Mesajı Okuyun
Old 05-01-2009, 17:10   #7
erkaniko

 
Varsayılan

Herkese Merhaba,

başta İlhan Salbaş ve aynı talihiszliği yaşamış diğer tüm meslektaşlarıma öncelikle geçmiş olsun. Bendeniz de bir avukat olarak kendime ait telefon ve sim kartımı çantamın içinde unutmuş bulunmaktayım. Bu sebeple sizi anladığımı ve kaygılarınızı paylaştığımı bilmenizi isterim.

31.12.2008 itiraiyle tebliğ almış olduğum yazı ile 10 gün içerisinde C.Başsavcılığına yazılı veya sözlü ifade vermem gerekiyor. Çünkü, 25.07.2008 tarihinde Antalya L Tipi Cezaevine girişte kendime ait olan diğer telefon ve sim kartımı çantamın içinde unutmuşum ve çantamı o şekilde yürüyen bandın üzerine bıraktım. Sonrası malum. Cezaevi Antalya C.Başsavcılığna ihbarda bulunyor, C.Başsavcılığı Adalet Bakanlığından soruşturma izni istiyor, izin veriliyor ve savunmam için bana 10 süre veriliyor. Bakalım artık!!! Suçun manevi unsuru oluşmadığı gerekçesiyle Ağır Cezada yapılacak olan yargılama sonucu beraat etmeyi UMUT ediyorum. Zira, bir avukat olarak kendimize ait telefon ve sim kartı kendi çantamızın içerisinde cezaevine sokup bir tutuklu veya hükümlüye verecek değiliz. Heyet nasıl geğerlendiereck inanın hiç bilmiyorum ama bakalım, neticeyi sizlerle muhakkak paylaşacağım.

Bu konuda bilgi ve tecrübesi olan arkadaşlarımızın bunları bizlerle paylaşmasıni dilerim.

Herkese kolay gelsin dileklerimle dostça selamlar.

Av. Erkan Uysal

Not: Aşağıya konu ile ilgili bir makale ekliyorum. Makale Yargıtay Tetkik Hakimi tarafındna yazılmış ve Terazi Hukuk Dergisi 2007 Eylül sayısında yayımlanmıştır.

