Mesajı Okuyun
Old 28-09-2007, 11:14   #19
uye8490

 
Varsayılan

Yazdıklarım yukarıdaki düşünceye sahip bir insanın gidebileceği noktaları ifade ediyor.Mesaj sahibiyle ilintilendirmiyorum.
Toplumdaki ortalama erkek tipi işte.Kirli,dağınık,kendine yabancı,kadınına yabancı,ezen,sömüren,döven,taciz eden ve tüm bunlardan dolayı kimseye karşı sorumlu olmayan bu sorumsuzluğunun temelini toplum nazarındaki "erkek" kavramından alan ortalama erkek tipi.
-Sekreteri taciz edecek çünkü o,onun işvereni.

-Eşini taciz edecek ,çünkü en ilkel güdülerine bir meşruiyet kazandırma aracı olarak gördüğü o "kutsal" evlilik birliği o'na o yetkiyi veriyor.Evlilik birliğinin kurulduğu andan itibaren kadını artık onun tapulu malıdır.Taciz de eder,döver,aşağılar,pasaklılığı(erkek dediğin kirletir çünkü) ve dağınıklığıyla (ben dağıtırım eşim toplar saplantısı)yaşamını zehir eder,aldatır çünkü kadın elinin kiridir,eve kapatır,çalıştırır ama maaş kartını kendisi kullanır...

Tüm bu davranışlar kaynağını toplumun o dönüp dönüp kutsadığı erkeklik kavramından alıyor.
Şaşırmadım dehşete de kapılmadım,bir söz vardır "tahsil cehaleti alır diye".Kadını ezme hakkını bizzat toplumun kendisinden alan bir erkeğin "ezme hakkından" vazgeçmesi çok ileri derecede bir kişilik gelişimini gerektiriyor çünkü.Yaşadığımız toplumda normal kişilik gelişimini tamamlayıp "birey" olma yönünde ilerleyen insan profili acaba kaçta kaçtır.

Geçtiğimiz yıllarda yılbaşında ,Taksim'de turistlere yönelik o iğrenç taciz görüntülerini daha unutmadık herhalde.Ordaki tacizcilerin her biri eminim işe, işyerindeki kızı, evindeki kadını,yoldan geçen bayanı taciz etmekle başlamışlardır.Tabi bu şekilde kişilik bozukluklarına sahip yüzlerce insan biraraya gelip "kitle psikolojisine"kendini kaptırdı mı seyreyleyin o zaman ortaya çıkan rezaleti.

Anlatmaya çalıştığım şey şu.Düşünmüyoruz,düşünmek için çaba harcamıyoruz,doğduğumuz gün içine düştüğümüz kısır döngüyü kırmak için en ufak bir istek bile duymuyoruz,"benden sonra tufan" düşüncesiyle yoğrulu bir çoğumuzun beyni, okumuyoruz,okusak da anlamıyoruz...

Biz ,toplumun bize biçtiği misyondan ,görünürde şikayetçi olsak da ,memnunuz.O misyon bizim elbisemiz olmuş çıkmış,çıkaramıyoruz.Kadın "kadın olmanın gereklilikleri" diye bir takım kuralların varlığını ve geçerliliğini kayıtsız şartsız kabul etmiş bir durumda.Kendisine dayatılan bu kadınlık misyonunu sorgulamak ,bir an için bile olsa içinden geçmez.Kıskanılmayı bir meta gibi sahiplenilmeyi ve hatta -evlilik içinde veya dışında- tacizi ,beğenilmenin bir ölçütü olarak görür.

Renkli televizyon ekranlarından,boyalı gazete sütunlarından kendisine altın tepside sunulan esareti hiç düşünmeksizin kabul eder.Aklıma geldikçe ve gördükçe beynimin kıvrımlarını bir burgaç gibi delen bir reklam var.Onlarca hatta yüzlerce kadın toplanmış ,büyük bir merakla leke çıkarıcı deterjanın marifetlerini görmeyi bekliyor.Reklam ya,deterjan en zor lekeleri bile bir anda çıkarıveriyor.Kadınların tümü hep bir ağızdan "aaaaaaaa"diye bağırıyor.(onlar böyle bağırırken ben kendimden utanıyorum)Tabi ,bir kadını bu şekilde şaşırtacak başkaca bir şey ne olabilir ki.Kadın, herhalde bilimin son bir buluşu veya filan yazarın filan kitabı ile heyecanlanacak veya şaşıracak değil.Dünya ve ülke gündemini takip etmek de erkek işi.(hoş o da sadece spor gündemini takip ediyor ya)Kadını şaşırtsa şaşırtsa bir leke çıkarıcının inanılmaz gücü veya filan kanalda yayınlanan filanca dizideki köşk sakinlerinin aşk ve gönül ilişkileri şaşırtır.

Konuyu fazla dağıttım.Toplumun bize dayattığı rolleri kabullenmekten pek de şikayetçi değiliz.Erkek çıkarları gereği kurulu düzenin kusursuz çalışmasını ister.En büyük kozu ve silahı her türlü düşkünlüğünün meşruiyet kaynağı olan erkekliği.

Kadın...Zincirlerinden rahatsız olmaya başladığı gün önünde yürüyeceği kocaman upuzun bir yol olacak.Ama dediğim gibi rahatsız olduğu gün...