Mesajı Okuyun
Old 28-02-2011, 14:32   #9
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Duruşmanın 21/04/2011 günü saat 13:00’e bırakılmasına


Arkadaşlar,

Tutanakta karşılaşacağınız anlatım bozuklukları ve/veya yazım yanlışlıkları tarafımıza ait olmayıp, yalnızca tanık adresi kısaltılması ve kalınlaştırmalar tarafımızdan yapılmıştır.

Bilgi ve ilginize saygıyla sunulmuştur.

Ömer Kavili

Yine ve yeniden sanık

T.C
KARTAL
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DURUŞMA TUTANAĞI


DOSYA NO : 2010/219
DURUŞMA TARİHİ : 28/01/2011
CELSE NO : 2.

BAŞKAN : HÜSEYİN ÖZTÜRK 23988
ÜYE : LEVENT YILDIRIM 22760
ÜYE : İLKSEN ATEŞ 37412
CUMHURİYET SAVCISI : MUSTAFA AKER 28211
KATİP : ÖZGÜR BİRLİK 100842


Belirli gün ve saatte 2.celse açıldı. Sanık Ömer Kavılı geldi. Avukatlara ayrılan özel bölüme geçip oturdu. Sanık müdafilerinden Av. Boran Çiçekli, Mehmet Atıf Turak, Av. Selma Bayülken, Av. Sinan İnen geldi. Açık yargılamaya devam olundu.
Heyet değişikliği nedeniyle önceki tutanaklar okundu.
Duruşma gününün Pertev Kumbasar’a tebliğ edildiği ancak hazır olmadığı anlaşıldı.
Kartal 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/479 Esas, 2010/469 Karar sayılı dosyasının gönderilmiş olduğu görüldü.
Sanık Katılan Şevki Melikoğlu ile sanık Katılan Erol Ünder isimli kişiler hakkında yaralama suçundan dolayı açılan kamu davasında, sanık Av. Ömer Kavılı katılan sanık Erol Ünder müdafii olarak duruşmalara katıldığı görüldü.
Kararın kesinleşmiş olduğu görüldü, okundu, dosyasına konuldu.
TANIK SÜHEYLA HELVACI MALLI: Yusuf kızı, 1969 doğumlu, dosyadaki adreste oturur. Kartal 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görevli zabıt katibi, engel hali yok.
Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememsi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim” dedi.
TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU:
Duruşmada avukat Beyin sözlerini haklime hanım zapta geçirdi, ben de yazdım. Ayrıca hakime hanım “başka eklemek istediğiniz bir husus var mı” diye avukat beye sordu. Ben de söylenenleri aynen zapta geçtim dedi.
Tanıktan tekrar soruldu: Hatırladığım kadarıyla mahkeme heyetinden avukatlar ve taraflar dışarı çıkarılırken avukat bey, savcı beyin de dışarı çıkmasını istedi. O sırada son soruşturma kararında bahsedilen sözü avukat bey söyledi dedi.
Tanıktan sanık müdafiinin talebi ile soruldu: Devletten maaş almaktan başka hiçbir vasfı olmayan iddia makamı diye söylediğini hatırlıyorum dedi.
Sanık müdafiinin talebi üzerine soruldu: Ben dışarı çıktıklarını hatırlamıyorum. Avukat bey müştekilerin bulunduğu koltukta oturuyordu. Savcı beye söylediği sözü dışarı çıktıktan sonra mı, daha önce mi söylediğini hatırlamıyorum. Ancak, bu sözü söyledikten sonra dışarı çıkmadı. Hakime hanım bütün avukat beyin söylediklerini yazdırdı. Ondan sonra duruşma bitti. Hatta düzeltmek istediği bir husus olup olmadığını da sordu. Eklemek istediği bir şey varsa diye onu da sordu dedi.
Sanık oturduğu yerden, tanığın müşteki masasını göstermesini istedi.
Tanık, müştekilerin duruşmada oturduğu masayı gösterdi.