AVUKATLARIN İNFAZ KURUMUNA VEYA TUTUKEVİNE YASAK EŞYA SOKMA EYLEMLERİ
Necati MERAN(*)
ÖZET:
Avukatların infaz kurum ve tutukevlerine yasak eşya sokma biçiminde eylemleri, kanunî unsurları ve Yargıtay uygulaması ışığında incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Avukat, İnfaz Kurumu ve Tutukevi, Yasak Eşya, Avukatlık Mesleği.
I- Giriş
İ
nfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçu 5237 sayılı TCK’nın (YTCK) 297. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde metninde bazı eşyaların yetkisiz olarak ceza infaz kurumlarına sokulması veya bulundurulması suç hâline getirilmiş; ceza infaz kurumlarındaki düzen, mahkûm ve tutuklular arasındaki huzur ve sükûnun korunması amaçlanmıştır. Korunan hukuki değer, adliyenin ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde düzenin sağlanmasına ilişkin saygınlığıdır.
İnfaz kurumuna veya tutukevine silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran ve maddenin 2. fıkrasında öngörüldüğü üzere yetkili makamlarca yasaklanan eşyayı sokan veya bulunduran ya da kullanan herkes bu suçun faili olabilir. Yasak eşyayı, cezaevine sokan ve bulunduran ya da kullanan aynı kişi olabileceği gibi, ayrı ayrı kişiler de olabilir.
Kamu görevlisi olan ya da olmayan belli kişiler tarafından işlenebilen suç, özgü suç niteliği taşımaz. Ancak fail, bir kamu görevlisi de olabilir. Avukatların da bu suçun faili olması olanaklıdır. Ancak avukatın cezaevi girişinde, yasak eşya sokarken yakalanması durumunda görevi kötüye kullanma suçundan mı yoksa 297. maddede öngörülen suçtan mı yargılanması gerekeceği tartışılabilir. Bu konuya yazımızın ileri aşamasında değineceğiz.
Failin sıfatı ile ilgili, genel olarak ayrı bir ceza yaptırımı öngörülmemiş olmakla birlikte, söz konusu eylemlerin, ceza infaz kurumlarında hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek cezanın maddenin 3. fıkrası uyarınca bir kat artırılması benimsenmiştir.
Suçun mağduru yoktur. Ancak, suçtan zarar gören adliyedir, Devlettir .
II- Suçun Konusu
1. fıkrada tanımlanan suç tipinde silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı; 2. fıkradakinde ise, yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşya suçun konusunu oluşturur. Silah, YTCK'nın 6. maddesinin (f) bendindeki tarife uyan araçlardır. Bunun yanında uyuşturucu veya uyarıcı maddenin nelerden ibaret olduğu belirtilmemiştir. Ancak, “uyuşturucu veya uyarıcı madde” kavramlarından psikotrop madde olarak uyuşturucu ve uyarıcı etkisi bulunan, bağımlılık oluşturan tüm maddelerin anlaşılması gerekir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi yapan ilaç ve sentetik kimyasal maddeler de bu kapsamda kabul edilmelidir. Elektronik haberleşme aracı da tek tek sayılmamıştır; telefon, cep telefonu, fax cihazı, kamera, telsiz vb. cihazların bu kapsamda olduğu söylenebilir. Cep telefonlarının haberleşmede kullanılabilmesi için bir zorunlu parça olan sim kartları da elektronik haberleşme cihazı kapsamında kabul edilmektedir.
Maddenin 2. fıkrasında ise yetkili makamların, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı dışında kalıp da, kanuna uygun olarak yasaklanmış olduğu bilinen her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeler suçun konusu olarak öngörülmüştür.
Ceza infaz kurumlarında hangi madde ve malzemelerin bulundurulabileceği, 17. 6. 2005 tarihli 25848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiştir. Yönetmeliğin amacı, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri kişisel eşya, gıda, tıbbi malzeme ve diğer ihtiyaç maddelerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Yönetmelik uyarınca koğuş, oda ve eklentilerinde kantinden temin edilebilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri bulunabilir. Ceza infaz kurumunda, annesiyle birlikte kalan çocukların ve süt emziren annelerin, cins ve miktarı doktor tarafından belirlenen ihtiyaç duydukları gıda maddelerini bulundurmalarına izin verilir .
Her hükümlü için kantinden temin edilmek şartıyla bir adet uç kısmı sivri olmayan on santimetre uzunluğunda bıçak, plastik veya yumuşak metalden imal edilmiş çatal, yemek ve çay kaşığı, 0.50 mm. kalınlığında iki adet metal yemek tabağı ve ikişer adet cam su bardağı ile çay bardağı ve tabağı ; eklentilerinde birer adet palto, manto ve mont, iki adet ceket veya ceket yerine kullanılabilen hırka, dört adet pantolon ve/veya etek, bayan için iki adet elbise, bir takım eşofman, dört adet gömlek, iki adet kazak, iki takım pijama, bir spor ayakkabısı, bir kışlık ayakkabı, bir iskarpin, üç adet tişört, iki adet kravat, bir adet kemer, gerektiği kadar iç çamaşırı, çorap, bir terlik, havlu ve bir bornoz ile kaşkol, 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanuna aykırı olmayan bir adet şapka ; bulundurulmasına izin verilir.
Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir. Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.
Koğuş, oda ve eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla, bir adet otuz yedi ekran televizyon ile elektrikli su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi ve büro tipi buzdolabı ile kurumun bulunduğu coğrafi bölgenin iklim koşulları dikkate alınarak, her koğuş veya odada bir adet vantilatör bulundurulmasına izin verilebilir. Ayrıca her hükümlü, kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir .
