Mesajı Okuyun
Old 29-12-2012, 22:41   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Hukukçu vatandaş değil mi peki?
Elbette hukukçu da vatandaştır. Bu nedenledir ki hukukçular da vatandaş sıfatına sığınarak hukuka aykırı eylemlerde bulunmaktadır.
Alıntı:
zorbaların 'hukukçu vatandaşlarına' karşı hukuku kim savunacak?
Hukukçular kimi dönemlerde devletin zorbalığına karşı duramamakta hatta bu zorbalığı bizzat uygulamayı görev edinmektedir. Lakin konu bu değildir.

Benim ilk mesajımda da zaten hukukçular ''adalet meleği'' olarak takdim edilmemiştir.

Konumuz, ''hukuk kurallarının uygulanmamasının hukukçuların mesleğini aşındırması ve bu aşınmaya karşı ne yapılabileceği'' çerçevesindedir.

Aşınma çeşitlidir:
1- Biri birine tokat attığında mağdur sanığın cezalandırılmasını ister. Ceza yerine hagb kararı verildiğinde tokadı yiyen kişi bir tokat da adliyeden yemiş olur. Bu durumda iki yanağına da tokat yemiş kişinin hukuka saygısı ve güveni kalmaz. Hukuka saygı duyulmazsa hukukçuya da saygı duyulmaz.

2- Biri birine tokat attığında mağdur sanığın cezalandırılmasını ister. Bu nedenle davaya katılma isteği duyar. Bu nedenle bir avukattan yardım isteme gereği duyar. Ama hagb kararı verileceğinden, davada avukat olsa da olmasa da sanık cezalandırılmayacağından avukattan yardım isteme gereği kendiliğinden ortadan kalkmış olur. Bu durumda mağdurun avukatı da bir tokat yemiş olur.

3- Biri birine tokat attığında, yine hagb kararı verileceği nedeniyle, sanık da kendini savunmak için başka bir avukattan yardım alma gereği duymaz. Başka bir avukat da başka bir tokat yemiş olur.

Sonuç: Cezalandırılmayan tokat hukukçunun yanağını acıtır.

Somut Soru:
Bugünkü uygulamada hagb kararı herkese bir suç işleme hakkı vermektedir. Bir başka deyişle Kanun'un amacı aşılmış ve hukuk uygulanmamaktadır. Halbuki hagb kararı hâkimin takdir yetkisi ile sadece ''bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirilen'' kişiler için verilmelidir.

Bir kimsenin ''bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirmek'' hayli zordur. Bu kanaatin sağlam gerekçesi olmalıdır.

Öte yandan, bir kimsenin ''bir daha suç işleyeceğine'' ilişkin kanaat getirmek de hayli zordur.

Bu iki zorluk arasına sıkışan hâkim Yargıtay kararlarına sığınmaktadır. Çünkü Yargıtay
- bir daha suç işleyeceğine ilişkin kanaat için sağlam gerekçe aramakta ama
- bir daha suç işlemeyeceğine kanaat için gerekçe aramamaktadır.

Yargıtay'ın bu tutumu hâkimleri hagb kararı vermeye zorlamaktadır. Yargıtay'ın tutumu Kanun'dan daha serttir.

Bu konuda hukukçular bir şey yapamaz mı?
- Öğretide karşı görüşler oluşturulması
- Hâkimlerin Yargıtay kararlarına karşı sağlam gerekçelerle direnmesi
- Katılan vekili avukatların itiraz dilekçelerinde sağlam gerekçelerle Yargıtay kararlarını eleştirmesi
- İtirazları inceleyen ağır ceza mahkemelerinin hagb kararlarını kaldırması
- Baroların medyada kamuoyu oluşturması
mümkün mü?

Sanık Vekiline Not:
Hagb kararı ilk bakışta sanık avukatına nefes aldıran bir uygulama gibi görünse de bu uygulama olmadığında daha çok müvekkil ve daha çok itibar kazanılacağı düşünülmelidir.

Soyut Soru:
Devlet denetim yetkisini kullansa çevre, gıda, imar ve daha pek çok konuda vatandaş için daha güvenli bir ülke olur. Ayrıca, denetimler sonucu verilecek cezalar ve çıkacak anlaşmazlıklar nedeniyle pek çok dava olur. Devletin denetim yetkisini kullanmaması hukukçulara hem vatandaş sıfatıyla hem de mesleki olarak zarar vermektedir.

Devletin denetleme yetkisini kullanması için hukukçuların yapabileceği yok mu?

Saygılarımla