Mesajı Okuyun
Old 28-12-2010, 21:09   #4
Av.Barış

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Değerli meslektaşım siz müdafisiniz. İster seçilme ister atanma yoluyla olsun ceza soruşturmasında şüpheli/sanığı savunan avukatın adı "müdafi" dir. Bu husus yasayla belirlenmiş olup, tartışma dışıdır. Seçilmiş müdafi ile atanmış müdafi arasında ceza muhakemesi hukuku anlamında hiçbir fark görülemez.

İlgili madde şu şekildedir:

CMK.m.2:
MADDE 2. (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
.......................................
c) Müdafi: Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı,
......................... ifade eder.

Öte yandan, sanığın sorgususunun yapıldığı celsede, sanık henüz vekaleti bulunmayan avukatın müdafii olduğunu, savunmasını onun huzurunda yapacağını kabul eylemişse, müdafiin bu celsede CMK.dan kaynaklanan yetkileri kullanması engellenemez. Bahsettiğiniz yargıcın davranışları, evvela CMK.215-216. maddelerine aykırıdır. Aslına bakarsanız CMK.nın tamamına aykırıdır.

Hakime bu hususta bir makam sahibi ve süjesi olarak yüklenmeniz fevkalade isabetli olmuş; uygun dil ve ölçü içinde, rica ederek değil söz ve talep resmiyeti içinde, vakur bir eda ile, asilane, maddi-pozitif hukuk üzerinden ayrılmadan ve konuyu dağıtmadan, yargılama süjelerine tazyik uygulamanın, onları olması gerekene taşımanın, burada anlatılmaz faydaları vardır

(Bu hakim arkadaşımız hislerine yenilmiş gibi geldi bana. Ceza yargılamasını iş yoğunluğu ve stresi altında artık bürokratik/yüzeysel bir faaliyet olarak da algılıyor olabilir.)

Müdafilik "görev" inizde başarılar dilerim. Saygılarımla.

sayın güntay CMK 2 tür müdafiilik öngörmüştür.

1-Baro tarafındna atanan müdafii (madde 149 vd)
2-sanık-şüpheli tarafından seçilen müdafii

ilk halde baro tarafından atanan müdafii ile ilgili bir sorun bulunmamasına rağmen şüpheli-sanık tarafından seçilen müdafiinin şüpheli ile müdafii arasından hem avukatlık kanunu bakımından hemde cmk bakımından vekalet ilişkisi doğurduğu, bu ilişkinin 1136 sayılı yasanın 56/son fıkrası uyarınca vekaletname ile geçerlilik kazanacağı düşüncesindeyim. bunun aksi avukatlık kanununa aykırı olacağı, zira yargıtayın benzer kararlarında da belirtildiği üzere baro tarafından atanan müdafinin görevinin seçilmiş müdafii atanması ile sona ereceği bildirilmektedir.

yani kısaca belirtmek gerekir ise hakimin verdiği karar doğrudur. vekaletname sunmanız halinde müdafii olabilirsiniz.

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2010/1-19
Karar: 2010/41
Karar Tarihi: 3/2/2010

NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇU - SANIĞIN KENDİSİNE VEKALETNAME İLE BİR MÜDAFİİ SEÇMESİ - TEBLİĞNAMENİN SANIĞIN GÖREVLENDİRDİĞİ MÜDAFİİ YERİNE BARO TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLEN MÜDAFİİYE TEBLİĞ EDİLMESİ - SAVUNMA HAKKININ KISITLANDIĞI

ÖZET: Yargılama aşamasında istem üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafiin görevi, sanığın kendisine vekaletname ile bir müdafii seçmesi nedeniyle sona ermiş bulunmaktadır. Bu tarihten sonra sanığın savunmasını vekaletname ile görevlendirdiği avukat yapacağından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin de bu müdafie tebliği gerekir. Bu nedenle, tebliğnamenin sanığın görevlendirdiği müdafii yerine, baro tarafından atanan ve görevi sona ermiş bulunan müdafie tebliğ edilerek temyiz incelemesinin yapılması savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelmektedir.

