Mesajı Okuyun
Old 18-09-2008, 23:51   #1
üye19576

 
Varsayılan Kanser İle SavaŞ

2007 yılının başında rahatsızlandım ve Erzurum’a sevk edildim. Başta teşhis konulamadı, en sonunda ağır bir ameliyat geçirdim.
Ameliyat etkisi ve acısı azalıp, biraz kendime geldiğimde evrakları istedim. Çünkü herkes gülüyor, şaka yapıyor ancak yüz ifadeleri gülüş ve şakacı tavırları ile örtüşmüyor, birbiri ile çelişiyordu. Neyse, evraklar geldi teşhis bölümünde “Colon Ca” yazıyordu. Kolon kalın bağırsak da, “Ca” sı ne oluyor diye sorduğumda, “Kanser” cevabı, biraz nazlı ve isteksizce bana söylendi….Hani çocukken oynadığımız bir oyun vardır ya, bir yere saklanıp aniden çıkarak karşımızda ki kişiye “ Cee” veya “Cii” diye sesli biçimde bağırıp, onu korkutup şaka yaptığımız bir oyun, bir an kendimi öyle şakacıktan korkutulmuş gibi hissettim. Ama bu bizim bildiğimiz o eski ve muzip oyun değil, yaşamın bana yaptığı gerçek ve yeni bir oyundu… Kısa bir süre önce ziyaret ettiğim Çoraklı köyünde, Selim abi ile konuşurken, köyden mezar yeri konusu da öylesine geçmişti konuşmalarımızda…ama bu kadar çabuk mu olacak bu iş diye düşündüm…
Biraz durgunluk yaşanıp ne oluyor yaa…Yani ben…Ama neden ben…Ne olacak şimdi…Benim yarım kalan onlarca işim ve her şeyden önce hayata hazırlamak zorunda olduğum iki kızım var…gibi sorular, değerlendirmeler arda arda aklımdan geçiyor ve cevapsız kalıyordu….
Kısa sayılacak süre sonrasında, aklımdan geçenleri dillendirmeye başlayıp yanı başımdan hiç ayrılmayan, manevi yönden çökmüş ancak fizik olarak dik ve inatla güçlü görünmeye çalışan, moral vermeye çalışan, mimikleri ve duygularını yüzüne bakarak anlayacak kadar iyi tanıdığım 12 yıldır hayat arkadaşım olan, sevgili, vefakar ve saygı değer eşime “Peki şimdi ne olacak“, “Yapılacak bir şey var mı?”, “Ne yapmamız gerekiyor”, diye sorduğumda, “Tedavi olacağız, kemoterapi alacağız” cevabını, cesaret ile süslenmiş, perdelenmiş bir ses tonu ile söyledi…Bu hastalık öyle bir rahatsızlık ki, insanın kendisinin ve yakınlarının ağlamasına bile izin vermiyor…. Hani bir türkü var ya..Dövdün bari ağlayayım diye…tıpkı o misal bizimkisi de…
Neyse, Kemoterapi, ilk etapta vücudu adeta kemiren, onu yok ederek, zarar vererek onaran bir metot, vücuda ihanet eden kötü hücrelerin idamla cezalandırıldığı bir tedavi yöntemi olsa gerek diye kendi kendime düşündüm, ama dillendirmedim.
Merak edilen korkulan kemoterapiye başladık….Zor, acısı ve sıkıntısı çok olan bir süreç sonunda yaşamın ne kadar güzel olduğun farkına ve tadına vararak, tedaviyi başarılı biçimde bittirdik. Sonrasında stresli kontroller başladı. İlk kontrol temiz çıktı ve bu durum bizim için mutluluk ve normal yaşama dönme anlamında sevinç kaynağı oldu…Ardından ikincisi temiz… aynı tablo….
Ama üçüncü kontrol bize yine aynı oyunun başladığını haber verdi ve ameliyat, tetkik tahliller yapılarak, sonuçta hastalığın tekrar nüks ettiğini öğrendik.….Bu kez işin ciddiyet boyutunu daha iyi anlayıp, bu üçüncü kontrol sürecinde nükse neden olacak davranışları ve tavırları sergileyen kişilerin, bu duruma neden olup olmadığı hususu kendi kendime sordum. Ayrıca tekrar kemoterapi almaya gerek var mı sorusunu, kendi kendime yine sordum. Geçen bu sıkıntılı sorgulama süreci sonrasında, hayatımın sadece bana ait bir hak olmadığını, bu hak üzerinde eşimin, çocuklarımın ve ilkini gizlediğimiz, ancak ikinci rahatsızlığı paylaştığımız yaşlı ve cefakar, gölge gibi hastalığı öğrendiği günden sonra yanımdan ayrılmayan ilk öğretmenim ve babamın, evde sessiz sessiz ağlayan anamın ve kardeşlerimin de, bu yaşam hakkı üzerinde pay ve hisselerinin olduğunu fark ettim. Evet, sadece bana ait olduğunu sandığım yaşam, aslında pek çok yakınımın söz sahibi olduğu bir hakmış…bunu da bu hastalıkla öğrendim…
Sonuç, tekrar kemoterapiye başladım ve çok başarılı biçimde kötü değerler normal sınırlara geriledi ve hepimiz mutlu olduk. Kalan tek sıkıntının devam eden kemoterapinin ağır etki ve tesirinin yaşanması olduğunu söylemek mümkün…
Böyle sıkıntılı durumlarda, moral faktörünün her zaman üst sevide olması, adeta bebek gibi beslenmenin yapılması, doktorlar ile işbirliğinin sürdürmesinin önemli olduğunu yaşayarak öğrenmiş olduk. Devam ettiğimiz bu mücadelede, biz çok şey kazandık ve kenetlendik.

Bu özel yaşam dilimini sizinle paylaşma nedenime gelince;

1-Öncelikle ülkemizde yaygınlaşan bu hastalığın, geç kalınmadığı hallerde tedavi edilebilir niteliğine dikkat çekmek ve hasta olmadan da, kontrollere gitmenin gerekli olduğunu vurgulamak,
2-Bu hastalığın tedavi süreci ve yaşananlar hususunda bir nebze bilgilendirme yapmak,
3-Sonrasında da, ille de bir musibet beklenmeden, yaşamın, ailenin ve dostların kıymetini bilmek, uğranılan haksızlıklara içine atmadan makul şekilde cevap vermek, çok arzulanan istek ve hevesleri çok ötelemeden gerçekleştirmek, hayatın tadını çıkara çıkara, küçük şeyleri dert etmeden yaşamak gibi hususlara birinci tekil şahıs olarak dikkat çekmektir.

Her şey gönlünüzce olsun…

Önder ÖZLEM