Sanık müdafiinin talebi üzerine tekrar soruldu: Davaya konu olan sözleri avukat bey söyledi. Daha sonra bu sözleri hakime hanım tutanağa geçirdi. Daha sonra da avukat beye “düzeltmek istediğiniz bir şey var mı” diye sordu dedi.
Sanığın talebi üzerine tanıktan soruldu: Duruşmaya girişlerinde müşteki sanıkların oturmaları gerektiği yerle ilgili bir sorun yaşandı. Ancak, detaylarını hatırlamıyorum dedi.
Sanığın talebiyle tekrar soruldu: Yukarıda bahsettiğim oturma yeri ile ilgili bir tartışma yaşandı. Taraf avukatları da yer değiştirdi. Ancak, ayrıntıları hatırlamıyorum. Bu oturma yeri ile ilgili tartışmaların tutanağa yazıp yazmadığımı hatırlamıyorum ancak, tüm yaşananlar tutanağa yazılmıştır dedi.
Sanık zabıt katibinin görevinin ne olduğu hususunun tanımını ve görevini nasıl yapması gerektiği hususunun sorulmasını talep ediyorum dedi.
G.D: Zabıt katibi olan tanığın görevini ne şekilde yaptığı hususu kalem yönetmeliğinde belli olduğundan ve bu konunun tanığa sorulması dosya kapsamı ile ilgisi olmadığından bu yöndeki sanığın talebin reddine oy birliğiyle karar verildi, açık duruşmaya devam olundu.

Sanık oturduğun yerden, ayağa kalkmadan olay günü duruşmada taraf vekilleri ve savcı dışındaki herkes duruşma salonu dışına çıkarıldıktan sonra, tekrar duruşma salonuna geldiğimde hakimden usul hususunda söz istediğimde tarafımıza söz verilip verilmediği, bu hususta bir tartışma yaşanıp yaşanmadığım hususu sorulsun dedi.
Tanıktan talebi üzerine soruldu: Taraf vekilleri ve avukatlar tekrar duruşmaya girdiklerinde avukat beyin bahsettiği gibi hakimle aralarında bir tartışma olmadı. Avukat bey biraz sinirli gibiydi ki o sözleri söyledi. Onları da zapta yazdık dedi.

Sanık yine oturduğu yerden, ilk girişte meslektaşımın oturduğu yerden ben karşı tarafa geçip oturdum. Mahkeme yargıcı beni uyardı. Avukatların yan yana oturmasını istedi. Ben ise, avukatlık meslek kuralları uyarınca yan yana oturmamız halinde benim karşı taraf vekili olan meslektaşım benim savunma notlarımı okuyabileceğini, bu nedenle bu hususun meslek sırrını ifşa suçu olabileceğini, bu nedenle geçmeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine haklime hanım diğer avukat meslektaşıma benim bulunduğum tarafa geçmesini söyleyince meslektaşım avukat benim bulunduğum tarafa geçti. O zaman ben de müvekkilimle birlikte karşı tarafa geçtim. Yargıç hanım o zaman “şuraya bakın, ben sözümü dinletemiyorum, ben duruşma yargıcıyım, ben geçmeyin diyorum geçiyorsunuz” dedi. Ben de “ o zaman bir ara kararı verin ona uyacağım” dedim. Bu husus usul konusudur. Mahkemece bu konuda nasıl bir karar verilirse ona uyacağımı söyledim. Bu hususu hatırlayıp hatırlamadığı tanıktan sorulsun dedi.
Tanıktan soruldu: Ben detayları hatırlamıyorum ancak, yukarıda belirttiğim gibi bir yer sorunu yaşandı. Sanık avukat bir tarafta oturuyordu, daha sonra diğer tarafa geçti. Diğer avukat onun yanına geldi. Avukat bey tekrar karşı tarafa geçti, ne tepki gösterdiğini hatırlamıyorum dedi.
Tekrar soruldu: Ben hakime hanımla aynı mahkemede halen görev yapıyorum dedi.
Sanık müdafiinin talebiyle tanıktan soruldu: Ben kürsüye sırtım dönük olduğumdan dolayı, savcı beyin bu söz söylenmesi karşısında nasıl bir tepki gösterdiğini görmedim. Ancak, bir şey söylemedi dedi.
Tekrar soruldu: O sözü hatırlıyorum. Çünkü o söz bana da dokundu. Savcı bey çok sevdiğimiz bir kişilikti onun adına ben de üzüldüm dedi.

