Mesajı Okuyun
Old 21-12-2010, 10:41   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/11653
Karar: 2005/17791
Karar Tarihi: 01.12.2005

TAZMİNAT DAVASI - UZMAN BİLİRKİŞİ RAPORLARININ İÇERİKLERİNİN TARTIŞILACAĞI - DAVACININ MALULİYETİ HUSUSUNDA DOKTOR VE HASTANEYE ATFI KABİL BİR KUSUR OLUP OLMADIĞI HAKKINDA RAPOR ALINACAĞI - KUSURLU BULUNURSA DOKTORUN TAZMİNATLA SORUMLU TUTULMASI GEREĞİ

ÖZET: Konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her bir raporun içeriği, sonuçları, birlikte gerekçeli biçimde tartışılarak, davacının maluliyeti hususunda, tedavisini üstlenen doktor ve hastaneye atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda rapor alınarak, davalı doktorun en hafif kusurunun belirlenmesi halinde tazminatla sorumlu olduğu kabul edilip, sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

(818 S. K. m. 321, 386, 387, 388, 389, 390, 394) (1086 S. K. m. 76)

Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacılar, davacı Yüksel'in davalı doktorun çalıştığı sair davalının işlettiği hastaneye muayeneye gittiğinde, sağ gözünde katarak bulunduğu ve ameliyat olması gerektiğinin söylendiğini, 15 tarih süren muayene ve tetkiklerden sonra ameliyat günü, doktorun sağ gözdeki miyobu 13'den 3'e düşüreceğini, kataraktı alıp Amerika'dan getirttiği mercekli lensi takacağını söylediğini, ameliyat sırasında davalı doktorun gözün uyuşması için yaptığı iğneyi, sağ göz retinasına batırması sonucu kanama başladığını, birkaç kez tampon yapılmasına rağmen kanama durmayınca ameliyatın ertelendiğini, davalı doktorun içerisinde bulunduğu tehlikeli durumu kendisine anlatmayarak oyaladığını, 45 tarih sonra da göz ardı damarlarının zayıf olduğundan bahisle başka doktorlara gönderdiğini, bir sürü doktor gezdiğini, hepsinin de retinanın delindiğini ve artık yapacak bir şeyin olmadığını, gözün görme şansı bulunmadığını söylediklerini, özen borcunu yerine getirmeyen davalının kendisini oyalayarak kör olmasına neden olduğunu ileri sürerek davacı Yüksel için 3.000.000.000 TL manevi ve 1.000.000.000 TL maddi tazminat ile davacı eşi Ali için de 1.000.000.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini istemişlerdir.

Davalı, davacı Yüksel'in gözünde yüksek miyop olması sebebiyle ağ tabakasının çok ince ve retina dekolmanına eğimli olduğunu, ameliyata başlamadan önce sağ gözde ışık profoksiyon hissi seviyesinde görme tesbit edilmesi sebebiyle operasyon odasından çıkardığını, sonrasında yapılan muayenede dekolman olayını yakaladığını, ince ve gergin retinalı miyop gözlerde operasyon sonrası %100 tam görüş sağlanamayacağını söylediğini ancak davacının operasyon teklifini kabul etmediğini, kendisinin kusur ve ihmali bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, alınan Yüksek Sağlık Şurası raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak kanun hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK. 76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacı davalının yanlış tedavisi sonucu sağ gözünün göremez olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK. 386-390)

Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ait kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK. 321/1 md.) O sebeple doktorun meslek alanı içerisinde olan tüm kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki bütün şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, tedavinin tüm aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.

Somut olayda, davacı davalının yanlış tedavisi sonucu sağ gözünün göremez olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davalılar ise kendilerine kusur izafe edilemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece aldırılan 13.11.2002 günlü bilirkişi kurulu raporunda, davacı Yüksel'in 62 yaşında kataraktlı, yüksek miyopisi ve yine sağ gözde şaşılığı olan bir hasta olduğu, davalıya ilk müracaatında gözün %20 görme gücünde bulunduğu, bu tip gözlerde göz küresi normalden büyük olduğundan retinanın gergin ve normale göre ince olması nedeniyle dekolman riskinin de fazla bulunduğu belirtilmiş, ameliyatın komplikasyonları açıklanmış, müdahale sonrası davalının, davacının tedavi şansın devam etmesi için ameliyat olmasına gayret ettiği fakat davacının bunu kabul etmediğinden tedavi şansını yitirdiği açıklandıktan sonra sonuç olarak gözün kaybedilmesinin kesin sebebinin ameliyat başlangıcında yapılan iğne olmadığı, muhtemelen gözün kendinde mevcut deleneratif miyopinin yol açtığı, yine gözün kaybedilmesinde davacının ameliyatı reddetmesinin de etken olduğu, davalının olaydaki kusur nispetinin değerlendirilmesinde gözün başlangıçtaki görme derecesi, bu derecenin ameliyatla dahi tam (%100) görme şansının olmadığı, şahsın tedavide kendi ihmalkarlığı da bulunduğu dikkate alındığında 2/8 olarak kabul edilmesinin uygun olduğu bildirilmiş ise de davalı doktorun hangi kusurlu davranışı sebebiyle kusurlu bulunduğu açıklanmamıştır. Hükme dayanak alınan, Yüksek Sağlık Şura'sının 2.3.2004 günlü Raporunda ise davalıların kusursuz oldukları bildirilmiş ise de raporda yeterli gerekçe bulunmamaktadır. Her iki rapor birlikte değerlendirildiğinde, 13.11.2002 günlü rapor, kendi içerisinde çelişkili bulunduğu gibi Yüksek Sağlık Şura raporu ile de çelişmektedir. Yine Yüksek Sağlık Şurası raporu açıklamalı ve gerekçeli değildir. Öyle olunca bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz.

Bu nedenlerle, mahkemece, dosya içerisindeki bütün raporlar, 13.11.2002 günlü kurul raporu, Yüksek Sağlık Şura raporu hastanın geçmişte var ise raporları, davalı hastanedeki ilk muayene ve bundan sonraki bütün tabela ve müşahede kağıtları, ameliyat ve kontrollere ait evraklar hep birlikte değerlendirilerek Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her bir raporun içeriği, sonuçları, birlikte gerekçeli biçimde tartışılarak, davacının maluliyeti hususunda, tedavisini üstlenen doktor ve hastaneye atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda rapor alınarak, davalı doktorun en hafif kusurunun belirlenmesi halinde tazminatla sorumlu olduğu kabul edilip, sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme sonucu, yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 01.12.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları