Mesajı Okuyun
Old 09-01-2008, 14:03   #34
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan

Değerli arkadaşlar,


Konu iletişim yetkinliğini doğrudan ilgilendiriyor. Sadece dilin kullanılması değil aynı zamanda vücut dilinin doğru kullanılması, duygu dilinin doğru kullanılması, empati yapabilme yeteneği, gibi konular iletişim kalitesini son derece etkiliyor.

İletişimin vaz geçilmez en önemli ögesinin dil olduğu konusunda tartışma, ya da kuşku yok zannediyorum. Konunun önemi forum konusunun da dayanağı olmuş ve "Türkçe fakültelerde zorunlu ders olsunmu ?" Anket olarak düzenlenmiş ve bu soru arkadaşlara yöneltilmiş.

Anket sorusunu okuduktan sonra, bir an düşündüm ve hemen hayır tuşuna dokundum. Hukuk fakültesi kazanabilmek için üniversite sınavında türkçe sorularının tamamını yanlışsız yaptığım aklıma geldi. Aynı şekilde hukuk fakültesi kazanan tüm arkadaşların türkçe sorularının tamamını ya da tamamına yakınını doğru işaretledikleri de diğer bir gerçeklik olduğunu anımsadım.

Sonra siteye ilk geldiğim günlerde yazdığım yazılarda bilerek yaptığım yazım hatalarını düşündüm. Dilekçelerimi defalarca okuduğum, noktasını virgülünü, anlatım uyumunu dikkatle takip ettiğim, dilekçeleri imzaladıktan sonra bile beğenmeyip değiştirdiğim halde burada niçin başlangıçta konuşma dili kullandığımı düşündüm. Konunun ortama uyumla ilgisi vardı en başta. Daha sonra başka şeyler de buldum. Örneğin çoğumuzun MSN kullandığını burada yazışmalarda konuşma dili ile yazıyor olmanın etkili olacağı geldi aklıma.

Sonuçta eleştiriler haklıydı, yazılanlara dikkat edilmesi gerekiyordu.

Türkçenin konuşulması ve yazılmasında yapılan hataların bilgi eksikliğinden değil Sayın Admin in tam isabet, ifade ettiği gibi özensizlikten kaynaklandığı tespitine en küçük bir kuşku ya da duraksama olmaksızın katıldığımı ifade etmek istiyorum. Bu nedenle fakültelere konulacak ders Türkçe değil özeni artıracak başka dersler olabilirdi.

Alıntı:
Kötü Türkçe kullanımında sorun bilgisizlik mi, yoksa ilgisizlik mi? Bir ilkokul mezununun dili doğru kullanamamasını eğitime bağlamak mümkün. Keza "de"lerin ayrı yazılması gibi daha "ince" kuralların hiçe sayılmasından da bilgisizliği sorumlu tutabiliriz sanırım. Ancak bir hukuk fakültesi mezununun "geliyo, gidiyo" yazmasını "geliyor"un yazılışını bilmemesine bağlayabilir miyiz?

Özellikle meslektaşlarımızın Türkçe kullanımı ile ilgili şikayetlerin büyük kısmının bilgisizlikten ziyade dile özen göstermemekle ve umursamazlıkla ilgili olduğu kanaatindeyim. En azından öyle olduğunu ummak istiyorum! Ve hal böyle olunca da hukuk fakültesinde Türkçe dersini zorunlu ders yapmanın bir faydası olacağını düşünmüyorum. İlkokul 2. sınıftan, lise son sınıfa kadar zorunlu ders olarak saatlerce "Türkçe" eğitimi almış ve üstelik Türkçe testini de aşarak Hukuk Fakültesini kazanmış bir üniversite öğrencisine Türkçe kullanımı adına öğretebileceğimiz fazla birşey kaldığını düşünmüyorum. Ama bu eğitimi gramer dersi olarak değil de, dile saygı göstermenin önemini zihinlere kazıyacak bir ders olarak yapılandırmayı düşünürseniz, o zaman sizlere katılabilirim.
------------------
Saygılarımla,
Admin






Konunun özünü tam isabet anlatan bu yazıya ek ne söylenebilir diye düşündüm. Fakültelerde Türkçenin zorunlu ders olmasının çok bir mantığı olmadığına göre, konuşmaya, yazmaya, kılık kıyafete, davranışlara olan özeni artıracak dersler daha gerekli ve yararlı olabilirdi.

Adı ne olur bilemiyorum artık. Davranış ve İletişim ana ekseninde bir ders olması gerektiği konusu kafamda çok net belirdi. Bu derste Türkçenin doğru kullanılmasından başlamak üzere, düzgün giyinmek, eğitimli bir insana yakışır şekilde davranmanın önemi de ayrıca işlenmelidir. Dahasını söyliyeyimmi üzülerek, kişisel temizliğin önemi bile anlatılmalı ve işlenmelidir bu derste. Dişini fırçalamayan, saçını sakalını derli toplu tutmayan, sağlığına temizliğine dikkat etmeyen bir insan eğitimli olsa kime ne faydası olacaktır; zira kendisine faydası yoktur.

Dilini düzgün kullanmaktan kişisel bakıma kadar bir çok alanda eğitimli bir insana yakışacak davranış ve tavırları kişiye kazandırmaya ve önemini işlemeye yönelik bir dersi destekliyorum, hatta zorunlu olduğunu düşünüyorum. Kişisel bakım kadar kişisel gelişimde önemli diğer bir husus. Zamanın değerlendirilmesi, enerji ve gücün değerlendirilmesi, sağlığın değerlendirilmesi, gençliğin değerlendirilmesi konularının daha fakülte yıllarında iken genç dimağlara işlenmesi yararlı olacaktır.

Yaşlılar : Bu tecrübeyle, ah genç olsam derken
Gençler: Bu gençlik bendeyken, ah tecrübem olsaydı demektedirler.

Daha genç iken verimli ve bilinçi bireyin temeli atılmalıdır. Bu anlamda Hatun Hanım'ın NLP konusunu da içine alacak bir ders olması uygun olabilir.

Saygılarımla...