Mesajı Okuyun
Old 22-07-2011, 22:08   #73
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Gerekçeli kararı sunuyorum.

TC
ANKARA
11. AİLE MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
Esas No: 2011/59
Karar No: 2011/656
Hâkim: Mustafa Karadağ
Kâtip: Vahide Dönmezoğlu
Davacı: H.Y.Y.
Vekili: Av. Alev Yıldız
Davalı: Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü – Ankara Adliye Sarayı
Nüfus Temsilciği Altındağ-Ankara
Dahili davalı: E.Y.
Dava: Evlilik Soyadının İptali
Dava Tarihi: 13.01.2011
Karar Tarihi: 12.05.2011
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın esas defterine kaydını müteakip yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 13 Ocak 2011 tarihli dilekçesinde, davacının Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştığını, aynı zamanda uzak yol vardiya zabitliği yeterliliği ile uluslararası gemilerde 3. kaptan olarak görev yaptığını, onlarca ülkeye ‘Yılmaz’ soyadı ile giriş çıkış yaptığını, denizcilik camiasında bu soyadı ile tanındığını, 2010 yılında kendisi gibi akademisyen olan E.Y. ile evlendiğini, Türk Medeni Kanununun 187. maddesi gereğince ‘Yılmaz’ soyadının sonunda eşinin soyadını da kullanmak zorunda kaldığını, bu durum nedeniyle mesleğinde bazı zorluklarla karşılaştığını, halen çalışmaları sırasında ‘Yılmaz’ soyadı ile tanındığını davacının da bir kadın olarak bir birey olduğunu, kendi soyadını kullanma hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı devredilemez bir hak olduğunu, bu hakkın ülkemizde sadece evleninceye kadar kadınlara tanındığını, evlenmelerinden sonra istemeseler dahi eşlerinin soyadını kullanmak zorunda bırakıldığını, bu sorunun çoğu Avrupa ülkesinde eşitlikçi bir yaklaşımla çözüldüğünü, kendi soyadını eşinin soyadına bağımlı olmaksızın evlendikten sonra da kullanabildiğini, Türk Medeni Kanununun 187. maddesi hükmünün daha üstün forum olarak kabul edilen uluslararası sözleşmelere aykırı olarak düzenlendiğini ve halen de bu aykırılığın devam ettiğini, Anayasanın 10. ve 41. maddelerinin kadınlar ile erkekler, eşler arasında eşitlik esasını getirdiğini, yine Anayasanın 90. maddesi ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmaların kanun hükmünde olduğunun düzenlendiğini, kanunlar ile sözleşme hükümlerinin çelişmesi halinde uluslararası anlaşma hükümlerinin uygulanacağını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Avrupa Konseyinin Parlamenterler Meclisi ve Bakanlar Komitesi kararlarında, Uluslararası Medeni haklar ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme, bu sözleşmeye bağlı ihtiyari protokollerde kadının evlendikten sonra da kendi soyadını kullanmasını olanak sağlayan düzenlemeler yapıldığını, kadının bu hakkını kullanmasını sağlayan Türk mahkemelerinden kararların verildiğini, bu hakkın kullanmasını engelleyen kararlar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurularda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesiyle birlikte düşünüldüğünde 14. maddesinin ihlal edildiğine karar verildiğini beyan ile davacının evlendikten sonra aldığı eşinin soyadının nüfus kayıtlarından iptaliyle sadece kendi soyadı ‘Yılmaz’ soyadını kullanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Nüfus İdaresi davaya karşı bir cevap vermemiştir.
Dahili davalı eş E.Y. davacının kişilik haklarının korunmasına yönelik olarak kendi soyadını kullanması isteğini içeren davayı kabul ettiğini 18.04.2011 tarihli dilekçesiyle bildirmiştir.
Davacıya ait nüfus aile kayıt tablosu getirtilmiş, davacının E.Y. isimli kişiyle evli olduğu, evlendiği kişinin soyadı yanında önceki soyadını da kullandığı görülmüştür.
Nüfus idaresi davada hasım gösterilmiş ise de esasen bu dava Nüfus Hizmetleri Kanunundan değil Türk Medeni Kanununun 187. maddesi uygulamasından kaynaklanan bir davadır.
Anayasanın 10. maddesi kadın ve erkek arasındaki eşitliğe, 41. maddesi ise eşler arasındaki eşitliğe yer vermiştir.
Türk Medeni Kanununun 187. maddesi kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağını, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabileceğini düzenlemiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. ve 14. maddeleri ile de üye devletler herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini, demokratik bir toplumda zorunlu olmadıkça bu hakların kullanılmasına müdahale etmemeyi, Sözleşme ile tanınan hak ve özgürlükten yararlanmanın cinsiyet de dahilolmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanmasını taahhüt etmişlerdir.
