Mesajı Okuyun
Old 09-07-2010, 11:10   #33
Doc.Dr.Şükran ŞIPKA

 
Varsayılan

Katkı Payı Davasında Zamanaşımına İlişkin HGK.Kararı

T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO : 2010/8-231 KARAR NO : 2010/255

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Aydın Aile Mahkemesi
TARİHİ : 22/12/2009
NUMARASI : 2009/1427-2009/1490
DAVACI :M. E. K. vekili Av. K.P.
DAVALI :H. A.vekili Av. A. Ö.

Taraflar arasındaki "Katkı payı alacağı" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Aydın Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair
verilen 18.11.2008 gün ve 2006/1041 E.-2008/1165 K. sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
8.Hukuk Dairesinin 26.05.2009 gün ve 2009/1873 E., 2009/2621 K. sayılı
ilamı ile;
(...Davacı M. E. K. vekili, davalı adına kayıtlı 1463
ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün alımındaki katkısı
nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur.
Davalı H.A. vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde
zamanaşımı defı'nde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüyle 16.202 YTL'nin yasal faizi ile birlikte
davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine;
hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava
sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.6.2004 tarihinde
kesinleşmiştir. Eşler arasında boşanma davasının açıldığı tarihte mal
rejimi sona ermiştir(TMK.nun 225/son).
Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal
ayrılığı (TMK. m. 170.), bir yıl içinde başka mal rejimini
seçmediklerinden 24.9.2002 tarihine kadar ise edinilmiş mallara
katılma rejimi geçerlidir.(4722 s.K. md. 10/1,4721 s.K. TMK md.
202/1.).
TMK.nun 178.maddesinde, "evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden
doğan dava hakları, boşanma hükmünün Kesinleşmesinin üzerinden bir yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda,
boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava
ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006
tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap
dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı
süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru
görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava; katkı payı alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, davalı vekilinin
temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş;
Yerel Mahkemece, "Davanın Borçlar Kanununun 125.maddesinde öngörülen
on (10) yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve henüz zamanaşımı süresinin
dolmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize,
davalı vekili getirmektedir.
Davaya konu edilen ve davalı adına tapuda kayıtlı gözüken 1463 ada 34
parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün 02.03.2000 tarihinde dava dışı
üçüncü kişiden satış yoluyla edinildiği, uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 2000
yılında ortak hayatın devam ettiği dönemde alınan ve davalı (kadın)
adına tapuya tescili yapılan taşınmazın alımında yapıldığı ileri
sürülen katkı payına ilişkin alacağın dava zamanaşımı süresinin ne
olması gerektiği, burada varılacak sonuca göre, davanın yasal
süresinde açılıp açılmadığı, noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle katkı payı alacağı ile ilgili genel bir açıklama
yapılmasında yarar vardır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (T.M.K.) 1.1.2002
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 743 sayılı Türk Kanunu
Medenisi (T.K.M.) yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle
kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmediklerine göre,
aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. (TKM. m.170)
Taşınmaz, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir.
Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf
yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine
aittir (T.K.M. m.186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve
kendi kazançları yine kendilerine aittir. (T.K.M. m.189).
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 152'nci maddesi gereğince evin
intihabı, karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi kocaya aittir.
153'ncü madde gereğince de eve kadın bakar. Başka bir ifade ile, 743
sayılı Türk Kanunu Medenisine göre; kadının eve bakması ve ev işlerini
yapması yasal ödevidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.06.2008 gün ve
2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamı).