(AİHS m. 6) (5237 S. K. m. 29, 38, 53, 58, 82) (5271 S. K. m. 150, 156, 297) (7201 S. K. m. 11) (5320 S. K. m. 8) (1412 S. K. m. 316)

Dava: Sanık Necati'nin, nitelikli kasten öldürme suçuna azmettirmekten 5237 sayılı TCY'nin 38/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a, 29 ve 53. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 05.02.2008 gün ve 409-35 sayılı re'sen temyize tabi olan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesi'nce 07.10.2009 gün ve 10500-5722 sayı ile;

<1-J Sanık Necati'nin adli sicil bülteninde tekerrüre esas mahkumiyeti bulunduğu halde TCK'nın 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

2-) Dosya içeriğine ve gösterilen gerekçeye göre; sanık Necati'nin maktulü öldürmesi konusunda sanık Onur'u azmettirdiği dosya içeriğine ve gösteri/en gerekçeye göre sabit olduğu ve mahkemenin uygulamasında isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, sanık Necati'nin tanık Ramazan'a yönelik tehdit eylemiyle ilgili soruşturma dosyasının ya da dava açılmışsa dava dosyasının getirtilerek incelenmemesinin sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

3-) Sanık Onur hakkında tasarlayarak insan öldürmek suçundan ve sanık Necati hakkında tasarlayarak insan öldürmeye azmettirmek suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Onur'un tasarlayarak insan öldürmek ve sanık Necati'nin tasarlayarak insan öldürmeye azmettirmek suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre hükümlerde eleştiri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık Onur müdafiilerinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede tasarlamanın bulunmadığına, suç vasfına, takdiri indirim hükümlerinin uygulanmamasına, tahrik indiriminin yetersizliğine vesaireye yönelen, sanık Necati müdafiilerinin sanığın suçu işlemediğine, beraat etmesi gerektiğine, azmettirmenin unsurlarının oluşmadığına vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, resen de temyize tabi hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak (onanmasına)> karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 12.01.2010 gün ve 156014 sayı ile;

<Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında sanıklardan Necati 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 150/3. maddesi uyarınca görevlendirilen avukat Şebnem tarafından temsil edilmiştir. Sanık hakkında verilen hükümlülük kararının sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmesinden sonra, Av. Mehmet'in 15.08.2008 havale tarihli dilekçesi ile sanık Necati adına vekaletname sunduğu, 07.10.2008 havale tarihli dilekçesi ile de yeni adresini bildirdiği anlaşılmıştır. Yargıtay Baş-savcılığımızca 07.11.2008 tarihinde düzenlenen tebliğname sanığın zorunlu müdafii Av. Şebnem'e 18.05.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak, tebliğnamenin sanık Necati'ye ya da vekaletnameli müdafii Av. Mehmet'e tebliğ edildiğine dair evraka veya sanık Necati ile müdafii Av. Mehmet'in tebliğnameden haberdar olup cevap verdiklerine ilişkin bilgi ya da belgeye dosya içinde rastlanamamıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 156/3. maddesinde; <Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, Baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer> düzenlemesi yer almaktadır.

5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası'nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa'nın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasası'nın 316. maddesine, 4778 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle eklenip, 19.03.2003 gün ve 4829 sayılı Yasa'nın 20. maddesiyle değiştirilen 3. fıkrasında; <Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile müdahil, şahsi davacı veya vekillerine dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir> hükmüne yer verilmiştir.

Anılan bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; sanığın temyiz aşamasında, kendisine bir müdafii ataması nedeniyle, zorunlu müdafii Av. Şebnem'in müdafilik görevinin sona erdiği açıktır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen tebliğnamenin sanığın vekaletnamen müdafii Av. Mehmet'e tebliği gerekliliği, ülkemizin de taraf bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi uyarınca, adil yargılanma ve savunma hakları çerçevesinde de zorunlu niteliktedir." görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak Özel Daire'nin onama kararının kaldırılarak tebliğnamenin görevi sona eren zorunlu müdafii yerine, sanığın vekaletname vermek suretiyle seçtiği müdafie tebliğ edilmesinden sonra inceleme yapılması için, dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