Bu taahhüt AİHM’nin zorunlu yetkisini tanımayı ve mahkemenin kararlarıyla bağlı olmayı da içermektedir.
Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi ile de Türkiye Cumhuriyeti devleti insan hakları ve temel özgürlüklerin kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak kullanılmasını, bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan cinsiyete bağlı bir ayrım yapılmamasını, kadın ve erkek eşitliği ilkesini yasalarına dahil etmeyi, kadın haklarının erkeklerle eşit temelde himayesini, kadınlara karşı herhangi bir ayrımcı hareket yapılmasından kaçınmayı, kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevzuatın değiştirilmesini ve bu arada sözleşmenin 16. maddesiyle de kadına evlenmede erkeklerle eşit hak sağlanmayı, bu arada aile adını, mesleğinin seçimini eşit olarak sağlamayı yükümlenmeyi, ihtiyari ek protokol ile de Sözleşme hükümlerine aykırı davranılması halinde Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesine başvuru koşunu kabul ve taahhüt etmiştir.
Diğer yandan Anayasanın 90. maddesi ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalara kanun gücü verilmiş, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle yasanın aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı hükmü getirilmiştir.
Davacı evlendikten sonra da kocasının soyadı yerine önceki soyadını kullanmak istemektedir. Türk Medeni Kanununun 187. maddesi davacının bu hakkını kullanmasına engeldir. Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi ve bunlara bağlı ek protokoller kadının soyadını seçme hakkını bir temel hak olarak belirlemiş ve üye devletler kadının bu hakkını kullanmasına olanak sağlamayı taahhüt etmişlerdir.
Ayrıca Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 28.04.1995 tarihli 1271 sayılı tavsiye kararında evlilikte ortak bir soyadının seçiminde eşler arasında tam bir eşitlik sağlamayı, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ise 05.02.1985 tarihli 2 sayılı tavsiyesinde eşlerden birinin kendi soyadını değiştirerek diğerinin soyadını almasını yasal bir zorunluluk olmaktan çıkarılmasına dair bir düzenleme yapılmasını önermektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 20.12.1995 tarihinde yapılan bir başvuru üzerine 29865/96 başvuru numaralı Ünal-Tekeli davasında 16.11.2004 tarihinde verdiği karar ile evlenen kadının kocasının soyadını almasına dair hükümetin kocanın soyadı vasıtasıyla aile birliğini yansıtarak kamu düzenini sağlamaya yönelik savunmasını ikna edici bir gerekçe olarak kabul etmemiş, TMK.nun 187. maddesi ile getirilen kocanın soyadı önünde kadının önceki soyadını kullanma hakkını eşitlik ve ayrımcılığı ortadan kaldırılmasında yeterli görmemiş, sonuç olarak aile birliğini ortak bir aile ismi aracılığıyla yansıtma amacı söz konusu davada şikayet konusu olan cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe oluşturmadığına karar vermiştir.
Davacı evlendikten sonra kocasının soyadını kullanmakla mesleki olarak tanınmasına dair engellerle karşılaştığına ilişkin belgeler ve gerekçeler sunmuştur. Elbette ki tanınmasına ilişkin olarak önceki soyadını kullanmakta hukuki yararı vardır. Fakat asıl olarak yukarıda bahsedildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu sözleşmenin de tanınan hakları kullanmak tamamiyle davacının tercihindedir ve devletimiz de bu sözleşmeleri tanımak ve yürürlüğe sokmak iradesiyle ve Anayasanın 90. maddesinde yapılan değişiklikle davacının bu hakkını kullanmayı korumayı taahhüt etmiştir. Zikredilen sözleşmeler kadının soyadını kullanmasına ilişkin TMK.nun 187. maddesiyle çeliştiğine göre üstün norm niteliğinde bulunan, Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen bu sözleşme hükümlerinin mahkememizde görülen davada uygulanması gerekir.
Netice itibariyle davacının mesleki bakımdan tanınabilirliği nedeniyle evlendikten sonra da önceki soyadını kullanmakta hukuki yararı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, bunlara bağlı protokol ve tavsiye kararları hükümleri ile de davacının evlendikten sonra önceki soyadını kullanma hakkının korunması nedeniyle aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kabulü ile … nüfusa kayıtlı … TC kimlik numaralı davacı H.Y.Y.’ın evlilik soyadı olan Y’ın iptaline, soyadı olarak bekârlık soyadı olan ‘Y’ soyadını kullanmasına,
Peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Davalı Nüfus İdaresinin yasal hasım olması, davalı eşin ise davanın açılmasına sebebiyet vermemesi nedeniyle davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda HUMK.nun 432. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz için Yargıtay’a başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 12.05.2011
Kâtip 46866 Hâkim 29112