Yukarıda da değinildiği üzere, koca mensup olduğu sosyal çevre
bakımından, zorunlu ihtiyaçlarla birlikte, normal yaşayış düzeyini
sağlamakla yükümlü olduğuna göre, kadının gelirinden bunları
karşılamak üzere sarfı gereken giderlere Medeni Kanunu'nun 190.maddesi
uyarınca münasip katılma payı dışında kalan kısmının kocanın mal
varlığını arttırmada kullanıldığının kabulü gerekir. 190.maddenin
2.fıkrasındaki "karının bu suretle iştiraki kocanın hiçbir vakitte
iade ve tazmin mükellefiyetini icap etmez" yolundaki hükmü de, hiç
kuşkusuz kadının katılma zorunda bulunduğu masraflar için uygulamak
gerekir. Bunun aksinin kabulü kadının, kocanın mal varlığını
arttırmaya ya da katılma zorunluluğu sonucunu doğurur ki, bu fiilen
kocanın yasal yükümlülüklerine ters düşeceği gibi hakkaniyet ve
adalete de aykırı olur. Davalının mal varlığındaki artışın niteliği de
göz önünde tutulduğunda davacının hibe (bağışlama) amacıyla hareket
ettiğinden de söz edilemez (H.G.K.'nun 01.02.1985 gün ve E:2/176, K:57
sayılı ilamı).
743 Sayılı Kanun'da, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı
yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin
bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay kararları ile; katkıyı
sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir
tazminat (veya alacak) talep edebileceği kabul edilmiştir (H.G.K.'nun
01.02.1985 gün ve E:2/176, K:57; 28.09.1994 gün ve 1994/2-47 E. - 564
K.; 18.09.1996 gün ve 1996/2-498 E. - 595 K.; 03.02.1999 gün ve
1999/2-56 E. - 40 K.; 07/06/2000 gün ve 2000/2-959 E. - 972 K.;
18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamları).
Öğretide ise, eşlerin aile birliğinin gerektirdiği münasip katkı
dışında kalan maddi destek nedeniyle, katkı sağlayan eşin diğer eşe
karşı bir alacak hakkına (katkı tazminatına) sahip olduğu ileri
sürülmüştür (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi,
İzmir 1998, s.56; Özuğur, A. İhsan:Mal Rejimleri, Ankara 2007, s.147;
Zeytin, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara
2008, s.139; Gümüş, M. Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel
Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul 2008, s.324; Gençcan, Ö. Uğur:
Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2007, s.473; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş,
A.: Türk Özel Hukuku (Aile Hukuku), Cilt III, İstanbul 2005, s.417).
Alman Federal Mahkemesi de, mal ayrılığı rejiminde eşler arasında bir
paylaşımı olanaklı kılmak için, (aile hukuku dışındaki) genel
hükümlere başvurduğu görülmektedir. Bununla, mal ayrılığı rejiminin,
evlilik sona erdiğinde eşler arasında bir paylaşıma yer vermemesinin
adaletsizliği ve bunun ihtiyaçları karşılamadaki yetersizliği
karşısında, verdiği kararlarla, genel kuralları zorlayarak eşler
arasında bir paylaşım gerçekleştirmeye çalışmıştır (Acabey, M. Beşir:
Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.68, 71).
Gerçekten, karı-kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama
düşüncesi ile, aralarında akdi bir ilişki kurdukları her türlü
duraksamadan uzaktır. Katkı yapılan malın edinme nedeninin temelinde
de, bu düşünce yatmaktadır. Katkıyı sağlayan eşin, diğer eşe bu maddi
desteği, bağışlama olarak kabul etmek de, mümkün değildir.
Diğer taraftan, katkıyı alan eşin, aldığını para olarak iade edeceği
düşüncesinde olduğu da, ileri sürülemez. Çünkü, evlilik birliğinin
temelindeki aile birliği düşüncesi buna engel oluşturmaktadır. Eşler
arasındaki bu ilişkinin temelinde kocanın (veya kadının) taşınmazdan
katkısı oranında yararlanacağı esası bulunmaktadır. Bu akdi ilişki,
bir süre sınırlamasına tabi tutulmadığı gibi, evlilik birliğinin
devamı süresince varlığını koruyacağı aşikardır.
Buraya kadar yapılan açıklamaların zamanaşımı süresine etkisi de irdelenmelidir:
Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın
kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin
tükenmesi anlamına gelmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K.) 125-140'ncı maddeleri arasında
düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte
olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve
koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka
bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun
bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda
Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu
alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine
bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan
kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) haline
gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına
uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir;
bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında
alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekir (Tutumlu, M.Akif:
Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Uygulaması, Ankara 2007, 27-28;
Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334
vd.; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku,
Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku,
İstanbul 1997, s.346 vd.; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım: Medeni
Usul Hukuku, İstanbul 2009, s.254 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes:
Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Ayrıca bakınız: H.G.K.'nun
3.12.2003 gün ve 2003/4-658 E. - 727 K.; 3.5.2006 gün ve 2006/4-232 E.
- 269 K. sayılı ilamları).
B.K.'nun 125.maddesindeki " bu kanunda başka suretle bir hüküm mevcut
olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir"
hükmündeki (her dava) sözcüklerini "bütün alacaklar" şeklinde anlamak
gerekir (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.265; Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.36).
B.K.'nun 125'inci maddesi, sözleşme veya kanuni borç ilişkisi
nitelendirmesine dayanan bir ayırıma gitmemiş, sadece kanunda başka
bir düzenleme yoksa diyerek tüm borç kaynaklarından doğan alacaklar
için, özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla genel bir zamanaşımı
süresi öngörmüştür (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.266; Tutumlu, M.Akif:
a.g.e., s.42).
Diğer taraftan, eşler arasındaki borç ilişkilerinin dava ya da takip
yoluyla çözümlenmesinin, evlilikte bulunması gereken karşılıklı güven,
saygı ve sevgi duygularını olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünen
Yasa koyucu, evlilik süresince eşlerin birbirlerindeki alacakları
hakkında zamanaşımının işlemeyeceğini kabul etmiştir (Tutumlu, M.Akif:
a.g.e., s.333).
Yasa koyucu, bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, B.K.'nun
"Müruru zamanın cereyanına mani olan ve müruru zamanı tatil eden
sebepler" başlığı altında 132.maddenin 1.fıkrasının 3.bendinde aynen;
"Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde
olan alacakları hakkında" demek suretiyle, evlilik süresince
zamanaşımının işlemeyeceğini, işlemeye başlamış ise, duracağını yasal
teminat altına almıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava
sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm ise 30.6.2004 tarihinde
kesinleşmiştir.
Davalı (kadın) adına tapuda tescili yapılan ve ortak hayatın devam
ettiği dönemde (02.03.2000 tarihinde), satın alınan taşınmaza katkı
sağlandığı ileri sürüldüğüne göre, iddia olunan hak, katkı payı
alacağıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere, bu alacak, eşler arasında B.K.'nun genel
hükümlerine tabi akdi ilişkiye dayanır. Bu akdi ilişki nedeniyle,
B.K.'nun 125.maddesine göre, aksine düzenleme bulunmayan hallerde, her
dava (bütün alacaklar) on (10) senelik dava zamanaşımı süresine
tabidir.
Söz konusu katkı payı alacağı bakımından, katkı sağlandığı ileri
sürülen taşınmazın satın alındığı 02.03.2000 tarihi ile boşanma
kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihi arasında, yani evlilik
süresince, B.K.'nun 132.maddenin 1.fıkrası 3.bendine göre, zamanaşımı
süresi işlemeye başlamayacaktır.
Dolayısıyla, boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihinden
itibaren on (10) senelik zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağına
göre, eldeki davanın ise 06.11.2006 tarihinde açıldığı gözetildiğinde,
katkı payına ilişkin alacak davasının yasal süresinde açıldığının
kabulü gerekir.
O halde, Özel Dairenin davacının katkı payı alacağına ilişkin
davasının bir (1) senelik zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki
bozma kararına, yerel mahkemece "davanın B.K.'nun 125.maddesinde
öngörülen on (10) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu"
şeklindeki gerekçe ile direnilmesi yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları bozma
nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının
incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan işin
esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için
dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 05.05.2010 gününde
oybirliğiyle karar verildi.