Mesajı Okuyun
Old 20-02-2008, 18:11   #7
OLCAYK

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1998/11-872
K. 1998/905
T. 16.12.1998
• TAZMİNAT ( Araç Kasko Sigortasında Rizikonun Teminat Dışı Kaldığının Kanıtlanması )
• KASKO SİGORTASI ( Araç Kasko Sigortasında Rizikonun Teminat Dışı Kaldığının Kanıtlanması )
• İSPAT KÜLFETİ ( Araç Kasko Sigortasında Rizikonun Teminat Dışı Kaldığının )
• SİGORTADA İHBAR EDİLENDEN FARKLI KAZANIN iSBAT KÜLFETİ
6762/m.128,1282,1292/3
743/m.2/1
ÖZET : TTK. 1282. maddesi uyarınca sigortacı; geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre rizikonun teminat dışında kaldığına ve ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğine ilişkin iddiasını somut deliller kanıtlamalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 25.9.1997 gün ve 1994/1101 E-531 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesinin 19.1.1998 gün ve 1997/9449-1998/57 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, müvekkili şirkete ait ... AT 635 plaka sayılı kapalı saç kasalı kamyonun davalı şirkete banka sigortalı olduğunu, aracın 19.9.1994 tarihinde yoldan çıkarak devrilmesi sonucu hasara uğradığını, olaydan sonra düzenlenen kaza raporuna göre aracın yayaya çarpmamak için manevra yaptığı sırada devrildiğinin belirtildiği, araçta oluşan hasarın tesbit ettirildiğini talebe karşın hasar bedelinin ödenmediğini ileri sürerek,143.625.000 TL.nın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, kazanın belirtilen yer, tarih ve şekilde oluşmadığını, sigortacının rücu hakkının engellendiğinin meçhul olduğunu, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; hasarın beyan edildiği yer ve şekilde teminat dışı olarak meydana geldiğini kanıt yükü davalı tarafta olup, davalı yan bu hususta tanık ve bilirkişi kanıtına dayanmış, tanıkların savunma doğrultusunda beyanda bulundukları, tanık polis memuru Ali, olay yerine gittiğini ve rapor düzenlediğini, aracın sağ yan burun üzerine devrildiğini, ancak olay yerini gösteremeyeceğini beyan etmiş; mahallinde keşif yapılmak suretiyle alınan 2 ayrı raporda uzman bilirkişi kazanın belirtilen yerde meydana gelmesinin imkansız olduğunu, aracın ön tarafı ile başka araca veya yüksek imlalı yol seri yada malzeme yığını gibi bir yere çarpmak suretiyle meydana gelebileceğini, devrilme sonucu olamayacağını, kasada hiçbir hasar olmamasının bunun kanıtı olduğunu beyan etmişler, tesbit dosyasındaki bilirkişi raporunda da, aynı hususun belirtildiği; içerisinde kanal bulunan bir uçuruma yuvarlanan aracın belirtilen aksamından başka bir yerinde hasar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu; merkezi Ankara'da bulunan şirkete ait aracın 5.9.1994 tarihinde Beypazarı'nda sigortalanmasından 14 gün sonra hasarlanması, hasarın meydana getirdiği iddia olunan olay ile hasarın 2. bilirkişi raporu ile tesbit raporu içeriği ve üç tanığın beyanı karşısında; sigortanın rizikonun meydana gelmesinden sonra yapıldığı ve hasarın teminat dişi olduğu konularındaki kanıt yükü davalı yanda ise de, en azından hasarı doğuran olayın varlığını kanıtlamayı davacı yana yükleyeceği, bunun poliçe genel şartlarının 10. ve özellikle 10/4 maddeleri gereği olduğu, aksi halde sigorta şirketlerinin rücu imkanlarının ortadan kaldırılacağı, aynı zamanda teminat dışı hasarların tahsil edilme imkanı kazandıracağı, bunun sigorta şirketlerinin sonu olacağı, kazanın belirtilen yer ve şekilde olduğunun, davacı yanca kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davalı şirkete kasko sigortalı olan davacıya ait araçtaki hasarın, poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Ancak, rizikoyu doğuran olayın davacı tarafından iddia edildiği gibi gerçekleşmediği, bir başka deyişle davacının hasarı doğuran trafik kazasını gerçeğe uygun biçimde davacı sigortacıya bildirmediği ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği, yapılan keşif ve uzman bilirkişilerin tesbit ve belirtmeleri ile sabittir. Ne var ki, hasara yol açan olayın bildirilenden farklı şekilde gerçekleşmiş olması, tek başına rizikoyu sigorta güvencesinden yoksun kılma sonucunu doğurmamaktadır. Çünkü kural olarak, TTK.nun. 1182. maddesi hükmü uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra, oluşan rizikolardan sorumludur. Sigortacının bu sorumluluktan kurtulabilmesi için gerçeğe uygun olarak bildirilmeyen rizikonun, gerçekte ne şekilde meydana geldiğinin ve bu gerçekleşme tarzına nazaran Yasa ve Poliçe Genel şartlarının öngördüğü teminat dışı hallerinden birinin varlığını veya riziko başlıbaşına sigorta kapsamı dışında kalmıyor olsa bile, yapılan ihbar yanlışlığının doğrudan zarar sorumlularına rücu hakkını etkisiz kılma sonucunu ortaya çıkardığını isbat etmesi gerekir. Bu durum gerçekleştiği konusunda varsa davalı yanın kanıtları sorulup toplanmak, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda hasarın, Sigorta Poliçe Genel Şartlarında sayılan teminat dışı veya ihbar yanlışlığının salt sigortacının rücu hakkını önlemeye yönelik olup olmadığı hususları aydınlatılmak, savunmanın kanıtlanamaması halinde, saptanarak hasar bedelinin davalıdan tahsili yolunda hüküm kurulmak gerekirken, aksi düşüncelerle, davanın reddi doğru görülmemiştir ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden : Davacı vekili

KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı şirkete ait aracın 5.9.1994 ile 5.9.1995 dönemi için davalı sigorta şirketine kasko poliçesi ile sigorta yaptırıldığı ve davalı şirkete kasko sigortalı araçtaki hasarın ( rizikonun ) poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.

Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan TTK. 1282. maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.

İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5 maddesi ve TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer.

Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda, olayın 19.9.1994 tarihinde sigorta poliçesinin yürürlükte olduğu sırada meydana geldiği aksi kanıtlanmayan 19.9.1994 tarihli "Trafik Kaza Tesbit Tutanağı ve aracı olay yerinde bizzat görüp tutanak tanzim eden Trafik Polisi Ali'nin yeminli tanıklığı, 7.7.1997 tarihinde yerinde yapılan keşifte dinlenen uzman bilirkişilerin "kamyonun yolun sağından dışarı çıkarak hendek şevine çarpma sonucu araçtaki hasarın vuku bulduğu" şeklindeki görüşleri, sürücü Hasan'ın olay sırasında alkol almadığına dair 19.9.1994 saat 10.15'de alkometre cihazı ile yapılan muayenesine dair rapor ve dosyadaki diğer delillerle sabit olduğu gibi davacı sigortalının kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak rizikonun gerçekleşme şeklini iyiniyet kurallarına aykırı şekilde bildirdiği sabit olmamıştır. Bu durum karşısında riziko'nun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacı'da bulunmaktadır. İspat külfeti somut olayda davalı sigortacıda olmakla, sigortacı rizikonun ihbar edilen yerden farklı şekilde oluştuğunu aracın sigorta teminat dışında ve başka yerde hasarlanıp olay yerine getirildiğini soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamalıdır. Bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da yukarıda yazılı gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,16.12.1998 gününde, oybirliği ile karar verildi.