İnceleme sanık Necati hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca çözümü gereken uyuşmazlık; sanığın kendisine yeni bir müdafi seçmesi nedeniyle görevi sona eren zorunlu müdafie yapılan tebliğnamenin tebliği işleminin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

İncelenen dosya içeriğine göre;

5271 sayılı CYY'nin 150. maddesi uyarınca, istem üzerine Çanakkale Barosu tarafından 26.10.2006 tarihinde Av. Şebnem'in müdafii olarak görevlendirildiği, bu müdafiin hükmü 06.02.2008 tarihinde süre tutum dilekçesi ile temyiz ettiği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmesinden sonra sanığın 21.04.2008 tarihinde Ankara Kırkdokuzuncu Noteri'nin 07544 yevmiye nolu vekaletnamesi ile kendisine müdafii olarak Av. Mehmet'i seçtiği, Av. Mehmet'in sanık Necati müdafii olduğuna ilişkin dilekçesini 15.08.2008 tarihinde dosya içerisine sunduğu, 07.10.2008 havale tarihli dilekçesi ile de yeni adresini bildirdiği, Yargıtay C.Başsavcılığı'nca 07.11.2008 tarihinde düzenlenen tebliğnamenin 18.05.2009 tarihinde Baroca görevlendirilen müdafii Av. Şebnem'e tebliğ edildiği, dosya içerisinde tebliğnamenin sanık Necati'ye ya da vekaletnamen müdafii Av. Mehmet'e tebliğ edildiğine veya tebliğnameden haberdar olup cevap verdiklerine ilişkin bilgi ya da belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere; hükmü temyiz etmeleri halinde veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin, sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline tebliğ olunacağı, 5320 sayılı Yasa'nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY'nin 316. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiş, 5271 sayılı CYY'nin 297. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı ile ilgili bulunan bu hüküm buyurucu nitelikte olup, uyulması zorunludur.

5271 sayılı CYY'nin <Müdafiin görevlendirilmesinde usul> başlıklı 156. maddesinde soruşturma ve kovuşturma evrelerinde müdafiin görevlendirme yöntemi gösterildikten sonra, maddenin 3. fıkrasında: <Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafii seçmesi halinde, Baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer> şeklinde düzenleme ile görevlendirilen müdafiin görevinin hangi halde sona ereceği hükme bağlanmıştır. Aynı Yasa'nın 150/4. maddesine dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2007 gün ve 26450 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren <Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik>in <Görevin sona ermesi> başlıklı 7/1-ç maddesinde de; <Kişinin kendisine bir müdafii veya vekil seçmesi, hallerinde sona erer> denilmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Yargılama aşamasında istem üzerine Baro tarafından CYY'nin 150. maddesi uyarınca görevlendirilen müdafiin görevi, sanığın kendisine vekaletname ile bir müdafii seçmesi nedeniyle sona ermiş bulunmaktadır. Bu tarihten sonra sanığın savunmasını vekaletname ile görevlendirdiği Av. Mehmet yapacağından Yargıtay C. Başsavcılığı tebliğnamesinin de bu müdafie tebliği gerekir. Bu nedenle, tebliğnamenin sanığın görevlendirdiği müdafii yerine, Baro tarafından atanan ve görevi sona ermiş bulunan müdafie tebliğ edilerek temyiz incelemesinin yapılması savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelmektedir.

Bu itibarla, itirazının kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yargıtay C. Başsavcılığı tebliğnamesinin, sanığın vekaletname ile görevlendirdiği müdafii Av. Mehmet'e tebliğ edildikten sonra, temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay Birinci Ceza Dairesi'nin 07.10.2009 gün ve 10500-5722 sayılı onama kararının sanık Necati yönünden KALDIRILMASINA,

3- Yargıtay C. Başsavcılığı tebliğnamesinin sanığın vekaletname ile görevlendirdiği müdafii Av. Mehmet'e tebliğ edildikten sonra temyiz incelemesi yapılması için dosyanın, Yargıtay Birinci Ceza Dairesi'ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıma TEVDİİNE, 02.03.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. (¤¤)