Mesajı Okuyun
Old 12-03-2007, 01:27   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1945/20
K. 1947/6
T. 5.2.1947
• NAMI MÜSTEAR ( Gerek Menkule Gerekse Gayrımenkule Taalluk Etsin Meselenin Bir İstihkak ve Mülkiyet Davası Mahiyetini Geçememesi )
• MUVAZAA ( Gerek Menkule Gerekse Gayrımenkule Taalluk Etsin Namı Müstear Meselesinin Bir İstihkak ve Mülkiyet Davası Mahiyetini Geçememesi )
• TAKMA AD ( NAM-I MÜSTEAR ) DAVASI ( Namı Müstear Meselesinin Bir İstihkak ve Mülkiyet Davası Mahiyetini Geçememesi )
• YAZILI KANIT ( Takma Ad Davalarının Dinlenebilmesi ve Yazılı Kanıt İle Kanıtlanmasının Uygun Olması )

ÖZET : Gerek menkule gerekse gayrimenkule taalluk etsin namı müstear hadiselerinde mesele bir istihkak ve mülkiyet davası mahiyetini geçemeyeceğinden ne resmi senet ne de şekil meselesi bahis mevzuu olamaz. Nitekim; ötedenberi mahkemeler vaki olan bu kabil ikrarlara müsteniden hüküm vermekte ve meselede bir şekil meselesi görmemektedirler. Bundan başka meseleyi zatı akitte ve isimlerde muvazaayı dahi şumulüne alan ve netice itibariyle namı müsteara müncer olan on sekizinci madde hükmü çerçevesi içinde mütalaa kanunun ruh ve maksadına muvafık olur. Takma ad davaları dinlenebilir ve yazılı kanıt ile kanıtlanması uygun olur.

Gerek menkule gerekse gayrimenkule taalluk etsin namı müstear hadiselerinde mesele bir istihkak ve mülkiyet davası mahiyetini geçemeyeceğinden ne resmi senet ne de şekil meselesi bahis mevzuu olamaz. Nitekim; ötedenberi mahkemeler vaki olan bu kabil ikrarlara müsteniden hüküm vermekte ve meselede bir şekil meselesi görmemektedirler. Bundan başka meseleyi zatı akitte ve isimlerde muvazaayı dahi şumulüne alan ve netice itibariyle namı müsteara müncer olan on sekizinci madde hükmü çerçevesi içinde mütalaa kanunun ruh ve maksadına muvafık olur.

Bu esasların müzakere ve münakaşasından sonra bir senede karşı dermeyan olunan iddiaların aynı kuvvette senetle ispatı gerekli olup olmaması meselesine de temas edilmiş ve Medeni Kanunun yedi ve yirmi dokuz ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 290. maddeleri sarahatından açıkça anlaşıldığı üzere kanunlarımız daha ziyade nazari olan bu düşünceyi kabul etmediğinden bunun üzerinde daha fazla durulmaya da lüzum görülmemiştir.

Sonuçta oylara başvurularak yukarıdaki sebeplere binaen namı müstear davalarının mesmu ve yazılı delil ile ispatı caiz olduğuna üçte ikiyi geçen çoklukla 5.2.1947 tarihinde karar verilmiştir.