Hükümlünün, mensup olduğu dinin ibadetlerinde kullanacağı eşyayı, dinî yaşamı bakımından zorunlu olan kitap ve eserleri temin , koğuş, oda ve eklentilerinde hekim raporuyla belgelendirilmek koşuluyla, sağlıkları için gerekli protez ve benzeri tıbbi araçları ve eşyaları bulundurmasına izin verilir.
Yine hükümlüler, koğuş, oda veya eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla kişisel ve çevresel temizliklerini temin için tarak, saç fırçası, sabun, kese, diş macunu, diş fırçası, tıraş sabunu, şampuan, parfüm, krem, saç boyası, çakısı bulunmayan tırnak makası, plastik saplı tıraş bıçağı, beş adet plastik elbise askısı, çamaşır mandalı ve gündelik hayatta kullanılan plastik eşyalar ile idarece uygun görülen uzunlukta çamaşır ipi bulundurabilir.
Ceza infaz kurumlarında bulundurulabilecek eşya ve malzemeden idarenin mutlak surette haberli olması gerekir. Çünkü Yönetmeliği uygulamak ve eşya ve malzemelerin yasak olup olmadığına karar verme yetkisi ceza ve tutukevi idaresinindir. Yönetmelikte sayılmayan, bulundurulmasına izin verilmeyen eşya ve malzemenin, yasak olduğu bilinerek cezaevine sokulması, bulundurulması veya kullanılması suç oluşturacaktır . Bunun yanında Yönetmeliğe göre bulundurulması ya da kullanılması serbest olan eşya suçun konusunu oluşturmaz. Ancak, Yönetmelikte “kantinden temin edilme” koşuluyla bulundurulması serbest bırakılmış eşyanın, başka yoldan cezaevine sokulması ya da bulundurulması ve kullanılması da kanaatimizce maddenin 2. fıkrasındaki suçu oluşturur.
III- Suçun Maddi Öğesi
Maddenin 1. fıkrasında infaz kurumuna veya tutukevine silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı ile yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan her türlü eşyanın sokulması veya bulundurulması maddedeki suçu oluşturur. Seçimlik hareketli bir suçtur. Yasak eşyanın kuruma sokulması veya bulundurulması ayrı ayrı suçlardır. Ancak, yasak eşyayı sokma ve bulundurma eylemleri aynı kişi tarafından gerçekleştirilmiş ise, tek suçun varlığını kabul etmek gerekir. İnfaz kurumuna soktuktan sonra eylem “bulundurma” ya da “kullanma” biçiminde devam ettiği ve kesintisiz nitelik taşıdığından eylemin tekliği düşünülmelidir . Bir diğer deyişle bulunduran kişi yasak eşyayı kullanmasa bile suç işlemiş olmaktadır. Kullanan kişi, aynı zamanda bulunduran kişi değilse ve kullandıktan sonra sahibine geri vermiş ise, kullanan bakımından suçun oluştuğundan söz edilemez. Kullanma ve bulundurma eylemi aynı kişi tarafından işlenmekte ya da bulunduran kişi bir yarar karşılığı ya da karşılıksız başkasına yasak eşyayı kullandırıyorsa hâkimin YTCK'nın 61. maddesi uyarınca cezanın takdiri sırasında alt sınırdan ayrılması doğru olur. Bu bir zorunluluk olmasa bile hak ve adalet gereğidir.
İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak madde veya aracın sokulması ile suç tamamlanır. Bulunduran ve kullanan kişi ise, “bulundurduğu ve kullandığı” için ayrıca suç işlemektedir. Bulundurma eylemi, devam eden nitelikte olduğundan, yasak eşyayı bulundurma suçu mütemadi (kesintisiz) nitelik taşımaktadır.
Failin, yasak eşya veya aracı cezaevine sokarken yakalanması halinde eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmelidir.
Maddenin 2. fıkrasında ise, silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı ile bu sayılanlar dışında kalıp, yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyanın, bu yasağı bilerek, infaz kurumuna veya tutukevine sokulması veya bulundurulması ya da kullanılması suç olarak kabul edilmiştir. Bunun yanında elektronik haberleşme aracı gibi, bulundurulması başlı başına suç oluşturmayan eşyayı infaz koruma görevlilerinin kendi kişisel kullanımları için cezaevi içine sokmaları ve bulundurmaları da yasaktır. Bunun yanında cezaevi içinde yakalanmış, bulundurulması ya da taşınması, kullanılması suç oluşturan yasak araç ya da maddenin yetkili mercie ulaştırılmak üzere olağan bir süre bulundurulması hukuka aykırılık oluşturmaz. Ancak olağan bir süre bulundurulduğunun sanık tarafından kanıtlanması gerekir.
IV- Suçun Manevi Öğesi
Suçun oluşabilmesi için, suç konusu eşyanın infaz kurumuna veya tutukevine bilerek ve istenerek sokulması gerekir. Bir başka deyişle suç, doğrudan kastla işlenebilir. Yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyanın, infaz kurumuna veya tutukevine sokulması veya bulundurulması ya da kullanılması eylemlerinin, fail tarafından “yasaklandığının bilinerek işlenmiş olması” gerektiği madde metninde ayrıca vurgulanmıştır. Bu nedenle yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyanın, yasaklandığını bilmeyen ya da bu şekilde bir bildirimin yapılmadığı saptanan durumlarda failin doğrudan kast sahibi olduğu söylenemeyecektir.
