Mesajı Okuyun
Old 04-06-2007, 02:42   #120
NİLGÜN SEYMEN

 
Varsayılan

Yer bir mahkeme salonunun ikinci katı, asliye sulh hukuk aile mahkemesinin, boşanma dosyalarının yığılı olduğu,

soğuk buz gibi bir rüzgarın, gri bloklardan içeri hoyratça savrulduğu, yaşamların bir giyotin keskinliğinde iki parçaya bölündüğü, mağduriyetlerin, gözyaşlarının, çocuk bedenleri ve sevgilerinin acımasızca ikiye ayrıldığı bu dosyaların arasında, buraya gelmeden önce, boşanmayı kafasına ilk koyan davacı taraf, peşine bir dizi şahit ifadesi, avukatlarından aldığı yasal destekten kalan sinsi güvence ve de kendinden emin sessizliğinle,

sürecin başlamasının geri sayımlarının hesaplıyordu.

En sonunda mübaşir sert bir ses ile, bekleme salonunda balyoz etkisi yapan o isimleri bağırdı;

-Davacı eş, .....

Davalı eş,......Soyadları son kez yan yanaydı.
Tabi kendileri de son kez yan yana duracaklardı hayatlarının bu son perdesinde, rollerinin son perdelerini sergileyeceklerdi.


Tarafların tek tek düşünceleri öğrenildi, şahitlerin de iniş çıkışlı ifadelerinin de sonucunda, ki bu şahitler genellikle ayakta kaldığı süre içinde evliliğin hayatta ve ayakta kalmasını hiç sindirememiş şahsiyetlerden olduğu tahmin üzeredir.

Sonuçta beklenen son karar alınır.


Hakim salondakilerin ayağa kalkmasını isteyerek başlar katibe son cümlelerini yazdırmaya;

-Yaz kızım, davacı....'nın davalı .... ile olan müşterek evlilik birliklerinin sona erdirilmesine, aralarında şiddetli geçimsizlik ve anlaşmazlıklardan dolayı huzursuzluğun dayanılmaz hal almaya başladığına, şahitlerinde ifadelerine dayanılarak hüküm verilmiş olup,

müşterek çocuklarının velayetinin, .... e verilmesine, temyize açık bir biçimde karar verilmiştir.

Davacıya kendisi ve çocuğu için....miktarda nafaka ödemesine mahkememizce karar verilmiştir.

O an, kalorifer peteklerinden süzülen ılık hava ile aralık çerçeveden içeri giren şubat rüzgarı çarpışarak,
tüm hayatlarını yıllarca emek verilerek sevgiyle örülen tüm duvarları bir anda yerle bir edivermiştir sanki.

Duvarların, krem rengi sıvaları ve mahkeme dekorlarının tipik kokusu, darbenin etkilerini bir kat daha arttırmıştır.

Ne acaip bir duygudur ki,
Bir zamanlar aynı hayata aynı sofraya aynı yatağa tüm yüreği ile paylaşan bu iki insan, az sonra,
tam anlamı ile iki yabancı haline dönüşüverecektir.

Birbirini tanımayan, tanımak istemeyen, iki düşman göz.

Hatta karşılaşıldığında yolları bir anda değiştirecek kadar yabancılaşıvermek.

O anda ilk tanışılan dakikalar, ilk evlilik teklifi, ailelerin de paylaştıkları o ilk törenler,
yüzüklerini güle oynaya almaya gittikleri kuyumcuda içtikleri kahvenin koyu lezzeti...

İLK SEVİŞMELERİ.

Sonra kadının hamileyim deyişi, çığlık çığlığa ağlayan bebeğin ilk sesleri,
ilk emekleyişi,
ilk anne baba deyişleri...


En zor, en acımasız günlerde bile omuz omuza savaşmalar.

NE OLMUŞTUR Kİ bu mahkeme salonunda buluvermişlerdir kendilerini?

Bir film şeridi gibi geçer tüm yaşamları her ikisinin de gözlerinin önünden.


DEVAMI GELECEK.

NİLGÜN