da zenginleşmeye yol açmayacak miktarda saptanması gerekmektedir. Diğer taraftan, olaydan davacıya tecavüz girişiminde bulunulduğu, tecavüzün gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, idare mahkemesince tecavüzün gerçekleşmediği de dikkate alınarak manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak miktarda saptanması gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, olaydan dolayı 5.000.000.000.-lira manevi tazminata hükmeden idare mahkemesi kararının bozulması gerektiğinden, onanması yönündeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
----------------------------------

T.C.
DANIŞTAY
Onuncu Daire
Esas No: 1996/4313
Karar No: 1996/3477

ÖZETİ : Davalı idareye bağlı kreşe devam eden çocuğa kreş çalışanlarından birinin , tecavüz etmesi nedeniyle oluşan manevi zararın hizmet kusuru esasına gre tazmin edilmesinin gerektiği hk.

Temyiz Eden (Davalı) : Milli Savunma Bakanlığı
Karşı Taraf (Davacılar) : ...........
Vekili: Av. ...
İstemin Özeti: Açılan manevi tazminat davasını kabul eden Ankara 10.İdare Mahkemesinin 18.12.1995 tarih ve E:1994/610, K:1995/1563 sayılı kararının tmyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi: Adnan Zengin
Düşüncesi: Davalı idarenin kreşine gönderilen çocuğun, olay nedeniyle yapılan ceza yargılaması sonucu verilen ve kesinleşen yargı kararında da belirtildiği üere idarenin görev zafiyeti nedeniyle tecavüze uğraması sonucu kendisinin ve anne ve babasının uğradığı manevi zararlarının tazminine hükmeden temyize konu krarda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Sinan Yörükoğlu
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü: .
Dava, ... için 200.000.000 lira, ... ve .... için 50.000.000'ar lira olmak üzere toplam 300.000.000 lira manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar vrilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 10.İdare Mahkemesi; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu, kamu tüzel kişilerinin yerine getirmekle ykümlü oldukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmemelerinin hizmet kusurunu oluşturacağı, dosyanın incelenmesinden ... Askeri Tıp Akademesi içerisinde blunan
Milli Savunma Bakanlığına bağlı kreş ve gündüz bakımevine gönderilen ...'in söz konusu kreşte işçi olarak çalışan ... adlı kişi tarafından tecavüze uğradığının v bu eyleminden dolayı 17 yıl 6 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırıldığının anlaşıldığı, Milli Savunma Bakanlığı Kreş ve Gündüz Bakımevleri Yönetmeliğinin prsonelinin nitelikleri başlıklı 3. böl ününde personelin seçiminde gözetilecek hususların belirlendiği, olayda ise idarece çocukların ruh ve beden sağlıklarının özenle krunması gereken böyle bir kuruma personel alınırken gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, bu nedenle zararın meydana geldiği, bu şekilde oluşan hizmet kusuru ndeniyle meydana gelen zararın tazminin gerektiği gerekçesiyle 300.000.000 lira manevi tazminatın kabulüne, hükmedilen manevi tazminata faiz yürütülmesi isteminin reddine karar vermiştir.
Davalı idare; hangi davacıya ne kadar tazminat verildiğinin kararda belirtilmediği, cismani zarar olmayınca manevi tazminat verilemeyeceği, olayda idarenin dğil suç işleyen şahsın sorumlu olduğu iddialarıyla anılan kararın temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
Açılan tazminat davasını yukarıda özetlenen gerekçelerle kabul eden Ankara 10.İdare Mahkemesinin 18.12.1995 tarih ve E:1994/610. K:1995/1563 sayılı krarında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49.maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından bozma istemi yerinde görülmeyerek aılan kararın onanmasına 11.6.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------

T.C.
DANIŞTAY
Onuncu Daire
Esas No: 1994/1682
Karar No: 1995/4256

ÖZETİ : l- Yapımı sürdürülmekte olan ... Emniyet Müdürlüğü binasının teröristlerce bombalanması sonucu meydana gelen zararın, olayın niteliği dikkate aınarak sosyal risk ilkesi gereği davalı idarece tazmini gerektiği; 2- Ancak olay tarihinde davacının taşeron olması sebebiyle, müteahhit firmanın uğradığı zararın davacıya ödenme olanağı olmadığından, eylem nedeniyle dvacının uğradığı kişisel bir zararının olup olmadığının araştırılmasının zorunlu, olduğu hk.

