Mesajı Okuyun
Old 24-10-2006, 00:25   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Dikici,

Mülkiyet hakkının teminat altına alınmış olmasıyla ilgili bir Danıştay kararından bir kaç bölüm:

Alıntı:
"2709 sayılı T.C. Anayasasının Temel Haklar ve Ödevler başlıklı İkinci Kısmında yer alan 35 inci maddesiyle, mülkiyet hakkı başlığı altında, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü konulmuş. Anayasanın 13 üncü maddesindeyse, temel hak ve hürriyetlerin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği, temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngörüldüğü amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiş ve bu maddede yer alan genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.

Görüldüğü gibi, Anayasanın kişilere sağladığı temel hakların en önemlilerinden birisi de mülkiyet hakkıdır. Bu hakkın sınırlanması ancak kamu yararının gerektirdiği hallerde ve istisnai durumlarda söz konusu olabilir ki yine Anayasanın 46 ncı maddesi, bazı şartların gerçekleşmesi halinde kamu yararı amacıyla ve gerçek karşılıkları peşin ödenmek koşuluyla kişilerin taşınmaz mallarının kamulaştırılmasını bir müessese olarak kabul etmiştir. Değinilen hükümlerin gerekçelerinde de mülkiyet hakkının Anayasal bir müessese olarak güvence altına alındığı mülkiyetin bu şekildeki himayesinin Anayasada kabul edilen siyasal sistemle karşılaştırılınca bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil ettiği, özel mülkiyetin yok edilmesinin önlendiği, kamu yararının bulunduğu hallerde kamulaştırma olanağı sağlandığı belirtilmektedir. Anayasa koyucu, hukuk devletinin bir gereği olarak kamu yararıyla kişi haklarını bağdaştırmaya çalışmış, hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumayı öngörmüştür.

Demokratik hukuk devletinde, hangi amaçla olursa olsun, sınırlamalar belli bir özgürlüğün kullanılmasını bütünüyle ortadan kaldıracak düzeyde olamaz ve amaçla sınırlama arasında adil bir orantı mutlaka bulunur. Bir sınırlama ölçütü olan kamu yararı kavramı, her ne kadar, soyut bir kavram ise de, mülkiyet hakkına getirilecek sınırlama, cezalandırma sonucunu doğuruyor ve devlete olan güveni sarsıyorsa o sınırlamanın kamu yararına olduğundan söz edilemez.
Yukarıdaki bölümlerde, özellikle son paragraf, açılacak idari davada (kamulaştırmanın iptali) , kiralama ilişkisinin zaten var olduğu, taşınmazın üniversitenin kullanımında olduğu, kamulaştırma işleminde sözü edilebilecek kamu yararı ilkesinin, mevcut koşullarda zaten işlev görüyor olduğu, kamu yararının gerektirdiği bir kamulaştırma işleminden söz edilemeyeceği, ancak ekonomik tercihlerden sözedilebileceği, ekonomik gelir/gider hesabı muhasebesinin yapıldığı noktada ise özel mülkiyet hakkının mı,yoksa özel bir kuruluş olan üniversitenin menfaatinin mi gözetilmesinin toplumsal istikrar ve Anayasaca teminat altına alınmış mülkiyet hakkının korunması yönünden tartışmaya açık olmayacak biçimde belirgin olduğu, idarenin işleminin amaç bakımından Anayasaya aykırı olduğu... gibi noktalardan yola çıkılabilir . Denemeye değer diye düşünüyorum.