Mesajı Okuyun
Old 01-11-2009, 10:47   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 30.5.2005 T., 2004/10929 E., 2005/5766 K.: “Dava haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Dava dilekçesinde davalı DSİ Genel Müdürlüğü’nün kanal çalışması sırasında patlatılan dinamit nedeniyle uçan kaya parçalarının verdiği zarar nedeniyle tazminat istendiğine göre uyuşmazlığın özel hukuk kurallarına göre çözüme kavuşturulması gerekir. İşin esasının incelenmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi yanlıştır. Ancak davalı DSİ Genel Müdürlüğü su kanalı çalışması işini sözleşme ile diğer davalı yükleniciye vermiştir. Yüklenici ile iş sahibi arasındaki sözleşme, bir eser sözleşmesidir. Aralarında BK.nun 55. maddesi gereğince çalışan ve çalıştırılan ilişkisi yoktur. Yüklenici kendi adına iş yaptırması nedeniyle başkalarına verdiği zarardan bizzat sorumludur. Bu nedenle davalı DSİ Genel Müdürlüğü yönünden davanın husumetten reddi gerekir. Bu yönün gözetilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Davalı şirkete yönelik temyiz itirazına gelince;
Davalı şirket davaya konu su kanalı yapım işini DSİ Genel Müdürlüğü’nden eser sözleşmesi ile üstlenmiştir. Yüklenici şirket iş sahibi olan DSİ Genel Müdürlüğü’ne bedeli karşılığında bir iş yapmayı yüklenmiştir. Bu nedenle sözleşme hükümleri uyarınca yüklenici üzerine aldığı işi doğrudan doğruya iş sahibinden bağımsız olarak yapma yükümlülüğü altındadır. Kendi adına iş yaptırması nedeniyle de başkalarına verdiği zararlardan bizzat sorumludur. Zarar ve kapsamı belirlenerek davalı şirketin sorumluluğuna karar verilmek gerekirken onun yönünden davanın husumetten reddi bozmayı gerektirmiştir.”

İdarenin sorumluluğunun söz konusu olması:

Danıştay 10. Daire, 16.12.2003 T., 2002/7475 E., 2003/5193 K: “Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini; Anayasanın 125. maddesi gereği ve Türkiye Cumhuriyetinin ""Sosyal Hukuk Devleti"" niteliğinin doğal bir sonucudur.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, ""hizmet kusuru"" veya ""kusursuz sorumluluk"" ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Ayrıca idarenin yapmak zorunda olduğu kamu hizmetini özel ve tüzel kişilere yaptırması ve zararın bu hizmetin yürütümü sırasında meydana gelmesi yürütülen hizmetin kamu hizmeti niteliğini değiştirmeyecek idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 2. maddesiyle karayollarının yapım, bakım, onarımı görevi Karayolları Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, ... İli, ... İlçesi, ... Köyü, ... mevkiinde, davalı idarece özel bir şirketle yapılan Taşeron İşlerine Ait Anlaşma hükümleri gereğince yol genişletme ve iyileştirme çalışmaları sırasında işi üstlenen firmanın 28.4.1998 tarihinde gerçekleştirdiği patlamalar nedeniyle yol güzergahında bulunan ve davacı sigorta şirketinin sigortaladığı ""..."" adlı turistik tesisin zarara uğradığı, anılan turistik tesisin hasarı olan 19.377.550.000. TL.nın davacı sigorta şirketince 17.7.1998 tarihinde sigortalıya ödendiği ve sigorta şirketince sigortalıya ödenen zararın, idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı öne sürülerek Türk Ticaret Kanununun 1301. maddesinde düzenlenen ""Halefiyet"" kuralı gereğince tazmini istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu olayda uyuşmazlık, 5539 sayılı Yasanın davalı idareye yüklediği görevin gereği olarak kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında meydana gelmiş olup yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında meydana gelen zararların tazmini istemiyle açılan tam yargı davalarının görüm ve çözümü idare yargı yerlerinin görevine girmektedir.
Her ne kadar idare mahkemesi kararında zararın, davalı idare ile özel bir şirket arasında imzalanan ""Taşeron İşlerine Ait Anlaşma"" hükümleri gereğince hizmetin gördürülmesi sırasında haksız fiilden kaynaklandığı belirtilmekte ise de; hizmetin özel bir şahsa yaptırılması idarenin hizmeti yürütme görev ve tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Bu durumda, davanın bir rücu davası olmadığı hususu da dikkate alındığında idare mahkemesince davanın görüm ve çözümü gerekirken zararın haksız fiilden kaynaklandığından bahisle görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 24.01.2005 T., 2004/13505 e., 2005/176 K: “Dava, haksız eylemden doğan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tesislerinde meydana gelen hasar, davalı idarenin görev kapsamında kalan, hafif metro sisteminin yapılması çalışması sırasında meydana gelmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediye, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davalar, İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunu'nun 2 nci maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Dosyada bulunan davalılar arasındaki eser sözleşmesinin genel şartlar birinci kısım 2.1.c, 3.1, 3.2.a-b ve 11. maddesi ile ikinci kısım 2. madde hükümleri uyarınca davalı Belediyenin yapılan işi kontrol ve denetim yetkisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının işle olan bağlantısının kesilmediğine göre, söz konusu iş nedeniyle meydana gelen zararlardan iş sahibi sıfatıyla sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, yukarıdaki açıklamalardan bu davaya konu edilen zararın ödetilmesi için açılan davaya bakma görevi idari yargı yerine aittir. Bu nedenle, mahkemece davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden davanın HUMK. 46. madde uyarınca ayrılarak dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

Saygılarımla...