Mesajı Okuyun
Old 04-01-2006, 15:33   #10
mhilmi

 
Varsayılan

Teşekkür ederim İbrahim Bey.
Danıştay ve Yargıtay içtihatlarına göre AY m.153'teki "İptal kararının geriye yürümeyeceği" ilkesinin kazanılmış hakların korunmasına yönelik olduğu ve mutlak olarak uygulanamayacağı belirtilmiş. Bu konu ile ilgili bir Danıştay kararı da kazanılmış hakkla ilgili tespitler yapmış. Sadece fikir alışverişinde bulunmak ve birbirimize yardımcı olmak için soruyorum; Memur yollukları ile ilgili AYM iptal kararı olayında, idare için kazanılmış hak oluşmuş mudur? Bahsettiğim Danıştay kararı aşağıdadır. Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

DANIŞTAY
BİRİNCİ DAİRE
Esas No:1991/289
Karar No:1991/211
Karar Tarihi:04/10/1991

KIYI KANUNUNU İPTAL EDEN ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ YAYIMLANDIĞI
10.7.1986 TARİHİNDEN SONRA YATIRIMCI ŞİRKET TARAFINDAN YAPILAN İŞLEM-
LERİN (PLAN, PROJE, YATIRIM BELGESİ VB) İLGİLİLERİ İÇİN KAZANILMIŞ BİR
HAK DOĞURMAYACAĞI VE BU KİŞİLER YÖNÜNDEN KORUNMAYA DEĞER BİR HAKTAN
SÖZ EDİLEMEYECEĞİ HK.
İdare yazısında, kıyı ve denizden dolgu yoluyla kazanılan alanlarda
düzenleme yapılması doğrultusunda hazırlanan nazım imar planının
8.1.1987 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca, uygulama planı-
nın 3.12.1987 tarihinde Büyükşehir Belediyesince onandığı, yatırımcı
bir şirkete 17.3.1988 tarihinde turizm merkezi yapılmak üzere özel
turizm belgesi verildiği, bu arada, Anayasa Mahkemesinin 10.7.1986
günlü Resmi Gazetede yayımlanan kararıyla 3086 sayılı Kıyı Kanununun
tümünün iptal edildiği, ve anılan iptal hükmünün 10.1.1987 tarihinde
yürürlüğe gireceğinin belirtildiği, ancak, 4.4.1990 tarihinde çıkan
3621 sayılı yeni Kıyı Kanununun 7.maddesiyle doldurma ve kurutma yo-
luyla kazanılan arazilerin özel mülkiyete konu olamayacağı yolunda bir
hüküm getirildiğinden, yatırım belgesi verilmiş olan bu tesislerin in-
şa edilemez duruma düştüğü önesürülerek anıLan Kanunun 7.maddesi hükmü
karşısında, kıyı ve denizden dolgu yoluyla kazanılan arazi üzerinde
otel, tatil köyü, yat limanı, spor, park ve dinlenme alanları yaptırı-
lıp yaptırılamayacağı konusunda oluşan duraksamanın giderilmesi isten-
mektedir.
Anayasanın, 153.maddesinde, hakkında Anayasa Mahkemesince iptal kararı
verilen kanun, kanun hükmünde kararname veya bunların hükümlerinin ip-
tal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kala-
cağı, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği, Anayasa Mahkemesi karar-
larının Resmi Gazetede hemen yayımlanacağı ve yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı
öngörülmüştür. 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunun 53.maddesi de Anayasanın 153.maddesine uygun
olarak düzenlenmiştir.
Bu hükümlerin amacı, hiç şüphesiz iptal kararlarından önce yapılan iş-
lem ve uygulamalarla üçüncü şahısların elde ettiği kazanılmış hakların
ve kamu düzeninin korunmasıdır.
Kazanılmış hakların korunması hukuk Devleti ilkesinin gereğidir. Hukuk
devletinde bütün Devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olması
önemli ve temel bir ilkedir. İdari işlemlerin geriye yürümezliği ilke-
si de kazanılmış hakların korunması amacını güden ve idarenin faaliyet
lerini genel planda sınırlayan bir ilkedir.
