Mesajı Okuyun
Old 13-08-2007, 16:42   #10
SPARTACUS

 
İnceleme Erkeklerin Özgürlük Hareketi

-- Aşağıdaki yazıya katılıyormusunuz ?

-- Ataerkil bir toplumda, erkekler de cinsiyet ayrımcılığı ve baskıdan paylarına düşeni alırlar. 1970'lerin ilk yarılarında bazı cinsel eşitlikçi erkekler Batı'da erkek özgürlük hareketini başlatmıştır. Bu hareketin liderleri, ataerkil toplumda kendilerine liderlik veren sosyal kurumlardan sağladıkları avantaj ile, geleneksel erkek imaj ve rolünün gereklerine ulaşmak için kendilerine yüklenen kişilik ve vücut şeklinin yükünü karşılaştırmışlardır. Bu imaja göre, erkekler hassas olmamalıdır, sert, vahşi, ve güçlü olmalıdır ve kadınlara dünyayı bir cehenneme çevirmelidir. Özgürleşme-eğilimli erkekler, sert olmalarını bekleyen ve kendi duygularını özgürce ifade etme imkanından yoksun bırakan önceden belirlenmiş cinsiyet rollerine isyan etmişlerdir. Cinsiyet rollerinin bu şekilde katı bir biçimde bölümlenmesinin erkekler için bir dezavantaj olduğunu, ve bunun kadınların kullanılmasında bir faktör olduğunu düşündüler. Bu yüzden, tıpkı sınıf ve etnik kimlikleri gibi, cinsiyet kimliğinin de sosyal rolü tanımlamaması gerektiğini savundular. Yani, cinsiyet kimliği olduğu gibi kabul edilmelidir, ancak, sosyal roller önceden katı bir şekilde tanımlanmış olmamalıdır. Dolayısıyla, kadınlar liderlik pozisyonuna ulaşabilmeli, erkekler de besleyici, bakıcı rolünü oynama şansına sahip olmalıdır, ya da bunun tersi. Bu hareketin üyeleri, cinsiyete göre rol bölümünü tartışmalı bulmuş, ve geleneksel cinsiyet rollerine bir son vermeden bu sorunun çözülmeyeceğini düşünmüşlerdir. Toplum, erkeklere üstünlük veriyormuş gibi gözükmesine rağmen, bazı erkekler gerçekten de güçlü olduklarını düşünmemektedirler. Bu tür ataerkil toplumlarda, erkekliği vurgulayan tek kriter, onun kadınlarla olan ilişkisindeki başarısıdır. Dolayısıyla, erkek, inisiyatifi eline alma, ve bu amacı gerçekleştirmek üzere bütün adımları atmak zorundadır. Ama gene de, geleneksel sosyal erkeklik imajı nedeni ile, duygularını ifade etmesine izin yoktur. Bu çelişkili durum, bir partner olarak erkeğin verimli bir şekilde hareket etmesine engel olur. Buna göre, kaba olmak ve kadın partneri ile mekanik bir ilişki içine girmek zorundadır. Bu durum, onu önemli bir insan hakkından yoksun kılar. Dolayısıyla, ataerkil sosyal normları takip eden insanlar- erkek ya da kadın- baskıdan eziyet çekerler. Erkeğin duygusal ezikliği kadın üzerinde yansımasını bulur, çünkü diğer erkeklere gücünü kanıtlamak zorundadır. Bu şekilde kadın bir seks objesine dönüşür, erkek de ataerkil toplumsal normlarda bir başarı objesi olur. Dolayısıyla her iki cinsiyet de, ilişkide bulunan insanlar yerine objeler oluverirler.

-- Özgürlükçü erkekler, feminist hareketle işbirliklerinin, cinsiyet ilişkilerinde beklenen değişikliği getireceğini düşündüler. Ancak 1980'lerin başlarında, erkek özgürlükçü hareketi ikiye bölünmüştü. Muhafazakar grup, feministlerin kendi cinsleri için kazançlar elde etmek üzerine yoğunlaştıklarını düşünüyordu, bu yüzden hareketten ayrıldılar ve kendilerinin de baskı ve cinsiyet ayrımcılığının kurbanı olduklarını düşündüklerinden "erkeklerin hakları" diyen kendi gruplarını kurdular. Feministlerle başlangıçtaki gibi işbirliği kurmak yerine, onlara sırtlarını döndüler, çünkü feminist hareketin, kadınların toplumdaki geleneksel rollerini sürdürmelerine izin verdiğini, ve buna ek olarak erkeklerle yarış içine girme ve onların otoritesini paylaşma imkanı tanıdığını düşündüler.

-- Erkek özgürlük hareketinin ilerici sol kanadı ise, her iki cins için yükleri kaldırma hedefi içinde olan kadınların özgürlükçü hareketi ile işbirliği içinde kaldı. Ataerkil toplumun kritik bir dönem içine girdiğini, ve onu yenmenin tek yolunun, kurulu toplumsal kurumları - aile gibi- işbirliği, barış ve cinsler arasındaki eşitlik ile karakterize edilen kurumlar haline getirmek olduğunu düşündüler. Erkek hareketinin solcu üyeleri, ataerkil toplumun erkeklerin vücutlarını fiziksel kuvvet ve şiddet sembolleri ile işaretlediklerini gördü. Erkekliği tanımlayan sosyal gelenekler- spor gibi- erkek vücudunda, yumuşak kadın vücuduna ters olacak şekilde izlerini bırakmaya çalışır. Cinsiyet kimliği sadece belirli işaretlerin sembolik bir sistemi değildir. Ayrıca somut maddi belirtileri vardır, bunlar arasında özel iş ve alanlarının temelde kadınlara, kamusal olanların ise erkeklere ayrılması gibi işbölümü de vardır. Dolayısıyla geleneksel cinsiyet kimliği, sosyal kimliğini etkiler. Erkeklere otorite ve güç verilir, kadınlar ise üreme ve çocuk bakımı ile ilgilenirler. Bu krizi aşmak, ve sosyal adaleti yaratmak için, özgürlükçü kadın ve erkekler cinsiyet politikasını geliştirmek için işbirliği yapmak zorunda olduklarını düşündüler. (Messner 1998; Martin 1998, Lorber 1998).