Mesajı Okuyun
Old 29-10-2007, 11:12   #1
avegunduz

 
Varsayılan İlk işe giriş tarihinden sonraki yaş tashihinin emekliliğe etkisi

Müvekkilim 1969 yılında açtığı yaş tashihi davasıyla doğum tarihini 1954 iken 1950 olarak tespit ettirip, yaşını büyüttürmüştür. Emeklilik yaşı geldiğinde BAĞKUR’a başvurarak emekliliğini talep etmiştir. BAĞKUR primlerinin eksik oluğunu belirten cevabı müvekkilime göndermiştir. Bunun üzerine müvekkilim BAĞKUR dan TC Ziraat Bankasına hitaben bir yazı yazılmasını istemiş ve bu yazıyla Ziraat Bankasına kredi için başvurup primlerini yatırmış ancak bu kez de ‘yaşının ilk işe giriş tarihinden sonra tashih gördüğü’ gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Dayanak;
506 sk. Madde 120/2: ‘’Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.’’
1479 sk. Madde 66: “ Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfusu kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.”

Bunun üzerine Kurum Kararının iptali davasını açtık.

Müvekkilin yaş düzeltme davasını açtığı tarih, ilk işe giriş tarihinden önce olmakla beraber yaş düzeltme kararının verildiği tarih ilk işe giriş tarihinden 17 gün sonradır. Yani müvekkil ilk defa 12.03.1970 çalışmaya başlamış ve yaş tashihi kararı 29.03.1970 tarihinde çıkmıştır.

Bu konuda Yargıtay’ımızın 10. ve 21. hukuk dairesi görüş ayrılığı içerisindedir. İncelemelerimiz sonunda 10. hukuk dairesi bizim iddialarımız doğrultusunda kararlar verirken 21. hukuk dairesinin tamamen aksi kararlara imza attığını gördük. Bunun için iki dairenin de birer kararını aşağıda veriyorum.

--------------------------------------------------------------------------------------------------
21. HD Kararı
(506 S. K. m. 120) (1479 S. K. m. 66)

Davacı, davalı Kurum işleminin iptaliyle, mahkeme kararı ile düzeltilen doğum tarihi esas alınarak 1.8.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ve ödeme tarihlerine göre faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hacer Pat tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava konusu uyuşmazlık, davacının Mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigorta Kurumunun yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınıp alınmayacağına ilişkindir.

Yerel Mahkeme, davacının doğum tarihinin Mart 1954 olarak tespit edildiğine ilişkin kesinleşmiş Mahkeme kararı olduğundan bahisle davacının yaşlılık aylığı bağlama işleminde 1954 tarihi nazara alınarak yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigorta1ar Kanunu'nun 120/2 maddesi, (Bağ-Kur Yasası'nın 66. maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan Yasa'nın 120/2. maddesi (66. maddesi) çok açık olarak "malünük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında "sigorta1ıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur." Hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim Bağ-Kur Yasası 66. madde Sosyal Sigortalar Yasası'nın 120/2. maddesi ve Emekli Sandığı Yasası'nda da anılan maddeye paralel Hükümler getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas sayılı kararı da bu yöndedir.

Bu özel düzenleme dışındaki kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.

Somut olayda, davacı, Sosyal Sigorta1ar Kurumuna ilk defa 1.7.1977 tarihinde tescil edilmiş, yaş tashihi kararı ise 11.12.1997 tarihinde verilmiştir. Bu durumda yukarıda belirlenen esaslar nazara alındığında, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı tabiidir.

Mahkemece bu maddi olgular nazara alındığında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmesi ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 4.12.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
10. HD kararı

(506 S. K. m.120/2)

Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile 18.03.2004 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava, kesinleşen mahkeme hükmü ile 18.03.1960 olarak belirlenen doğum tarihi esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.

Davacı sigortalı 18.03.1961 doğumlu olarak nüfusa kayıtlıyken bu kayıt, kesinleşmiş mahkeme kararı ile 18.03.1960 olarak düzeltilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 120. maddesinin 2. fıkrası olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortalı bir işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumunca yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınıp alınmayacağı noktasındadır.

Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk kez 01.04.1977 tarihinde tescil edilmiş olup, doğum tarihi 18.03.1961'dur. Davacının doğum tarihi Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.1980 gün ve 1979/1731 E. - 1980/19 K. sayılı kararı ile 18.03.1960 olarak düzeltilmiş ve mahkemece yaş tashihi kararının aylık bağlanmasında esas alınamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

506 Sayılı Yasanın yaşlılık sigortasına ilişkin uygulamalar açısından "yaş koşulunun" gerçekleşmesi, belli süre prim ödenmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle Yasanın 120. maddesi sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş, belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre yaşlılık ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Sosyal Sigortalar Kanununun 120. maddesinde bahsedilen "ilk kaydın esas alınacağı" hükmüyle güdülen amaç bir kimsenin birden çok değişik tarihlerde nüfusa kaydedilmiş olması, nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde ilk kaydın esas alınacağıdır. Yoksa kesinleşmiş mahkeme hükmü ile değiştirilen doğum tarihinin gözönünde tutulmayacağı değildir. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydının asıl kabul edilmesi gerekir. Nitekim anılan madde paralelinde oluşturulan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 83. maddesinde bu yön "... sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile bu kayıt esas alınır..." şeklinde açıkça ifade olunmuştur. Yaş düzeltme işleminin bir hakkın suiistimali niteliği taşımadığı durumlarda, kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydı asıl kabul edilmek gerekir. Kaldı ki, yaş tashihine ilişkin dava ilk işe giriş tarihinde henüz onsekiz yaşını doldurmamış olan sigortalının reşit olduktan ve bu anlamda dava açma ehliyetini elde ettikten kısa bir süre sonra dava açarak gerçek yaşının kayıtlara yansıtılmasını sağladığı, gerçeğe aykırı kaydın bilimsel ve hukuki veriler ışığında düzeltilmesiyle ortaya çıkan yeni nüfus kaydının yükümlülük getiren herhangi bir resmi işlemde göz ardı edilmeyip, temel insan haklarından olan ve sigortalının emeği karşılığı ödediği primlere dayalı haklarına kavuşmasında yok sayılması, devletin bir bütün olarak vatandaşlarına tüm işlemlerinde anayasal düzenin öngördüğü yaklaşımı gösterme yükümlülüğüne de aykırı bir uygulamaya yol açmaktadır. Sıralanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde kesinleşen yargı kararıyla düzeltilmiş nüfus kaydı esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle ve 506 sayılı yasanın 120. maddesi hükmünü lafzıyla algılayıp, sosyal güvenlik hukukuna egemen temel ilkeler ışığında değerlendirmeye tabi tutmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Üye M.Zafer Erdoğan'ın ve Üye Coşkun Ö.'ün Muhalefetine karşı; Başkan Coşkun Erbaş, Üye Sami Koçak, ve Üye Ali Göcen'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 12.04.2004 gününde karar verildi.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yargıtay’ ın bile görüş ayrılığına düştüğü böyle bir konuda, her kadar müvekkilin kötü niyet taşımadığını davanın ilk işe giriş tarihinden önce açıldığı ve emeklilik talebinden 36 yıl önce yaşının tashih gördüğünü ve o günden 2006 yılındaki emekliliğini düşünmesinin mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve müvekkilin yaşının kesinleşmiş mahkeme kararıyla düzeltildiğini ve Anayasamızın 138/son maddesine göre davamızın kabul edilmesini talep etsek de ilk derece mahkemesi 506 sayılı kanunun 120/2 ve 1479 sayılı kanunun 66/1 maddesinin açık olduğu gerekçesiyle talebimizi reddetmiştir.
Gerçekten de ilgili maddeler çok açıktır. Ancak 10 hukuk dairesi bu maddelerin bir hukuk katliamı olduğu düşüncesi içinde olduğu için bu maddelere kılıf uydurma çabasındadır. Bizden daha önce de aynı konuda dava açan bir meslektaşım dava sırasında ilgili maddelerin Anayasaya aykırılığı itirazında bulunmuş, Mahkeme de itirazı ciddi görerek konuyu anayasa mahkemesine taşımıştır. Ancak anayasa mahkemesi maddelerin anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir.
Şimdi dava yargıtayda ve 21. hukuk dairesi bakıyor. Sonucu belli ama bu konuda eminim meslektaşlarımın görüşleri vardır.