Mesajı Okuyun
Old 17-03-2012, 13:08   #474
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.kadirpolat
Ben de yeni HMK düzenlemesi karşısında işçi alacaklarının tam dava şeklinde açılması gerektiğini düşünenlerdenim.

Zira işçi alacaklarının genelinde haklı-haksız fesih noktasında oluşan bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Yoksa kıdem, ihbar, fazla mesai, yıllık ücretli izin alacakları gibi işçinin ne kadar çalıştığını ve nekadar aldığını bildiği hususta, uyuşmazlık miktarda değil; bunların doğru olup olmadığı noktasında düğümlenmekte.

Başka bir linkte de yayınlamıştım. Burada da tekrarını yararlı buluyorum. Benim düşüncelerimi aynen ifade ettiğini söyleyebilirim.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı Komisyon Başkanı Prof. Dr.Hakan Pekcanıtez'in "Belirsiz Alacak Davası" isimli kitabından alıntı sunmak istiyorum; (AYNEN ALINTIDIR)

"..uygulamada en çok sorun çıkartabilecek alanlardan birisi iş hukukundaki taleplerdir. Örneğin, davacı (veya vekili) kıdem, ihbar, fazla çalışma, yıllık ücretli izin alacağı gibi alacaklarını tam olarak belirlemeden pilot dava adı altında (hakkını saklı tutarak) kısmi dava açmakta, sonra bilirkişi raporları alındıktan sonra, ona göre saklı tuttuğu hakkı ıslahla artırmaktaydı.(sanırım "arttırmaktaydı" olacak) Bugün için artık bu tür taleplerin tam dava olarak açılması gerekir, belirsiz alacak davası açmak kural olarak mümkün değildir. Çünkü, davacı örneğin bu tür durumlarda, kaç yıldır çalıştığını, son ücretinin ne olduğunu, kaç yıldır izin kullanmadığını, ne kadar fazla çalıştığını dilekçesinde yazmaktadır veya en azından yazmalıdır. Çünkü bunlar olmadan zaten hesaplama yapılamaz. Bu veriler belirli veya belirlenebilir verilerdir. Bu veriler belli olduğundan da hesap yapılabilir ve talep ortaya konabilir. Bu sebeple, ne kısmi dava ne de belirsiz alacak davası bu tür durumlarda açılamaz."


Bu görüşe katılmıyorum:

Yasakoyucu HMK 107'de "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde..." demiş.

1- Haksız fesihle ya da iş aksini haklı olarak feshetmesini gerektiren bir olayla karşılaşan işçiden, o güne kadar ne kadar izin kullandığının, ne kadar fazla çalışma yaptığının, bunlara ilişkin ücretlerin ne kadarının ödenip ne kadarının ödenmediğinin kaydını tutması beklenemez. Oysa işveren bu kayıtları tutmak zorundadır. Çoğu zaman bu hususlar tanıkların dinlenmesi ve diğer delilerin toplanması ile netleşir, hatta bazen netleşmez de bilirkişi olasılık ve varsayımlara göre hesaplama yapar. Bunları davacının bilmesini ve dava açarken bildirmesini bekleyemeyiz.
2- İş davalarında feshin haklı olup olmadığının yanısıra ücret ve çalışma süresi konusunda da ihtilaf çıkar. Tek sorun feshin haklı olup olmaması değildir çoğu kez.

Bu nedenle doğrudan "işçilik alacaklarına ilişkin davalar, belirsiz alacak davası olarak açılamaz ya da açılabilir" denemeyeceğini düşünüyorum. Her davayı özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.