Mesajı Okuyun
Old 29-11-2011, 23:29   #13
fthcetin

 
Varsayılan

Konu ile ilgili Yargıtay Kararları;
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2001/10143
Karar: 2002/2566
Karar Tarihi: 21.03.2002
ÖZET: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre bağlanan gelir ve aylıklar ile sağlanan yardımlar haciz edilemez. Borçlunun, hacizden önceki bir dönemde haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında, alacaklı ile yapmış olduğu anlaşma geçerli değildir. Dairemiz uygulaması, Emekli Sandığından alınan maaşların dahi aynı madde gereğince 1/4 ünün haczedilebileceği yönündedir. Bu durum karşısında mahkemece, davacının imzaladığı temlik belgesinin maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşme olduğu ve geçersiz sayılacağı göz önüne alınmalıdır.
(506 S. K. m. 121) (818 S. K. m. 19, 20, 162) (2004 S. K. m. 83)
Dava: Taraflar arasında görülen davada Dörtyol Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 9.7.2001 tarih ve 2001/382-2001/405 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka şubesi aracılığı ile SSK.Genel Müdürlüğünden emekli maaşı aldığını, dava dışı Ayten'in davalıdan aldığı kredi sözleşmesine de kefil olduğunu, bir süre sonra müvekkilinin maaşına el konulduğunu, 506 sayılı kanunun 121. maddesi uyarınca bağlanan gelir ve aylıkların haczedilemeyeceğini, İİK hükümlerine göre haczi mümkün olmayan hak ve malların önceden haczedilebileceğine ilişkin anlaşmaların geçersiz olduğunu ileri sürerek, toplam 255.000.000-lira maaşı üzerindeki blokenin kaldırılması ve yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava emiştir.
Davalı vekili, davacının maaşının imzaladığı temlik senedi uyarınca alındığını, ortada bir haciz işlemi olmadığını, 506 sayılı kanunda temliki önleyen hüküm bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara dayanılarak, davacının imzaladığı belgenin haczedilemezlikten feragat mahiyetinde değil BK.162. maddesinde düzenlenen alacağın temliki mahiyetinde bulunduğunu, davalı bankaca yapılan bloke işleminin yasal olduğu gerekçesiyle, davanın REDDİNE karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının imzaladığı temlik belgesi dolayısıyla davalı banka şubesi tarafından SSK. Genel Müdürlüğünden aldığı emekli maaşına uygulanan bloke işleminin kaldırılması ve tahsili istemine ilişkindir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu 121. maddesi uyarınca, bu kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile sağlanan yardımlar haciz edilemez. İcra İflas Kanunu 83. maddesi uyarınca borçlunun, hacizden önceki bir dönemde haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında, alacaklı ile yapmış olduğu anlaşma geçerli değildir. Dairemiz uygulaması, Emekli Sandığından alınan maaşların dahi aynı madde gereğince 1/4 ünün haczedilebileceği yönündedir. Bu durum karşısında mahkemece, davacının imzaladığı temlik belgesinin maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşme olduğu ve Borçlar Kanunu 19 ve 20 maddeleri uyarınca geçersiz sayılacağı göz önüne anılmaksızın, alacağın temliki mahiyetinde bulunduğu gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı İbrahim Kabak yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.3.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)