Temyiz Eden (Davacı) : ...
Karşı Taraf (Davalı) : İçişleri Bakanlığı
İstemin Özeti: Davacının, yapımı sürdürülen ... Emniyet Müdürlüğü Binasının teröristlerce bombalanması nedeniyle uğradığını öne sürdüğü 3.680. 000.000 lira mddi zararın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idarece tazminen ödenmesi istemiyle açtığı davanın reddine karar veren İstanbul 3.
İdare Mahkemesinin 30.11.1993 tarih ve E:1991/1448 K:1993/1361 sayılı kararının temyizen incelenip bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: Yerinde olmadığı öne sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi: Hüseyin Özgün
Düşüncesi : Olayın ve meydana gelen, zararın niteliğine göre idarenin hizmet kusuru bulunduğundan söz etmeye olanak bulunmadığı gibi, ortada meydana glen bir idari eylemde bulunmamaktadır.
Buna karşın nedensellik bağı bulunmamakla birlikte, ortaya çıkan özel ve olağandışı zararların da topluma paylaştırılması esasına dayalı sosyal risk ilkesi greği zararın tazmini gerekmektedir.
Ancak dava dosyasının incelenmesinden davacının idareye başvuru tarihinde devir sözleşmesi gereği işin yüklenicisi olmakla birlikte, olay tarihinde taşeron oduğu anlaşıldığından kendi kişisel zararının bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.
İdare mahkemesince, zarar ile kolluk görevi arasında nedensellik bağı bulunmadığı, olayın münferit bir olay olduğu, idarenin hizmet kusuru bulunduğunun da knıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı: Metin Yüksel
Düşüncesi: Büyük inşaat firmalarının yaptıkları inşaatların çevresinde fiziki engeller oluşturup, geceleri kilitlemeleri, ayrıca özel güvenlik teşkilatı oluşturmak üere emniyet makamlarından izin almaları, ayrıca inşaat sahasına tecavüz halinde emniyet makamlarını haberdar etmeleri, yeterli önlem almanın olanaksızlığı halinde de eniyetten önlem alınmasını istemeleri gerekir.
Bu hususların hiçbirini yerine getirmeksizin emniyet makamlarının her inşaat sahasını kendiliğinden yakın denetim ve yönetim altında tutması beklenemez ve iare kusurlandırılamaz. Dosyada bu gereklere uyulup uyulmadığı anlaşılmamaktadır.
İdare mahkemesince yukarıda belirtilen hususlar araştırılarak yeniden bir karar verilmek üzere anılan kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü: 2577 sayılı Yasanın 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca duruşma istemi kabul edilmeyerek işin esasına geçildi.
... Emniyet Müdürlüğü İnşaatı 19.11.1982 tarihinde müteahhit firma ... konut anonim şirketine (Eski adı ... İnş. ve Malz. Ltd.Şti.) İhale edilerek 24.12.1982 trihinde sözleşmeye bağlanmıştır. ... konut anonim şirketi ile davacı ... ve ortakları inşaat ve ticaret limited şirketi arasında yapılan sözleşme ile davacı şirket de işin tşeronluğunu üstlenmiştir. 30.10.1990 tarihinde gece saat 20 sıralarında gasp ettikleri bir otoyla inşaat alanına gelen iki kişi bekçi ve çalışanları etkisiz hali getirerek işaat alanına bomba koymuşlar ve yasadışı bir örgütün propogandasını yaparak kaçmışlardır. Bombanın patlaması sonucu inşaat hasar görmüştür. 13.8.1991 tarihinde yapılan ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca da uygun görülen devir sözleşmesi ile sözkonusu işe ait sözleşme ve eklerini müteahhit ...
Konut A.Ş. bütün hak ve vecibeleriyle davacı ... Tic. Ltd.Şirketine devretmiştir.
Davacı şirket, hasar gören binanın eski haline getirilmesi için 1990 birim fiyatlarıyla 2.180.000.000 lira, malzeme deposundaki ve sahadaki ihzarat mlzemelerinden dolayı da 1.SCO.00.0.000 lira zarara uğradığından bahisle zararın tazmin edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine, tazminat davası açmıştır.