Sanık oturduğu yerden, ayağa kalkmadan tekrar, tanıktan sadece dava konusu edilen sözün mü söylendiği yoksa bunun dışında başka şeyler söylendi mi, bu husus sorulsun dedi.
Tanıktan soruldu: Dava konusu sözler dışında söylenen sözler de zapta geçirildi ancak, o sözü benim aklımda kalmış dedi.
Sanık tekrar oturduğu yerden tanıktan devlet memuru olup olmadığı hususu sorulsun dedi.
G/D: Zabıt mümzi tanık devlet memuru olmadığı takdirde zabıt katipliği yapmasının mümkün olmadığı, bu nedenle bu dava ile ilgisi olmayan bu sorunun tanığa sorulması talebinin reddine oy birliğiyle karar verildi, açık duruşmaya devam olundu.

Sanık yine oturduğu yerden devlet memuru olan tanığın böyle bir suç işlendiği ve bu sözün kendisine de dokunduğunu beyan ettiğine göre savcılığa suç ihbarında bulunup bulunmadığı hususu sorulsun dedi.
G/D: Bu sorunun dosyamız içeriği ile ilgisi olmadığı, sonuca da etkisi görülmediğinden tanığa sorulması talebinin reddine oybirliği ile karar verildi, açık duruşmaya devam olundu.

Sanık söz aldı: Geçen oturumda sanık sorgusunun oturarak yapılması hususunda mahkemece bir ara kararı alınmıştır. Buna rağmen mahkeme başkanı tutanağı düzenletirken ikide bir “sanığın oturarak” sözünü zapta geçirmek suretiyle tarafımıza baskı kurmaktadır. Bu hususta bir ara kararı verilmesini talep ederiz dedi.
G/D:
1-Duruşmada cereyan eden tüm olayların detayları ile birlikte tutanağa geçirildiğinden dolayı, bu hususta yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına oy birliğiyle karar verildi, açık duruşmaya devam olundu.

Sanık müdafii Av. Sinan İnel’in talebiyle sanıktan soruldu: Ben hakimin reddi nedenlerini bilmem. Hakimin reddi nedenlerinin beni bağlayıp bağlamadığını da bilmem dedi.
Tanıktan yeniden soruldu: Hakime hanım ne söylediyse onu zapta geçirdim dedi.
Sanık müdafii Av. Sinan İnel söz aldı: Tanığa yemin yaptırırken sadece yemini yaptırılmıştır. Oysa yalan tanıklık yapmanın sonuçları, duruşmadan başkanın izni olmadan ayrılmaması gerektiği ve gerçeği söylemesinin önemi hatırlatılmamıştır. Bu yasa hükmüdür. Bu nedenle bu metin tutanaktan çıkarılsın dedi.