Arkadaşlar son zamanlarda bankalar Virman yetkisine dayanarak bankalarında maaş alan tüm kamu işçi, memur ve emekli sandığında emekli olan memur ve memurların borçlarından dolayı gerekse kefilliklerinden dolayı tamamına bloke koymakta olup bu tamamen yanlış bir uygulama olmaktadır. Bilindiği üzere ;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, kredi sözleşmesinde bankadaki mevduatın bloke edilebileceğine dair hüküm bulunsa dahi,
Bu hükmün ; Maaşlar yönünden baştan itibaren Borçlar Kanunu'nun 19 ve 20'nci maddeleri hükümleri uyarınca geçersiz sayılacağına ve fakat İİK.nın 83/2. ve 83/a maddeleri uyarınca mudinin memuriyet maaşına ilişkin hesabına yatırılan maaşının 1/4'ünün haczedilebileceğine karar vermektedir denilmektedir
Yasa bu şekliyle gayet açıktır. açık koruyucu yasa olmasına rağmen maaş hesabıma bloke konulması hakkaniyete uygun değildir.
Maaşından başka geliri olmayan çalışanın maaşının tamamına el konulması hukuk dışıdır. Yaşam hakkı evrenseldir yaşam içinse asgari sadece fizyolojik ihtiyaçlar için ailesinin ve kendisinin giderlerini karşılaması için para gerekir.
Bankanın elinde bulundurmuş olduğu sözleşmeye dayanarak bu şekilde bloke uygulaması yoluna gitmektedir oysaki taraflarca yapılan kredi sözleşmesine göre bankaca bu hakkın kullanıldığı, bir hakkın doğumundan önce feragat edilmesi genel hukuk prensiplerine göre geçerli değildir. Sözleşmenin tarafı olan bankanın sözleşme kurallarını belirleyen güçlü taraf olması nedeniyle borç yada hakkın ortaya çıkması yada muaccel olmasından önceki her türlü feragatin geçerli olmayacağı hususuda açıktır.
Konu ile ilgili olarak yasada hüküm ifade eden İİK.nun 83/2 ve 83/a maddesi açıktır.
Nitekim 4077 sayılı Yasanın 6 maddesi çerçevesinde satıcı ve sağlayıcının tüketici ile müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesiz olan sözleşme koşullarının haksız şart kabul edilmesi, taraflarca yapılan kredi sözleşmesine göre bankaca bu hakkın kullanıldığı, bir hakkın doğumundan önce feragat edilmesini genel hukuk prensiplerine aykırı olması karşısında, hukuka aykırılık teşkil etmektedir nitekim sözleşmenin tarafı olan bankanın sözleşme kurallarını belirleyen güçlü taraf olması nedeniyle borç yada hakkın ortaya çıkması yada muaccel olmasından önceki her türlü feragatin geçerli olamayacağı zira bankaca imzatılan sözleşmenin hazır ve standart olduğu açık olup, mahsup maddesinin tüketici ile müzakere edildiğine ilişkin bir bilgide yoktur. Bu hususun müzakere edildiğini sağlayıcı bankaca ispat edilmesi gerekir tüketici yasa maddesi açıktır.
Buna rağmen banka kötü niyetli olarak haksız bloke uygulaması yapmaktadır. öncelikli olarak bloke sorunu olan arkadaşlar bulundukları Kaymakamlık Bünyesinde Bulunan Hakem Heyeti Kurulu Başkanlığına gidip bankaca maaşına haksız olarak bloke konulduğunu haksız konulan blokenin kaldırılması talebinde bulunacaklar ayrıca kaç aylık maaşını alamıyorsa bunun toplam miktarı ile tarafına tahsisini isteyecekler. bu karar taraflara tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre beklendikten sonra Mahkeme ilamı gibi doğrudan icraya konulup haksız konulan para alınacak ve bloke uygulamasıda kaldırılmış olacaktır. Şayet aksine bir karar verilmesi halinde ise Hemen Tüketici Mahkemesine müracat edip Tüketici Hakem Heyeti Kurulunca verilen karara itiraz edecekler. ancak bu bahsettiğim olay maaş sınırı 830 YTL olanlar Hakem Heyeti Kuruluna müracaat edecekler maaşı 830- YTL Sınırını aşanlar doğrudan Mahkeme de karar isteyeceklerdir. Mahkemede hemen blokeyi kaldırıyor.
Yine Borçlar kanunun 123 Maddesi uyarınca bankaca haksız olarak konulan parayı ise borca takas gibi bir özelliği olmayıp kanun açıktır. bu sebeple halen konu ile ilgili sorunları olan arkadaşlar tarafıma mesaj atarlarsa kendilerine açıklayıcı bilgi vereceğimi herkesin bilmesini isterim.