İstanbul 3. İdare Mahkemesince, olayın münferit bir olay olduğu, zarar ile idarenin kolluk görevi arasında nedensellik bağı bulunmadığı, idarenin hizmet ksuru bulunduğunun da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı yerinde olmadığı iddiasıyla anılan mahkeme kararının temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında bireylerin uğradığı özel ve olağandışı zararların idarece tazmini gerektiği idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdarenin belirtilen hukuki sorumluluğu, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olma niteliğinin doğal sonucudur.
İdarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta; İdare, kusur koşulu aranmadan da sorumlu sayılabilmektedir.
Kural olarak idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdür, ancak sözü edilen kuralın istisnası olarak, iarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir.
Kollektif sorumluluk anlayışına dayalı, sosyal risk adı verilen ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmiştir.
Terör olaylar denilen eylemlerin devlete yönelik olduğu, devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçladığı, bu tür olayların zarar gören kişi ve kurumlara karşı kşisel husumetten ileri gelmediği bilinmekte ve gözlenmektedir.
Sözü edilen eylemler nedeniyle zarara uğrayan, terör eylemlere herhangi bir şekilde katılmamış olan kişiler kendi kusur ve eylemleri sonucu değil toplumun iinde bulunduğu sosyal kargaşadan zarar görmektedirler. Kısaca zararın nedeni toplumun bireyi olmaktır. Belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların özel ve olağan dışı ntelikleri dikkate alınıp nedensellik bağı aranmadan, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre tzmini gerekir. Esasen terör olaylar sonucu ortaya çıkan zararların idarece tazmini böylece topluma pay edilmesi hakkaniyet gereği olduğu gibi, sosyal devlet ilkesine d uygun düşecektir.
Olayda da, dava ve temyiz dosyasındaki belgelerin incelenmesinden eylemin yasadışı bir örgütün elemanlarınca devletin ve ülkenin bütünlüğüne yönelik yygın terör faaliyetlerinin bir parçası olarak gerçekleştirildiği ve kamu inşaatının bombalanması sonucu zararın meydana geldiği, davacıya yönelik kişisel bir husumetten dğmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla uyuşmazlık konusu olayda idareye yüklenebilecek bir hizmet kusuru bulunmasa bile, niteliği belirtilen terör eylemi nedeniyle ortaya çıkan olağandışı breysel zararların sosyal risk ilkesi gereği idarece tazmini gerekmektedir.
Ancak olay tarihinde işin ... konut anonim şirketinin müteahhitliği altında ve davacı şirketin taşeronluğu ile sürdürülmesi sebebiyle, müteahhit firmanın uğradığı zrarın davacı şirkete ödenme olanağı olmadığından, eylem sebebiyle davacı şirketin kişisel bir zararının bulunup bulunmadığının gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yptırılmak suretiyle araştırılıp saptanması, sigorta şirketince ödenen hasar bedelinin, hakedişlerin ve varsa başka ödemelerin yapılarak zararın bir kısmının giderilip gderilmediğinin de belirlenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne, İstanbul 3. İdare mahkemesinin 30.11.1993 trih ve E-.1991/1448 K:1993/1361 sayılı kararının belirtilen gerekçelerle bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gnderilmesine 9.10.1995 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
---------------------------------