Kazanılmış hak, objektif bir hukuk kuralının kişilere uygulanmasıyla
objektif ve genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duru-
ma dönüşmesidir.
Kazanılmış hakkın her olaya göre incelenmesi gerektiği başka bir anla-
tımla kazanılmış hak kavramının bir fonksiyonellik içerdiği doktrinde
kabul edilmiş bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarıyla Danıştay
içtihatlarında da kazanılmış hak kavramının konu ve kapsamının kesin
sınırlarının çizilmediği ve her olaya göre, değişken olması gözönünde
tutularak, konunun özelliğine göre değerlendirme yoluna gidildiği göz-
lenmektedir.
27.11.1984 günlü ve 3086 sayılı eski Kıyı Kanununun doldurma ve kurut-
ma yoluyla arazi kazanmayı düzenleyen 7.maddesinde yer alan, kamu ya-
rarının gerektirdiği hallerde deniz, göl ve akarsu doldurma ve kurutma
suretiyle elde edilmek istenilen yerler hakkında önce planlama yönün-
den ilgili idare kanalıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığının uygun gö-
rüşünün alınacağı, doldurma ve kurutma işlemlerinin yürürlükteki mev-
zuat hükümlerine göre yapılacağı bu yerler için yapılacak planlar hak-
kında İmar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, ancak bu planların Bayın-
dırlık ve İskan Bakanlığı tarafından onanacağı yolundaki hükmü uyarın-
ca, bu yerde, yapılaşmaya gidilebilmesi doğrultusunda nazım ve uygula-
ma imar planlarının 1987 yılında hazırlandığı, yatırımcı şirkete 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca turizm yatırımı belgesinin 1988
yılında verildiği, ancak, Anayasa Mahkemesinin 25.2.1986 günlü kara-
rıyla 3086 sayılı Kanunun tümüyle iptal edildiği ve söz konusu kararın
10.7.1986 tarihinde Resmi Gazetede yayımlandığı, dolayısıyla, yatırım-
cı şirket tarafından yapılan işlemlerin (plan, proje, yatırım belgesi
vb.) Anayasa Mahkemesi kararının iptalinden sonra düzenlendiği anla-
şıldığından, ilgilileri yönünden yürürlükte olan yasa hükümlerine göre
kazanılmış hak oluşturmadığı ve bu nedenle korunacak bir hakkın bulun-
madığı sonucuna varılmaktadır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi kararının
10.7.1986 tarihinde Resmi Gazetede yayımlandığı gözönüne alınırsa,
İdarenin bu tarihten sonra yaptığı işlemlerin de hukuka uygun olduğu
söylenemez.
Kaldı ki, 4.4.1990 günlü ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun doldurma ve ku-
rutma yoluyla arazi kazanma ve bu araziler üzerinde yapılabilecek ya-
pılara ilişkin 7.maddesinde, bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu
altında olup, özel mülkiyete konu olamayacağı, bu alanlar üzerinde,
sadece, kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıyı korumak amacına yö-
nelik altyapı ve tesisleriyle özellikleri gereği kıyıdan başka yerde
yapılmaları mümkün olmayan yapı ve tesislerle yol, açık otopark, park,
yeşil alan ve çocuk bahçeleri gibi teknik ve sosyal alt yapı alanları
yapılabileceği hükme bağlanarak bu alanlardaki yapılaşma yasağının is-
tisnası açıkça belirlenmiştir.
Açıklanan nedenlerle, 10.7.1986 tarihinden sonra yatırımcı şirket ta-
rafından yapılan işlemlerhn (plan, proje, yatırım belgesi vb.) ilgili-
leri hakkında kazanılmış bir hak doğuramayacağı ve bu kişiler yönünden
korunmaya değer bir haktan söz edilemeyeceği düşünüldü.

(DAN-DER, SAYI:84-85)