T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/10143
K. 2002/2566
T. 21.3.2002

• EMEKLİ MAAŞINA UYGULANAN BLOKE İŞLEMİNİN KALDIRILMASI ( Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Bağlanan Gelir ve Aylıkların Haczedilememesi )

• KISMEN HACZİ CAİZ OLAN ŞEYLER ( Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Bağlanan Gelir ve Aylıkların Haczedilememesi )

• MAAŞA UYGULANAN BLOKE İŞLEMİNİN KALDIRILMASI VE TAHSİLİ ( Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Bağlanan Gelir ve Aylıkların Haczedilememesi )

• TEMLİK SENEDİ ( Maaşta Tasarrufu Engelleyici Nitelikte Sözleşme Olması Nedeniyle Geçersizliği )

506/m.121
2004/m.83
818/m.19,20

ÖZET : 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre bağlanan gelir ve aylıklar ile sağlanan yardımlar haciz edilemez. İcra İflas Kanunu 83. maddesi uyarınca borçlunun, hacizden önceki bir dönemde haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında alacaklı ile yapmış olduğu anlaşma geçerli değildir. Yargıtay'ın uygulaması, Emekli Sandığından alınan maaşların 1/4 ünün haczedilebileceği yönündedir. Bu durum karşısında davacının imzaladığı temlik belgesinin, maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşme olduğu ve Borçlar Kanunu 19. ve 20. maddeleri uyarınca geçersiz sayılacağının gözönüne alınması gereklidir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Dörtyol Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 9.7.2001 tarih ve 2001/382-2001/405 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka şubesi aracılığı ile SSK.Genel Müdürlüğünden emekli maaşı aldığını, dava dışı Ayten'in davalıdan aldığı kredi sözleşmesine de kefil olduğunu, bir süre sonra müvekkilinin maaşına el konulduğunu, 506 sayılı kanunun 121. maddesi uyarınca bağlanan gelir ve aylıkların haczedilemeyeceğini, İİK hükümlerine göre haczi mümkün olmayan hak ve malların önceden haczedilebileceğine ilişkin anlaşmaların geçersiz olduğunu ileri sürerek, toplam 255.000.000-lira maaşı üzerindeki blokenin kaldırılması ve yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava emiştir.

