Mesajı Okuyun
Old 02-03-2010, 10:56   #7
Av.Meryem Kaya

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2007/21-69
K:2007/55
T:07.02.2007

İŞ KAZASINDAN DOĞAN DAVALAR
TAZMİNAT DAVASI
SİGORTALILIĞIN VE İŞ KAZASININ TESPİTİ DAVASI
DAVALARIN TEFRİKİ ZORUNLULUĞU

Özet
İş kazasından doğan tazminat davasında, öncelikle zorunlu olan husus Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından hak sahiplerine iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması ve eğer gelir bağlanmış ise bildirilen miktarın tazminattan düşülmesidir.
Bu nedenle; tazminat davası ile sigortalılığın (hizmet) tespiti için açılan davanın birlikte yürütülmesi olanaksızdır. Buna göre davaların tefrikine karar verilmeli, tazminat davası için hizmet tespiti davasının sonucu beklenmelidir.

1086 s. Yasa m. 46,77

Taraflar arasındaki "İş Akdinden Doğan Tazminat, İşçilik Alacakları" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.10.2005 gün ve 229-672 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 4.7.2006 gün ve 3234-7480 sayılı ilamı ile;
(...Uyuşmazlık, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen murislerinden dolayı hak sahiplerinin açtığı manevi tazminat ve işçilik alacağı istemine ilişkindir.
Zararlandırıcı sigorta olayının gerçekleştiği tarihte, SSK'da kayıtlı olmayan, işçilik alacağına, esas olan hizmetleri de SSK'ya bildirilmemiş olan murisin geçirdiği zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğunun tespiti davasını ve işçilik alacaklarının ilişkin olduğu dönemdeki hizmet tespiti davasını da dolaylı olarak içeren bu dava mahkemece tek dosya üzerinden sonuçlandırılmıştır.
HUMK'un 46. maddesi uyarınca yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için aralarında bağlantı bulunsa bile davaların ayrılmasına, davanın her safhasında karar verilebilir. Yine aynı yasanın 77. maddesinde mahkemenin yargılamayı, mümkün olduğunca hızlı ve bir düzen içerisinde seyretmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
İş kazası olduğunun tespiti davasının sonucunu bekleyecek olan manevi tazminat davasında, olayın oluş şekli, müterrafik kusur oranları, husule gelen elem ve ızdırabın derecesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının içeriği ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimi, hak ve nesafet kuraları esas alınır.
Sigortalılığa ilişkin, "hizmet tespiti" davasının sonucunu bekleyecek olan işçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 485 7 Sayılı Yasadan kaynaklanmaktadır. İşçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının türüne göre manevi tazminat davasındaki kıstaslardan farklı kıstaslara dayanan ayrı bir hesap yapılması gerekir.
Bu durumda; her iki dava için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar birbirinden tamamen farklıdır. Her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir.
Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, ayrı ayrı açılıp görülmeleri gereken birbirinden tamamen farklı iki davayı bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir. O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabut edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti, işçilik alacakları, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Uyuşmazlık, maddi ve manevi tazminat ile hizmet tespiti ve işçilik alacakları davalarının birlikte görülüp, görülmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Maddi ve manevi tazminat, hizmet tespiti ve işçilik alacağı istemleri dava dilekçesinde birlikte istenmiş; mahkemece bu istekler değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece önceki kararda direnilmesi üzerine hüküm davacılar vekilince temyize getirilmiştir.

Sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat ve alacak davalarının birbirleriyle bağlantılı olduğu, birlikte açılıp sonuçlandırılabilecekleri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.10.2003 t, 2003/21-571 E, 2003/575 K; 28.05.2003 t, 2003/21-362 E, 2003/360 K; 14.04.20041, 2004/21-226 E, 2004/223 K. sayılı kararlarında açıkça vurgulanmıştır.
İşçilik alacakları davasında, temel ilişki olan hizmet akdinin varlığının kanıtlanması öncelikli sorunu oluşturmaktadır. Bunun yanında, ücret ve diğer ödemeler ile çalışılan sürenin belirlenmesi gerekmektedir.
Davacılar murisi ile davalı arasında varlığı iddia edilen hizmet ilişkisi konusunda yapılacak bu yöndeki bir araştırmanın Sosyal Sigortalar Kurumunun hak alanını da ilgilendirmesi nedeniyle, davacılara, Sosyal Sigortalar Kurumunu davaya dahil etmeleri için önel verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir sonuca varılmalıdır.
Somut olayda ise davacılar trafik iş kazası sonucu öldüğünü iddia ettikleri murisleri İbrahim'in hak sahipleri olarak hizmet tespiti ve işçilik alacakları istekleri yanında maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuşlardır. Bu nedenle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından, hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenip, destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasıyla benimsenmiştir. Bu yönden, davanın niteliği göz önünde tutularak öncelikle hak sahiplerine Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması, gelir bağlanmış ise, bildirilen miktarın tazminattan düşülmesi zorunludur.
Hakim, HUMK 46. maddesi uyarınca, aralarında bağlantı bulunduğu iddiası ile birlikte açılmış davalarda, yargılamanın daha iyi bir şekilde yürümesini sağlamak için, birlikte açılmış olan davaların, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden ayrılmasına karar verebilir.
Davaya konu istemlerin yasal dayanaklarının ve buna bağlı olarak yapılacak inceleme ve araştırma yöntemlerinin farklılığı, temel ilişkinin kanıtlanmasında izlenecek usul, Sosyal Sigortalar Kurumunun bağlaması muhtemel gelirler yönünden peşin değerlerin belirlenebilmesi gibi bir takım farklı olgular nedeniyle, yargılamanın daha iyi ve süratli bir şekilde yürütülebilmesi için davaların ayrılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, davacıların diğer taleplerinden, maddi ve manevi tazminat istemleri tefrik edilmeli, hak sahipleri davacılara Sosyal Sigortalar Kurumunu davaya dahil etmeleri için önel verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir sonuca varılmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine 07.02.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sözünü ettiğim HGK kararı.Bu kararda sadece iş kazasından doğan tazminat alacakları ile hizmet tespiti davasının birlikte görülemeyeceği belirtiliyor.İçeriğinde işçilik alacakları ile hizmet tespiti davasından da bahsettiği için bu kararın bu davaları da kapsadığı anlaşılabiliyor....
SGK'yı davalı gösterdim.Tanıklarımı da dinlettim.Fakat endişem, davaların ayrılması halinde hizmet tespiti davasının sonucu bekleneceğinden tazminat davasının çok uzun yıllar sürmesi.Yine zaten işçi ile birlikte çalışmış,SGK'lı ve resmi bordrosu bulunan işçilerin tanık olarak bilgisine başvurulduğu halde yeniden bordro tanıklarının dinlenilmesi gerekip gerekmediği.
İlginiz ve tecrübelirinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.