Mesajı Okuyun
Old 26-04-2002, 11:58   #1
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Bir Gün Çıplak ...

Bir gün çıplak ...

Yılda bir kez, bir gün, evet yalnızca bir gün, gün doğmadan bir saat öncesinden ve battıktan bir saat sonrasına kadar, çıplak dolaşalım. Çırılçıplak ama. O gün kovulmuşuz gibi Cennetten... Fakat barışık; kovanın, "birbirinizle kavgalı olarak inin yeryüzüne..." demiş olmasına inat. Barışık. Barış içinde.
Ayıplara, yasaklara, doğrulara, yanlışlara... Çırılçıplak, biz kendimiz, Geçmiş bilincine sahip olarak üstelik, biz bakalım.
Çırılçıplak başlayacağımız günün, günlük davranışlarımızın, yememizin içmemizin, gülmemizin, ağlamamızın, sevinmemizin üzülmemizin... Yani insana özgü bildiklerimizin hiç birinin, giyinik olduğumuzdan farklı olacağını sanmıyorum.
Yanılıyorsam, giysilerimiz yalnızca uygarlaşmış olduğumuzun koşullandırılmışlığı demektir. Ve Öyle ise giysilerimiz bir örtü, hem de nasıl, gerçek kendimizi, kendimizden ve başkalarından fiziksel, ruhsal, ahlaksal olarak sakladığımız, ayıplarla, günahlarla, tanrısallıkla süslediğimiz bir yalancılık örtüsünden başka bir şey değildir.
Çırılçıplak olunacak o günde; çalmamışsanız, çalmayacaksınız. Öldürmemişseniz, yine öldürmeyeceksiniz.
Taciz ve tecavüz eylemlerinin faili olmamışsanız yine olmayacaksınız.
Hem de çırılçıplak. Hem de kendi iradenizle.
Eşyanın tüm isimleri öğretilmiş olan Adem'den farklı olarak da bakmayacaksınız Havva'nıza (eğer gerçekten görebilmişseniz önceden).
Ilık bir bahar akşamında fıskıyeli büyük havuzun yanında sevişmemişseniz, ıslanarak hafiften, hiç kimse yokmuş gibi etrafta, yine sevişmeyeceksiniz (sevişemeyeceksiniz).
İnsanca ve yalnızca insanî olan her şeyi çırılçıplakken de savunacak, ya da reddedeceksiniz. Aklınız ne zaman sekste, ne zaman işinizde, tartışmasız anlaşılacak. Yalan söylemeyecek, söylemek zorunda kalmayacaksınız.
Giyinikken savunduğunuz reddettiğiniz her şeyi çırılçıplak, siz herkese, herkes de size bakarken savunacak, ya da reddedeceksiniz.
O ilk günü, her yönüyle, şu giderek mavisini, yeşilini yitiren kürede, Cennetten henüz kovulmuşçasına, yaşamalıyız, yılda bir kez, bir gün...
Kitabımızı biz yazalım yeniden. Aydınlanmanın filozoflarını da, yalvaç bildiklerimizi de, tanrıları da rahat bırakalım. O gün ilk gün olsun; barışın, barışıklığın, “kovulmuşluk” ortak paydasındaki insanlığın.
Tanrıların savaşı, biz insanların savaşı değil, olmamalı da artık. Bize ne, sözde bizim için olmuş olduğunu, olmuş olmasındaki hikmetle (!) anlatandan / anlayandan. Öz'e bakalım. Savaşı başlatanı yalnız bırakalım.
Ve o gün haykıralım hep bir ağızdan : İyiyi ve kötüyü yaratan biziz, biziz iyi ve kötü olan. Tüm kötülerden ve kötülüklerden, yine biziz, birbirimize sığınacak olan.
Haykıralım o gün hep bir ağızdan ve çırılçıplak : İyiyi ve kötüyü ...

Hulusi Metin