Davalı vekili, davacının maaşının imzaladığı temlik senedi uyarınca alındığını, ortada bir haciz işlemi olmadığını, 506 sayılı kanunda temliki önleyen hüküm bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara dayanılarak, davacının imzaladığı belgenin haczedilemezlikten feragat mahiyetinde değil BK.162. maddesinde düzenlenen alacağın temliki mahiyetinde bulunduğunu, davalı bankaca yapılan bloke işleminin yasal olduğu gerekçesiyle, davanın REDDİNE karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davacının imzaladığı temlik belgesi dolayısıyla davalı banka şubesi tarafından SSK. Genel Müdürlüğünden aldığı emekli maaşına uygulanan bloke işleminin kaldırılması ve tahsili istemine ilişkindir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu 121. maddesi uyarınca, bu kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile sağlanan yardımlar haciz edilemez. İcra İflas Kanunu 83. maddesi uyarınca borçlunun, hacizden önceki bir dönemde haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında, alacaklı ile yapmış olduğu anlaşma geçerli değildir. Dairemiz uygulaması, Emekli Sandığından alınan maaşların dahi aynı madde gereğince 1/4 ünün haczedilebileceği yönündedir. Bu durum karşısında mahkemece, davacının imzaladığı temlik belgesinin maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşme olduğu ve Borçlar Kanunu 19 ve 20 maddeleri uyarınca geçersiz sayılacağı gözönüne anılmaksızın, alacağın temliki mahiyetinde bulunduğu gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı İbrahim Kabak yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/1076
K. 2008/7730
T. 3.6.2008
• MAAŞ HESABI ÜZERİNE KONULAN BLOKE ( Kredi Müşterisinin Hesaplarına Bir Başka Alacak İçin Haciz Gelmiş Olması Tüketici Kredisinin Henüz Vadesi Gelmemiş Olan Taksitlerini Muaccel Hale Getirmediği )
• ALACAK MUACCEL OLMADAN YAPILAN TAKAS VE MAHSUP ( Kredi Müşterisinin Hesaplarına Bir Başka Alacak İçin Haciz Gelmiş Olması Tüketici Kredisinin Henüz Vadesi Gelmemiş Olan Taksitlerini Muaccel Hale Getirmediğinden Banka Takas Mahsup Hakkını Kullanamayacağı )
• BİR BAŞKA ALACAKLI TARAFINDAN YAPILAN İCRA TAKİBİ ( Kredi Müşterisinin Hesaplarına Bir Başka Alacak İçin Haciz Gelmiş Olması Tüketici Kredisinin Henüz Vadesi Gelmemiş Olan Taksitlerini Muaccel Hale Getirmediği )
2004/m.82
4077/m.6
ÖZET : Dava, menfi tespit talebidir. Kredi müşterisinin hesaplarına bir başka alacak için haciz gelmiş olması, tüketici kredisinin henüz vadesi gelmemiş olan taksitlerini muaccel hale getirmez. Bu sebeple banka takas mahsup hakkını kullanamaz. Buna imkan veren sözleşme hükümleri haksız şart olarak kabul edilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, TBMM'de memur olarak çalıştığını ve maaşını da davalı bankadan aldığını, ayrıca davalı bankanın aldığını, ayrıca davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, kredi sözleşmesi çerçevesinde maaşını davalıya temlik ettiğini, ödeme planı çerçevesinde maaşını davalıya temlik ettiğini, ödeme planı çerçevesinde taksitlerin maaşından kesildiğini, davalının bir başka şahsın kendisine karşı takip başlattığını ve maaşına haciz geldiğini gerekçe gösterip hesabına bloke koyduğunu 4 aydır maaşını alamadığını taksitlerini ödeyemediğini ailesinin geçimini sağlayamadığını yeni hacizlerin geldiğini aralarındaki sözleşmenin 10. Ve 11. Maddelerinin haksız şart olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik 5.000 YTL. maddi ve 7.000 YTl. manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya 24 ay vadeli 8.000 YTl. kredi kullandırttığını, taksitlerden 11 adetinin zamanında tahsil edildiğini bundan sonra davacının maaşına haciz konulduğunu, kendisinin de sözleşme hükümlerine dayanarak maaşına bloke koyduğunu ve bakiye 13.taksidi tahsil etiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının borçlarını ödemekte temerrüde düşüp, davalı lehine muacceliyet koşulu gerçekleşmemiş olmasına rağmen İİK. 82. Ve devamı maddeleri hükümlerine aykırı bir şekilde davalının maaşına bloke koyduğu yasal düzenlemelere aykırı davrandığı, bilirkişi raporuna göre yapılan bu işlem nedeniyle davacı zararının 872.60 YTl. olduğu gerekçe gösterilerek bu miktar üzerinden davanın kabulüne, manevi tazminata ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm her iki tarafca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle taraflar arasında düzenlenmiş bulunan tarihsiz tüketici kredi sözleşmesinin 10 ve 11 maddelerinin 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı yasanın 6/1 maddesine aykırı ve tek taraflı olarak tüketici aleyhine hüküm ihtiva etmesine ve bu maddelerin haksız şart içerdiğinin anlaşılmasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı bu davasında davalı bankadan, kullandığı kredi taksitlerinin maaşından kesilmek suretiyle düzenli olarak ödemesine rağmen davalının aralarındaki sözleşmenin 10 ve 11 maddelerinde tek taraflı ve haksız olarak düzenlenen şarta dayanak 4 ay boyunca maaşının tamamına bloke koyduğunu, konulan bloke nedeniyle evinin geçimini sağlayamadığı, gibi borçlarının ödeyemediğini ve başka takiplere maruz kaldığından bahisle talepte bulunmuştur. Hüküm esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda davalı bankanın davacının maaşına koyduğu bloke nedeniyle davacı hakkında Ankara 12.icra müdürlüğünün 2005/192 esas sayılı takip dosyası yönünden yapılan geç ödeme nedeniyle faiz zararı hesaplanmış ise de 29.icra Müdürlüğünün 2005/81 esas ve 13. İcra Müdürlüğünün 2005/3961 esas sayılı takip dosyaları yönünden geç ödeme nedeniyle faiz zararı yönünden her hangi bir hesaplama cihetine gidilmemiştir. Oysaki bir takip dosyasına yapılan geç ödeme diğer takip dosyasına da yansıyacaktır. Hal böyle olunca anılan takip dosyaları yönünden davacının faiz zararı belirlenmeli belirlenen miktarlar sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yetersiz bilirkişi açıklamasına itibar edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açılanan nedenlerle davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 03.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3106
K. 2010/10655
T. 15.7.2010
• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Bankanın Kredi Kartı Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak İçin Banka Nezdinde Bulunan Maaşa Bloke Koyması ve Kredi Kartına Mahsuben Kesinti Yapması - Kredi Kartı Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinin Görevinde Olduğu )
• KREDİ KARTI SÖZLEŞMESİ ( Görevli Mahkeme - Tüketici Mahkemesi )
4077/m. 1, 2, 10/A, 23
ÖZET : Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı kredi kartı borcu için davalı banka nezdindeki maaş hesabına davalı banka tarafından bloke uygulanarak kesinti yapıldığını bildirerek yasaya aykırı olarak yapılan kesintilerin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. 10/A maddesinde kredi kartları ile ilgili düzenleme yapılmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı genel kredi sözleşmesindeki kefaleti ve kredi kartı borcu olduğundan bahsetmiş ise de, dosya içindeki belgeler ve bilirkişi raporundan, davalı bankanın davacı ile yaptığı kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan alacağı için banka nezdinde bulunan davacının maaş hesabına sözleşmenin 13. maddesi uyarınca bloke uygulanarak kredi kartı borcuna mahsuben kesinti yaptığı anlaşılmakla taraflar arasındaki ihtilafın kredi kartı sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunu uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
2 - Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte gösterilen nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte gösterilen nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, 15.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/14991