Sanık söz aldı: Ayrıca, ben sanık durumuna getirilmiş bir hukukçuyum. Biraz önceki oturarak konuşma hususunda ara karar verilmesi için talepte bulunduğum sırada, hem yasada hem de sorgu ve ifade alma yönetmeliğinde ilgililerin yormak suretiyle veya işkence yapmak, uykusuz bırakmak, yasa dışı vaatte bulunmak suretiyle ifadesinin alınmasının yönetmelikte dahi yasak olduğunu, bu salon mahkeme salonu olup şu anda duruşma yapıldığından, yönetmelikten önce yasanın öncelikle geçerli olacağını, bu yasal ve hukuksal dayanaklar çerçevesinde ve ayrıca, geçen duruşma tutanağının 2. Sayfasındaki mahkemenin ara kararı olan “sanığın oturarak savunma yapmasına karar verilmiş olduğundan bu hususta yeniden karar verilmesine oy birliğiyle” şeklinde mahkeme ara kararı bulunduğu da belirtmeme rağmen tutanağa yazılmamıştır. Bu suretle yukarıdaki ara kararda söylenen duruşma salonunda olan biten her şeyin tutanağa geçtiği hususundaki cümlenin doğru olmadığını beyan ediyoruz dedi.
TANIK EROL ÜNDER: Mehmet Oğlu, ...adresinde oturur, sanığı tanır, engel hali yok.
Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememsi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim” dedi.
TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU:
Ben 5. Asliye Ceza Mahkemesinde hem şikayetçi hem de sanık konumunda yargılanıyordum. Avukat Ömer Bey de benim savunmamı üstlenmişti. Mübaşir bizi duruşma salonuna çağırdığında biz gidip, avukatımla birlikte kürsünün sol taraftaki oturma yerine oturduk. Diğer tarafın avukatı Ali Küver Bey sağ taraftaki yere geçti. Hakime Hanım benim yerime geçmemi söyledi. Avukatım ise benim savunmamı yapabilmesi için avukatın yanında durmam gerektiğini söyledi. Daha sonra diğer avukat bey Ali Küver bizim bulunduğumuz tarafa geçti. O zaman avukatım Ömer Bey bizim karşı tarafa geçmemiz gerektiğini söyledi. Biz karşı tarafa geçerken, Ali Küver Bey hakime hanıma “ne tarata durmamızı isterseniz sizin söylediğiniz tarafa geçerim” dedi. O da yanımıza geldi. Avukatım Ömer Bey iki savunmanın bir tarafta olamayacağını söyleyerek karşı tarafa geçtik. Avukat Ali Bey tekrar peşimizden geldi, biz de ilk yerimize geçtik. Orada avukatım Ömer Bey karşılıklı avukatların bir tarafta durmaması gerektiğini, bununla ilgili teknik konuları ve uluslar arası sözleşmeleri açıkladı. Bunun üzerine Ali Küver karşı tarafa geçmek zorunda kaldı. Ondan sonra oturun dedi, biz de oturduk.
Avukatım Ömer Bey savunmak için sözlü savunma yapmak istedi. Aynı zamanda savunmalarını yazılı olarak hazırlamıştı. Yazılı savunmalarını da hakime hanıma verdi. Sözlü savunma yapmak istediğinde, hakime hanım da “yazılı savunma vermişsiniz zaten” dedi. Ömer Bey de “siz okumadınız ki” dedi. Hakime hanım da kızdı. Ben tüm duruşmalara katılmadığım için avukatım Ömer Beyin “devletten maaş almaktan başka bir özelliği olmayan iddia makamı” şeklinde bir söz söylediğini duymadım dedi.

Sanık müdafiinin talebiyle tanıktan soruldu: Hakime hanım karar vermek için bizleri, avukatlarımızı dışarı çıkardı. İçeride hakime hanım, savcı bey ve katibe hanım kaldı. Daha sonra karar vermek için bizi içeri aldıklarında Avukat Ömer Bey söz hakkı istedi. Kendilerinin savunma görevini yaptığını, adaletin bir tarafı olduklarını, adaletin gerçekleşmesi için savunmanın savunmasını yapmasının sağlanması şeklinde tam ifade edemediğim sözler söyledi. Bu sözler karşısında hakime hanım olumsuz bir tutum takındı. Hakime Hanım, daha önceki duruşmalardan da gördüğüm kadarıyla çabuk sinirleniyor. “Burada benim dediğim geçerli olur” şeklinde sözler söyledi. Örneğin, avukatım Ömer Bey savunmasını yapabilmesi için benim de onun yanında durmam gerektiğini söylemesi üzerine, hakime hanım “biz böyle yapıyorduk, bu yaptıklarımızı da şimdi değiştirecek değiliz” şeklinde tepki göstermiştir dedi.

