Mesajı Okuyun
Old 21-07-2008, 14:23   #6
uye8490

 
Varsayılan

Alıntı:
Müdafi veya vekillerin görevlendirilmesi

MADDE 5 – (1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, görevlendirilecek müdafie yapılacak ödemelerin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği hususu hatırlatılarak talep ettiği takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir.

(2) Şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz ise ya da hakkında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılıyorsa istemi aranmaksızın barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın müdafiinin olmaması şarttır.

(3) İkinci fıkrada sayılan hâllerde kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca "tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği" hususunu hatırlatan meşruhat verilir. Sanığın tutuklu olması hâlinde Ceza Muhakemesi Kanununun 176 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yapılan işlemler sırasında yukarıda belirtilen meşruhat hatırlatılır. Sanık tarafından bildirimde bulunulmadığı, tebligat yapılamadığı veya tutuklu sanığın müdafii olmadığını bildirmesi hâlinde duruşma günü beklenmeksizin barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir.

Sayın Aladağ'a katılıyorum.

Yargılama giderlerinin (18 yaşından küçük de olsa,sağır da olsa ,kendisini savunamayacak derecede malul da olsa ) sanığa yükletilmesi
maalesef büyük tartışmalar sonucu mart 2007 de yürürlüğe giren ve CMK kapsamında görev yapan avukatların bağımsızlığını büyük ölçüde , zorunlu müdafiliği ise tamamen ortadan kaldıran yönetmeliğin yukarıda alıntıladığım hükümlerine de uygundur.

Küçüğün "avukat istemiyorum" şeklinde bir hakkı ise söz konusu bile olamaz.Zaten zorunlu müdafiliğin adil yargılanma hakkının bir parçası olduğu düşünülürse ,küçük sanığa böyle bir hak tanımak tam anlamıyla bir hak ihlali oluşturur.Dediğim gibi mahkeme kararı yasaya ve yönetmeliğe uygundur.

Ancak Türkiye tarafından da imzalanan ve Anayasanın 90.maddesine göre kanun hükmünde olan AİHS'nin 6/c
Alıntı:

c) Kendi kendini savunmak ya da seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için malî olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selâmeti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek
maddesi ne göre bu durum,adil yargılanma hakkının ihlalidir.

İç hukuk yolları tüketildikten sonra (hatta adil yargılanma hakkının ihlali bazen iç hukuk yollarının tükeltilmesi şartını anlamsız kılar nitelikte olduğundan iç hukuk yollarını tüketmeden de acil başvuru yoluna gidilebilir.) AİHM 'ne bireysel başvuru yapılabilir.