Failin bilmeden ve iradesi dışında, unutmak suretiyle veya yasak olduğunu bilmediği ve bilemeyeceği bir maddeyi sokarken yakalanması durumunda; eylemde kastın bulunup bulunmadığı, failin mesleği, sosyal durumu, maddeyi kime verebileceği, yarar sağlamasının söz konusu olup olamayacağı, unutmasının olanaklı olup olmadığı, yasak maddenin yakalandığı anda şüphelinin davranışları, üzerinin aranmasına karşı çıkıp çıkmaması, maddenin ele geçtiği (vücutta saklanması, cüzdanda sokulmaya çalışılması, ayakkabı içinde sokulmaya çalışılması ya da başkasının üzerinde ya da kişisel kullanımına elverişli çekmece, dolap gibi yerde bulundurulması) konum, vb. hallere göre belirlenmeye çalışılmalıdır .
V- Suça Teşebbüs
Yasak eşyayı infaz kurumu veya tutukevine sokma veya kullanma eylemine teşebbüs olanaklıdır. Nitekim failin yasak eşyayı soktuğu sırada veya kullanmak üzere iken yakalanması durumunda suçun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilecektir. Ancak, bulundurma eylemi mütemadi (kesintisiz) nitelik taşıdığından teşebbüse elverişli değildir. Yasak eşyayı kabul ettikten hemen sonra yakalanan kişi, bulundurmaya teşebbüsten değil, bulundurma suçundan cezalandırılacaktır.
VI- İştirak
Yasak eşyayı infaz kurumu veya tutukevine sokmak ve bulundurmak ya da kullanmak eylemlerine iştirak olanaklıdır. İştirak suçun her aşamasında gerçekleşebilir. Yasak eşyayı kuruma sokmaya, bulundurmaya ya da kullanmaya azmettirmek suretiyle suça iştirak edilebileceği gibi, yardımda bulunan olarak da suça katılmak olanaklı olabilecektir. Ancak, azmettirenin veya yardım edenin eylemden sorumlu tutulabilmesi için, azmettirilen ya da yardım edilen suçun tamamlanmış ya da YTCK'nın 40. maddesinin 3. fıkrası uyarınca en azından teşebbüs aşamasında kalmış bulunması gerekir.
VII- İçtima
Failin, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı suçu birden fazla işlemesi durumunda, YTCK'nın 43. maddesi uyarınca bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.
Yasak eşya sokmak suçunun tek bir fiille birden fazla eşya sokarak işlenmesi durumunda da, 43/2. madde uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanır.
İnfaz kurumu veya tutukevine sokulan veya bulundurulan eşyanın silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde temin edilmesi ya da bulundurulması ayrıca suç oluşturmaktadır . Bu durumda YTCK'nın 44. maddesi uyarınca fikri içtima hükümlerine göre fail daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır. Ancak, bu şekilde belirlenen ceza, YTCK'nın 297. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen oranda (yarı oranında) artırılacaktır.
VIII- Suçun Avukatlık Mesleği Açısından Değerlendirilmesi
Avukatlık, kamu hizmetidir ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder. Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır . Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler. Bununla birlikte avukatların Kanunda öngörülen amaç dışında hareket etmesi ve infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokması da olanaklıdır. Bu durum avukatlık görevi, kanunun öngördüğü yükümlülük ve amaçla bağdaşmaz.
Avukatlık Kanununun 62. maddesi uyarınca “Türk Ceza Kanununun 294 ve 295’inci maddelerinde yazılı hallerden başka (her ne şekilde olursa olsun) bu kanun ve diğer kanunlar gereğince avukat sıfatı ile veya Türkiye Barolar Birliğinin yahut baroların organlarında görevli olarak kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi ihmal veya kötüye kullanan avukat Türk Ceza Kanunun 230 ve 240’ıncı (YTCK 257) maddeleri gereğince cezalandırılır” . Avukatın, müdafiliğini üstlendiği şüpheli veya sanık ile ceza veya tutukevinde görüşmek istemesi hakkıdır. Avukatın bu görüşmeye gittiği sırada gerçekleştirdiği yasak eşya sokma eylemi Avukatlık Kanununda öngörülen meslek ilke ve amaçlarına aykırı ise de 765 sayılı TCK’na 5. 2. 2003 günlü ve 4806 sayılı Yasanın 2. maddesi ile eklenen 307/A maddesinin yürürlüğe girmesinden önce işlenen suçların görevi kötüye kullanma olarak nitelendirilmesi gerektiği Yargıtay ilgili Dairesi ve ceza Genel Kurulunun kabulüdür . Ancak, 307/A maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra işlenen yasak eşya sokma eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçu olarak değerlendirilmesi olanaklı değildir. Nitekim 765 sayılı TCK’nın 240. ve 5237 sayılı TCK’nın 257. maddelerinde “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek” eylemleri görevi kötüye kullanma suçu olarak kabul edilmiştir. Cezaevine yasak eşya sokma eylemi 307/A ve 297. maddelerde suç olarak öngörüldüğünden 240. ve 257. maddeler uyarınca ceza yaptırımı uygulanması doğru değildir.
Bununla birlikte avukatların bu tür eylemleri, görev sırasında işlenmiş olduğundan suçun soruşturması Avukatlık Kanununun 58. maddesi uyarınca Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.
58’inci maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderilir .
Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir .
IX- Suçta Etkin Pişmanlık
Maddenin 4. fıkrasında suç konusu yasak eşyayı infaz kurumu veya tutukevinde bulunduran kişiler açısından bir etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Bu fıkra hükmü uyarınca, 1. ve 2. fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilecektir. Ancak aynı indirimden, yasak eşyayı infaz kurumuna sokan fail ya da infaz kurumunda bulunduran ya da kullanan infaz koruma görevlisinin yararlanması olanaklı değildir. Çünkü etkin pişmanlığa ilişkin bu indirimden yalnızca hükümlü ve tutukluların yararlanması öngörülmüştür.