Mesajı Okuyun
Old 28-03-2007, 05:29   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Katkı

Sayın Can
Aramıza hoş geldiniz.

Bilindiği gibi "Kayyım" konusu TMK.'da düzenlenmiştir.
4721 s. TMK.’nın 397/2. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesidir. Aynı Yasanın 427/4 maddesi ile de bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalması ve yönetiminin başka yoldan sağlanmaması halinde vesayet makamının yönetim kayyımı atayacağı öngörülmüştür. Yasa koyucunun anılan bende ilişkin gerekçesinde, söz konusu düzenlemenin türü ve niteliği ne olursa bütün tüzel kişileri kapsadığı belirtilmiştir.
Ancak;
“TTK.’nın anonim şirketlere ilişkin hükümleri ışığında kayyım atanmasını gerekli kılan olguların varlığı ve mahiyetinin değerlendirilerek belirlenmesinde zorunluluk bulunduğundan, ticaret şirketlerine kayyım atanmasına ilişkin davaların da TTK'nın 4 maddesinin ilk fıkrasının birinci bendinde belirtilen biçimde geniş anlamda ticari dava niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bir başka anlatımla, ticaret şirketlerine kayyım atanmasına ilişkin davaların, mutlak ticari davalardan olduğunun kabulü gerekir. Bu tür davaların ise Asliye Ticaret Mahkemelerinde incelenip sonuçlandırılması gerekir.”
(Y.11. HD.,E. 2003/5621,K. 2003/6912,T. 26.6.2003).

Uygulamada “atanan kayyım heyetinin karar kesinleşinceye kadar görevinin devamına” karar verilmektedir. Kayyım talebinin gerekçesi dikkate alındığında, kayyımın bir an önce göreve başlaması gerekir, kesinleşmenin koşul olduğuna yönelik bildiğim yasal bir gerekçe de yoktur.
Saygılar