Tekrar soruldu: Hakime Hanım “çok uzatıyorsunuz, kısa kesin, oturun, susun” şeklinde bağırıyordu. Sizin şu anda yaptığınız gibi yapmıyordu dedi.
Tekrar soruldu: Başlangıçta ifadeleri hakime hanım yazdırıyordu. Ancak, zapta geçerken arada kısaltmalar yapıyordu. Ömer Bey bu konuda teknik hususları anlatınca hakime hanım ondan sonra söylenenleri zapta geçmeye başladı dedi.
Sanığın talebi üzerine tanıktan soruldu: Biz avukatlarımızla birlikte dışarı çıkıp, hüküm bize tefhim edilmek için tekrar duruşma salonuna alındığımızda avukat Ömer Bey, usulse ilişkin söz istedi. Hakime hanım “ne sözü, karar okuyacağız” şeklinde karşılık verdi. Ancak, avukat Ömer Bey ısrar ederek “burada usule aykırı bir davranış vardır, kararın tarafsızlığına gölge düşer” demesi üzerine hakime hanım o zaman “iyi konuş o zaman” diye cevap verdi ve avukat bey o zaman konuştu dedi.

Sanık söz aldı: Ben hüküm okunmadan önce yargıç hanıma “siz burada müzakere ederken Cumhuriyet Savcısı’nın burada kalması usule aykırı, çünkü savcı heyete dahil değildir” diye söylediğimde hakime hanım “adamcağız ne yapmıyor ki, bir şeye karışmıyor, orada oturuyor” şeklinde söylemesi üzerine” beyefendiye adamcağız diyemezsiniz, beyefendi Cumhuriyet Savcısıdır ve iddia makamını temsil etmektedir, biz dışarı çıktığımızda size karışıp karışmadığını görmedik ancak, biz dışarı çıktığımızda Cumhuriyet Savcısı’nın dışarı çıkmadığı hususunun zapta geçirilmesini istiyorum” diye söyledim. Bu husus tanıktan sorulsun dedi.
Tanıktan soruldu: Avukat Ömer bey, biz dışarı çıktığımızda Cumhuriyet Savcısı’nın içeride kalması hususunun zapta geçirilmesini hakime hanımdan istedi. Hakime hanım orda söylediği sözleri tam hatırlamıyorum ancak, “zapta geçirmeye ne gerek var, siz de zapta her şeyi yazdırıyorsunuz” gibi bir söz söyledi. O arada söylenen sözlerin hepsinin zapta geçmesi mümkün değil. Geçmedi dedi.
Sanığın talebi ile tanıktan soruldu: Hakime hanım ile avukat Ömer bey arasındaki sözlü tartışmalar yaşandı. Hakime hanım Cumhuriyet Savcısı’nın müzakere sırasında dışarı çıkmaması hususunun zapta geçmesine ne gerek var diye söyleyince, avukat bey de ısrar etti. Hatta ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sürekli mahkum olması, bizleri de üzmektedir. Bu hususları düzeltecek olan sizlersiniz şeklinde konuşmalar geçti dedi.
Sanık müdafiinin talebi ile tanıktan soruldu: Savcı bey de bu olay üzerine bir ara ayağa kakmaya doğruldu. Hakime hanıma fısıltı şeklinde bir şeyler konuştu. Ne konuştuğunu duymadım. Savcı bey birkaç şey söyledi ancak, avukat bey de “sizin söyleyecek bir şeyiniz varsa mahkeme hakimine söyleyin” şeklinde karşılık verdi dedi.

