Mesajı Okuyun
Old 04-11-2006, 21:31   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan Yabancı Mahkeme Kararı, Kesin Hüküm, Derdestlik

1. Aşağıdaki 1 ve 2 numaradaki kararlarda Yargıtay , tenfiz edilmiş veya tenfiz şartlarını taşıdığı mahkemece tespit edilmiş (tanıma) yabancı mahkeme kararlarının kesin hüküm teşkil edeceğini, aksi durumda kesin hükmün söz konusu olmadığını ve Türkiye’de açılan davada takdiri delil olarak değerlendirileceğini öngörmektedir.

Buna karışın , 3 numaralı kararda, yabancı mahkemede açılan , henüz sonuçlanmayan bir davanın Türkiye’de sonradan açılan dava için derdest dava sayılacağını , derdestlik itirazında bulunulduğunda , bu itirazın dikkate alınıp, kararda yazılı olduğu gibi işlem yapılacağını belirtmektedir.

Kesin hüküm ve derdestlik yönünden Yargıtayın ortaya koyduğu bu farklılık bana ilginç geldi.

2. Sorudaki olayda yabancı mahkeme kararı kesinleşmiş fakat Türkiye’de tenfizine veya tanınmasına karar verilmemiştir. “ Görülmekte olan bir davada yabancı ilamın kesin hüküm itirazı olarak ileriye sürülmesi veya kesin delil olarak ileriye sürülmesi halinde esas davaya bakan mahkeme tanıma koşullarının oluşup oluşmadığını tespit edecektir “ ( A.İhsan ÖZUĞUR Boşanma ve Ayrılık 2000 sh. 769) Bu görüşe göre, Türkiye’deki boşanma davası içinde kesin hüküm itirazında bulunabilecek ve boşanma davasının gören mahkeme tanıma koşullarını diğer anlatımla tenfiz koşullarını taşıyıp taşımadığını araştıracaktır. Bana göre temkinli davranmak ve cevap süresi içinde karşılık dava olarak tanıma istemek veya süre geçirilmişse bağımsız olarak tanıma davası açarak birleştirilmesini sağlamak daha uygun olacaktır.

Saygılarımla.

( Karar 1 )

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ T. 15.11.1984 E. 1984/9293 K. 1984/9484

Sonuçları birbirine ters düşen ve kesin hüküm halini alan iki ilâmın varlığı, yargılamanın iadesine sebep teşkil eder (HUMK.445/10). Kural olarak bu ilâmların Türk Mahkemesinden verilmesi gerekir. Ancak 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun 38 ve sonraki maddeleri uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesince tenfizine yerine getirilmesine karar verilen ve Yabancı Memleket Mahkemelerinden verilen kararlar dahi Türk Mahkemelerinden verilen kararlar gibi kesin hükmün bütün sonuçlarını meydana getirir. Onun için bu nevi tür kesin hükümler dahi Usulün 445/son bendinde yer alan karar niteliği taşır. olayda yargılamanın iadesine konu olan kararlardan birisi Türk Mahkemelerinden verilip kesinleşmiştir. Öteki karar ise, Bugaristan Mahkemesi'nden verilmiş ve az önce sözü edilen 2675 sayılı Kanunun gereğince tenfizine karar verilmemiş ve böylece Usulün 445. maddesinin kapsamına giren kesin hüküm niteliği almamıştır.
Az önce açıklandığı gibi olayda birbiri ile çelişen iki kesin hüküm söz konusu olmadığı için yargılamanın iadesi yoluna başvurulması mümkün değildir.

( Karar 2 )
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU T. 24.10.2001 E. 2001/4-962 K. 2001/750

Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Davacının istemi haksız fiilden doğan alacağın tahsiline ilişkin olduğuna göre bu bir eda davasıdır. Eda davası ne tenfiz ne tanımadır. Eda davasında davacı tanınmamış ve tenfizi istenmemiş yabancı mahkeme ilamına takdiri delil olarak dayanabilir. Usul Yasasında açıklandığı şekilde bu tür delil diğer delillerle birlikte takdir edilir ve değerlendirilir. Dava konusu olayda da davacı, yabancı mahkeme ilamına takdiri delil olarak dayandığından, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir.

( Karar 3 )

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ T. 11.11.1997 E. 1997/8719 K. 1997/12159

Boşanma davasının hem yabancı mahkemede, hem de Türk mahkemesinde açılması
Evlilik bağına ilişkin kararların tanınması hakkındaki sözleşmeyi ( 14.9.1975 tarihli Resmi Gazete ) ülkemizde 14.9.1975 tarihinde kabul etmiştir. sözleşmenin birinci maddesinde "akit devletlerden birinin evlilik bağının zevaline, gevşetilmesine, varlığına veya yokluğuna geçerliliğine veya butlanına ilişkin olarak verilmiş her kararın akit devletlerde de karar verilen devletteki kudreti ile tanınacağı" belirtilmiştir. 10. maddesinde de "Akit devletlerden birinin makamı önünde daha önce, evlilik bağının zevaline, gevşetilmesine, varlığına veya yokluğuna, geçerliliğine veya butlanına ilişkin bir istemde bulunmuşsa, diğer akit devletler makamları, aynı konuda ve aynı sıfatı taşıyan, aynı taraflarla ilgili olup önlerine getirilen her istemin esası hakkında karar vermekten sarfınazar edeceklerdir. Bununla beraber sonradan başvurulmuş merci en az bir yıllık bir süre tespit yetkisine sahip olacak ve bu süre sonunda esas hakkında henüz bir karar verilmişse, kendisi karar verecektir" biçiminde bir düzenlenme yer almaktadır. Amaç her iki ülke makamlarından farklı kararların çıkmasını önlemek, bunun yanında işin sürüncemede bırakılmasına da engel olmaktır. Sözü edilen anlaşma onaylandığına göre artık bir iç hukuk kuralı haline gelmiştir ( Anayasa, mad. 90 )
Taraflar Türk vatandaşıdırlar. Davalı Türk mahkemesinde açılan davada derdestlik itirazında bulunmuştur. Derdest olduğu ileri sürülen ülke de "Evlilik bağına ilişkin kararların tanınması hakkındaki sözleşmeye" katılmıştır. Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde derdest davanın olup olmadığını öncelikle tespit etmek derdest davanın varlığının kabulü halinde sözleşmenin 10/2. maddesi hükmü gereğince işlem yapmaktan ibarettir.