Mesajı Okuyun
Old 04-11-2014, 15:43   #9
Av. Rıdvan

 
Varsayılan

Ceza yargılamasında sanığın beyanı ile müdafilik sıfatı kazanılmakta ve sonrasında da vekaletname sunma zorunluluğu bulunmamaktadır. buna ilişkin CGK kararı aşağıdadır.

T.C YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 1974 / 8-272
Karar: 1974 / 447
Karar Tarihi: 09.12.1974

ÖZET: Sanığın birlikte duruşmaya gelerek hakim huzurunda onu müdafi olarak kabul ettiğini bildirdiği takdirde, böylece müdafilik sıfatını kazanmış olan bir kimsenin yardımcısı olduğu sanığın açık arzusuna muhalif olmamak şartıyla kanun yollarına da müracaat edebilir.

(1412 S. K. m. 139, 227, 273, 290, 291, 356)

Dava: Tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi ölüme sebebiyet suçundan sanık M.A. hakkında Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nden verilen 9.5.1974 günlü son hüküm Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8.Ceza Dairesince incelenerek bozulmasına dair verilen 3.10.1974 gün ve 11467/14740 sayılı ilama karşı C.Başsavcılığınca 8. Ceza Dairesinin bozma kararının kaldırılarak temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi istemini bildiren 3.12.1974 gün ve 10 sayılı itiraznamesiyle dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Tedbirsizlik ve dikkatsizlik ölüme sebebiyetten sanık M.A. nın hükümlülüğüne ilişkin mahkeme kararını özel daire, vekaletnamesiz müdafiin temyize yetkisi olmayacağı gerekçesiyle dilekçenin reddine dair olan tebliğnamedeki düşünceye katılmayarak işin esası incelenip ancak eylem 1803 sayılı Af Kanunu kapsamında kaldığından kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.

C.Başsavcılığı yazılı itirazda özetle; CMUK. nun 356. maddesinde sanık şahsi davada vekaletnameyi haiz bir avukat veya dava vekili tarafından kendisini temsil ettirebilir denilmektedir. Vekaletnamesi bulunmayan müdafi, sanığın duruşmadaki savunması için yardımcısı ve koruyucusudur. Böyle bir müdafi sanığın temsilcisi değildir. Temsil yetkisi bakımından şahsi dava ile kamu davası arasında bir fark da yoktur. Vekaletname zorunluluğu ve müdafiin temsil yetkisinin vekaletname ile doğduğunun kabulü gerekmektedir.

CMUK. nun 290. maddesindeki; sanığın açık arzusuna muhalif olmamak şartı, vekaletnamenin bulunmasına lüzum olmadığını değil zorunluluğunu gösterir. Aynı yasa 291. maddesinde sanığın kanuni mümessili ve kocasının kanun yoluna müracaat bakımından sanığın açık arzusunun belirtilmesi şartı aranmamıştır. Sanık kendi seçtiği müdafiin müdafaasından vazgeçebilir. Kanuni temsilcinin seçtiği müdafii ise azledemez, (sıfatık kalmaması hali ayrık olmak üzere)

Olayda sanık vekillerinden S.D. vekaletname ibraz etmiştir. Sanığın arzusunu açıkça izhar ettiği gerekçesi kanunen öngörülen vekaletname zorunluluğunu kaldıramaz, savunma hakkını da kayıtlamaz.

Sanığın depo parasını bizzat yatırdığı da anlaşılamamaktadır.

Bu müdafide sanık adına yatırabilir. Sanık bizzat yatırsa da bu hukuki durumu değiştirmez.

Bu nedenlerle itirazın kabulü ve özel daire kararı kaldırılarak temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi yukarıda açıklanan gerekçeler altında yazılı itirazla istenilmiştir.

1- Sanığın tahkikatın her hal ve derecesinde bir veya birden fazla müdafiinin yardımına müracaat edebileceği hususu CMUK. nun 136/1. maddesinde kabul edilmiş bir genel prensiptir.

Usul kanunumuz gerek bu 136. madde de ve gerekse diğer bir çok maddelerinde (örneğin 139, 227, 273 ve ilahir gibi) müdafiden bahsederken bunların vekaletnameye haiz olmaları şartını aramamış ve böyle ve buna benzer bir kayıt ileri sürmemiştir.

Nazari olarak ceza usulü hukukunda sanığın beraatı veya hafif bir ceza ile cezalandırılması konuları üzerinde yasa adına faaliyette bulunmak görevi ile yükümlü kamu hizmeti gören bir organ olarak tanımlanan müdafi, temsil yetkisini haiz vekilden ayrı bir statüyle tabidir ve özellikle hukuktaki vekiller kadar geniş ve mutlak biri temsil hakkına haiz değildir. Ancak sanığın birlikte duruşmaya gelerek hakim huzurunda onu müdafi olarak kabul ettiğini bildirdiği takdirde, böylece müdafilik sıfatını kazanmış olan bir kimsenin yardımcısı olduğu sanığın açık arzusuna muhalif olmakla şartıyla kanun yollarına da müracaat edebileceği usulün 290. maddesinde kabul edilmiş bulunmaktadır. Kaldı ki olayımızda müdafi de yatırsa sonuca etkili olmamakla beraber depo akçesini bizzat yatıran sanık bu husustaki açık arzusunu da belli etmiştir ki artık bu durumda vekaletname ibrazı yasaya göre zorunlu değildir ve Ceza Genel Kurulunun müştekar görüş ve uygulamaları da bu yoldadır.

Yasa koyucu sanığın (açık arzusunun) vekaletname ile anlaşılacağı öngörseydi yukarıda sayılan diğer maddelerden farklı olarak bu madde de bu görüşe uygun bir tarzda düzenlenmesi gerekirdi.

Bu itibarla vekaletnamesiz müdafiin temyiz isteğini inceleyerek işin esasına karar veren özel daire ilamı usule ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen C.Başsavcılık yazılı itirazının reddine karar verilmesi gerekir.

2- Çoğunluğa karşı olan görüş ise sanığın açık arzusuna muhlif olmamak hali vekaletname ile anlaşılabileceği temyiz şartının sanık tarafından yerine getirilmesinin böyle bir kabule müsait olmamasına müdafiinin vekaletnamesiz olan ancak duruşmalarda sanığın yardımcı olabileceğine ve itirazda ileri sürülen diğer gerekçelere göre C.Başsavcılık yazılı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği yolundadır.

Sonuç: Açıklanan nedenle C.Başsavcılık itirazının reddine 09.12.1974 gününde üçte ikiyi geçen çoğunluk ile karar verildi. (¤¤)