Sanık müdafi Av. Sinan İnel söz aldı: Diğer tanığa CMK’nun 53. Maddesindeki ihtaratlar yapılmamıştır. Bu tanığa ise mahkeme başkanının izni olmadan duruşmadan ayrılamayacağı ihtarı yapılmamıştır. Bu hususun tamamlatılmasını talep ederiz.
Tanıklardan Ali Küver adına çıkarılan davetiyenin tebliğ edilmediği görüldü.
Sanık Şevki Melikoğlu’na davetiyenin tebliğ edilmediği görüldü.
Sanık söz aldı: Bu davada kendisine hakaret edildiği iddia olunan Pertev Kumbasar’ın celp edilip dinlenmesine, ayrıca ihbar eden ve olaya birinci elden tanık olan kamu memuru, yargıç sıfatıyla görevli kamu görevlisinin de tanık olarak dinlenmesini, diğer tanıkların hepsinin de dinlenilmesini talep edilmesini talep ediyoruz dedi.
Sanıktan dinlenen tanık beyanlarına karşı diyecekleri soruldu: Tanık olarak dinlenen zabıt katibinin, Süheyla Hanım bu davanın konusunu olay gününden uzun süre sonra ihbar eden ve o mahkemede yargıçlık kadrosunda görevli kamu görevlisi Aydan Hanımın amir-memur ilişkisi içerisinde görev yapmakta, bağlılık ilişkisi bulunmaktadır. Tanık duruşma salonunda olan her şeyi yazdığını söylemiş ise de; bu güne kadar ifadelerinde beyan etmediği şekilde ve fakat gerçeği yansıtacak duruşma salonunda bizim 2-3 kez oturduğumuz yerden kalkıp karşı tarafa, yeniden kalkıp yeniden karşı tarafa geçtiğimiz beyan etmiştir. Oysa bu husus, o mahkemenin duruşma tutanağında yer almamaktadır. Tanık sorduğumuz sorularda kendisi 2004 yılından beri zabıt katibi olarak adliyede görevli olduğunu belirttiğine göre tecrübeli olması gerekirken kendisinin görevine ait hukuk kurallarını dahi bilmediğini itiraf etmiştir. Kendisinin sorumluluğunun doğacağı ayrıntılar konusunda sorular sorduğumuzda, hatırlamıyorum diyerek geçiştirmiş ve aynı şekilde amiri olan duruşma yargıcının davranışları konusunda da ayrıntıya girmemeye çalışmıştır. Tanığın beyanlarının bu çerçevede değerlendirilmesini isteriz. Diğer tanıkların da dinlenmesini talep diyoruz. Diğer tanık da kendi aklında kalanları kendi cümleleri ile yansıtmaya çalışmıştır. Ancak tüm tanıkların dinlenmesinden yanayız. Çünkü bu dava savunma makamında etkili savunma görevi yapmaya çalışan avukatlara yönelik ve avukatlık mesleğine yönelik öfke patlaması niteliğindedir. Bu nedenle diğer tanıkların dinlenmesini istiyoruz dedi.
Sanık müdafii Av. Sinan İnel söz aldı: Tanık Süheyla hakimin reddi sebeplerini bilmediğini beyan etmektedir. Dolayısıyla kendisinin tarafsız olması gerektiğini de bilmemektedir. Tanık duruşmada bağımsız olmamış amiri konumunda olduğunu düşündüğü hakimin talimatını beklemiştir. Bu nedenle bu tanığın beyanlarına ihbar edilmemesini talep ediyoruz. Biz zabıt katibine tarafsızlık yönünden yükümlülük getirmek eksik olur. Zabıt katibi aynı zamanda bağımsızdır. Bunu da yetki olarak algılamak gerekir. Tüm taraflara karşı olduğu gibi mahkeme hakimini de karşı da tarafsız olmalıdır. Kanuna aykırı emri yerine getirmemesi gerekir. Oysa, tanık her defasında hakime hanımı beklediğini ve onun zapta geçirdiklerini yazdığını söylemiştir dedi.
Sanık Müdafii Av. Boran Çiçekli söz aldı: Meslektaşlarımın beyanlarına katılıyorum. Diğer tanıklar da dinlendikten sonra tanık beyanına karşı beyanda bulunacağız. Ancak tanık Süheyla Hanım tüm sorulara hatırlamadığını söyleyerek ayrıntıya girmemiştir. Ancak, sadece dava konusu edilen cümleyi nasıl hatırladığı sorulunca, savcı beyin çok sevdiği bir insan olduğunu, bu sözün söylenmesinin kendisine de dokunduğunu belirtmiştir. Bu da tanığın tarafsız olmadığını bir kanıtıdır. Bu sebeple bu tanığın beyanlarına ihbar edilmemesi gerekir dedi.

Sanık söz aldı: TBMM’nin Meclis Başkanının Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile tartışmasında 1adam kafayı çekmiş, gelmiş yahu” şeklinde mikrofon kapanmadan önceki sözlerin tutanakta yer alıp almadığı hususu, ilgili vekil tarafından meclis başkanlığından sorulmuş ve Mecliste zabıt katibi değil stenograflar ve kamera kayıtları ve onların çözümü ile tutanak tutulmasına rağmen resmi açıklama yapan meclis başkanı “meclisimiz tutanaklarında öyle bir şey yoktur” şeklinde açıklaması üzerine, ilgili vekil “bırak şimdi tutanağı, sen Müslümansın değil mi, Müslüman yalan söylemez, sen bana o lafı dedin mi demedin mi” demesi üzerine, meclis başkanının “dedim, ne olacak yani” diyerek tutanakta yer almayan gerçeği ne olduğu hususunu açıkladığı basında yer almıştır. İşte TBMM’nin ilgili oturumu ve sonraki oturumun kayıtlarının meclis başkanlığından getirilmesini ve bu suretle hem önceki Asliye Ceza Mahkemesi ve hem de şu andaki Ağır Ceza Mahkemesindeki tek zabıt katibinin daha ötesinde, gelişkin kayıt araçlarına rağmen tutulan tutanakların ispat kuvvetini mahkeme heyetine gösterebilmemiz ve yargıçları etkileyebilmemiz amacı ile savunma delilleri olarak meclis başkanlığından getirtilmesini istiyoruz dedi.
İDDİA MAKAMINDAN SORULDU: Bu konudaki karar vermek yetkisi ve bu yetkinin belirlediği takdir hakkının mahkememize ait olduğu olgusunun baz alınıp;
1-Ceza davasının konusunu oluşturan maddi (somut) olayın tarif ediliş şeklini boyutlarına ve kapsamına göre avukatlık görevini yürüten sanığın, mağdur Cumhuriyet Savcısına karşı hakaret edici sözler sarf ettiği iddia edilmiş olmakla, suç genel teorisi kurallarından hareketle görüşümüze göre yargıcı ile avukatlık görevini yürüten sanık arasındaki kısaca ve özetle, aralarında geçen diyalogun kapsamı ve niteliğinin ceza davasının konusunu oluşturan somut olayla, suç genel teorisi bazında bir ilgisinin bulunmayışı karşısında, görüşümüze göre yalnızca daha önceden yargısal bir ara kararla dinlenmesine karar verilen tanıkların dinlenmesi gerektiği düşüncesindeyiz dedi.
2-Birinci şıktaki düşüncemizden hareketle başka bir kişi ya da kişilerin dinlenmesine gerek olmadığı görüşündeyiz dedi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ İSTEM GİBİ:
1-Sanığın talep ettiği meclis tutanaklarının celbi ile hususun, dosyamız açısından sonuca bir etkisi olmadığından bu yöndeki, meclis tutanaklarının getirilmesi talebinin reddine,
2-Tanık Ali Küver avukat olarak görev yaptığından baro başkanlığında Ali Küver’in ikamet ve iş yeri adreslerinin ayrı ayrı tespit edilerek, buna göre tanık olarak dinlenmek üzere açıklamalı çağrı kağıdı ile hem işyerinden, hem de ikamet adreslerinden ayrı ayrı celbine,
3-Tanık Şevki Melikoğlu dosyaya celp olunan dosyada sanık konumunda yargılanmadığından bu dosyadaki nüfus kaydına göre nüfus mernis adresi tespit edilip bu yerden açıklamalı çağrı kağıdı ile celp ve dinlenmesine,
4-Pertev Kumbasar’a duruşma gününün tebliğ edildiği halde kendisi duruşmaya gelmediği gibi, soruşturma evresinde de konu ile ilgili şikayetçi de olmadığı anlaşıldığından mağdurum duruşmaya celbi hususundaki sanık tarafının taleplerinin reddine,
5-CMK. nun 222.maddesine göre hakim Aydan Büyükyıldız’ın tanık olarak dinlenmesine gerek olmadığından bu yöndeki sanık taleplerinin reddine,
6- Duruşmanın bu nedenlerle 21/04/2011 günü saat 13:00’e bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 28/01/2011

Başkan 23988 Üye 22760 Üye 37412 Katip 100842