Mesajı Okuyun
Old 01-03-2012, 16:19   #2
AV. COŞKUN ÖZBUDAK

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Medeni Kanunun bu konuda şahsi hak - ayni hak ayrımı yapmadığı kanaatindeyim. Aşağıdaki kararda da görüleceği üzere, kooperatif hissesi de şahsi hak niteliğinde olmasına rağmen mal rejiminin tasfiyesine konu edilmektedir. Sizin olayınızda da (anladığım kadarıyla) bedel evlilik birliği sırasında ödenmiştir. Bunu diğer eşin de mal varlığındaki bir eksilme olarak kabul etmek gerekir. Aksi halde bedeli ödeyip boşanmadan sonra mülkiyet hakkı edinen eş yararına bir karşılıksız kazanma ve/veya sebepsiz zenginleşme söz konusu olacaktır.
Saygılarımla.

T.C. YARGITAY

8.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/3121

Karar: 2010/114

Karar Tarihi: 15.01.2010

 


Dava: Taraflar aralarındaki
tazminat davasının kısmen kabulüne dair Eskişehir 1. Aile Mahkemesinden verilen 04.11.2008 gün ve 780/853 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Davacı A. F. vekili tarafından davalı B. F. aleyhine boşanmadan sonra açılan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda davacının davasının kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın 4.12.2007 tarihli bilirkişi raporu ile dava tarihi itibarıyla belirlenen değerinin yarısı olan 30.000 TL. nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 19.10.1984 tarihinde evlenmişler. 3.7.2006 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar ve boşanma kararı 24.4.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Dava konusu taşınmaz kooperatif hissesi durumunda olup, davalı kadın adına 5.4.1997 tarihinde üye olunmuş 25.7.2005 tarihinde ise dava dışı üçüncü kişiye devir yapılmıştır. Taraflar arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM. md. 170) bu tarihten itibaren mal rejiminin sona erdiği 3.7.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (4722 s. Yürürlük K. md. 10/1)

Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre kooperatif ödemelerine davacının da kazancıyla katkı da bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak katkının oranı ve miktarının belirlenmesi bakımından 1.1.2002 tarihinden önce ve sonra yapılacak araştırmalar farklıdır.

Kooperatife üye olunan 5.4.1997 tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar olan dönem için mal ayrılığı rejimi gereğince, kooperatifin (6 nolu dairenin) 1.1.2002 tarihindeki inşaat durumunun belirlenmesi, kooperatife üye olunan tarih itibarıyla tarafların gelirlerinin birbirlerine oranlanarak katkı oranının olabildiğince gerçeğe uygun olarak tespit edilmesi, bu tespit yapılırken tarafların ekonomik ve sosyal durumları, yaşam tarzları, hayat düzeylerine göre davalı kadının kişisel harcamaları ile TMK. nun 190. maddesi gereğince aile masraflarına iştiraki nedeniyle gelirinden sarf edebileceği miktarın dışında kalan kısmın ise tasarruf edebileceği kısım olduğunun ve davacı kocanın TMK. nun 152. maddesinden kaynaklanan eşin ve çocukların iaşe yükümlülüğünün dikkate alınması, bu hususlarda uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan ilmi esaslara uygun, maksada elverişli rapor alınması, davacının edinimde ne oranda katkı sağladığının dosyadaki delillere uygun şekilde ortaya çıkarılması, belirlenen bu oran ile dairenin 1.1.2002 tarihindeki inşaat durumunun dava tarihindeki sürüm değerinin çarpılarak edinimde katkı nedeniyle davacıya ödenecek tazminat miktarının tespit edilmesi, buna rağmen tazminatın hakiki miktarının tayini mümkün olmadığı takdirde Borçlar Kanununun 42. maddesi uyarınca halin mutat cereyanına ve tarafların mali durumlarına göre davacıya ödenecek tazminat miktarının adalete tevfikan tayin edilmesi gerekir. Dairenin dava tarihinden önce üçüncü kişiye devredildiği dikkate alınarak hakim, davacı eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. (TMK.nun 227/3 m.)

1.1.2002 tarihinden devrin yapıldığı 25.7.2005 tarihi arasındaki edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönem için ise; mahkemece yapılacak iş; eklenecek değerlerden (TMK.nun 229 m.) ve denkleştirmeden (TMK.nun 230 m.) elde edilen miktarlarda dahil olmak üzere davacı kocanın edinilmiş malın (TMK.nun 219 m. ) toplam değerinden bu mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.nun 231) yarısı üzerinden (TMK.nun 236/1 m. ) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurmaktan ibarettir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar bu durumları ile tasfiyeye konu edilir. (TMK.nun 231/1 m.) Söz konusu mal varlıklarının devredilmesi durumunda ise devredildiği tarih esas alınarak hesaplama yapılır. (TMK.nun 235/son m.)

Mahkemece, dava konusu 6 nolu dairenin üçüncü kişiye devredildiği 25.7.2005 tarihindeki sürüm değeri uzman bilirkişi ya da bilirkişilere tespit ettirilmeli, bu değerden 1.1.2002 tarihindeki bina değeri çıkarılarak dikkate alınacak değer bulunmalı, 1.1.2002 tarihinden önceki döneme ilişkin bulunacak katkı payı alacağı, eklenecek değerler ve borçlar yukarıdaki açıklama doğrultusunda dikkate alınarak artık değer belirlenmeli, artık değerin yarısının katılma alacağı olarak davacı eşe ait olduğu düşünülmelidir. Tüm bu hesaplamalardan sonra hüküm kurulurken tarafların kazanılmış hakları da göz önünde tutulmalıdır. Mahkemece, bu yönler gözönünde bulundurulmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Kaynak: Sinerji Mevzuat ve
İçtihat Programı