K. 2010/5048

T. 14.4.2010

• TAZMİNAT DAVASI ( Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesindeki Düzenlemelerin Tüketici Davacının Aleyhine Olan ve Tüketiciyi Külfete Sokan Sözleşme Hükmünün Tüketici İle Ayrıca Müzakere Edilerek Kararlaştırılmadığı İçin Haksız Şart Olduğu )

• HAKSIZ ŞART ( Tazminat Davası - Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesindeki Düzenlemelerin Tüketici Davacının Aleyhine Olan ve Tüketiciyi Külfete Sokan Sözleşme Hükmünün Tüketici İle Ayrıca Müzakere Edilerek Kararlaştırılmadığı İçin Olduğu )

• MAAŞA EL KONULMASI ( Davacı Tüketici Olup Maaşının Tamamına Sözleşmenin Bu Hükümleri Uyarınca Bloke Edilerek El Konulup Kredi Kartı Borçları İçin Takas Mahsup Uygulaması Haksız Şart İle İlgili Emredici Hükmü Bertaraf Etmek İçin Yapılan Bir Uygulama Olduğu )

• BANKACILIK HİZMETLERİ ( Sözleşmesindeki Düzenlemelerin Tüketici Davacının Aleyhine Olan ve Tüketiciyi Külfete Sokan Sözleşme Hükmünün Tüketici İle Ayrıca Müzakere Edilerek Kararlaştırılmadığı İçin Haksız Şart Olduğu )

4077/m.6, 7, 9, 10, 11, 31

ÖZET : Taraflar arasındaki Bankacılık Hizmetleri sözleşmesindeki düzenlemelerin tüketici davacının aleyhine olan ve tüketiciyi külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırılmadığı için açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul edilmelidir. Davacı tüketici olup maaşının tamamına sözleşmenin bu hükümleri uyarınca bloke edilerek el konulup kredi kartı borçları için takas mahsup uygulaması 4077 sayılı kanunun 6. maddesindeki haksız şart ile ilgili emredici hükmü bertaraf etmek için yapılan bir uygulamadır. Hal böyle olunca, sözleşmedeki hükümlerin haksız şart olduğu kabul edilerek bu ilkeler çerçevesinde davacının zararı bu konuda uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf Hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı banka ile 2004 yılında Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme uyarınca adına kredi kartı ve vadesiz mevduat hesabı açıldığını, eğitim görevlisi olup maaş ve benzeri ödemelerinin davalı bankanın İzmit şubesindeki bu hesabı üzerinden yapıldığını, davalı bankanın ödeyemediği kredi kartı borçlarını gerekçe göstermek suretiyle hiçbir bildirim yapmadan 15.01.2008, 5.02.2006, 15.03.2008 tarihlerinde hesabına yatan üç aylık maaşlarının bankaca bloke edildiğini, sözleşmedeki rehin ve temlike ilişkin hükümlerin haksız şart niteliğinde olup geçersiz olduğunu ileri sürerek davalının hesabındaki maaşına el koyma işleminin iptal edilerek bloke edilen paranın faizi ile tahsilini, bloke nedeniyle uğradığı maddi zarar için 3000,00 TL ile üç ay boyunca uğradığı manevi zarar için 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı banka, davacı ile imzalanan Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi uyarınca açılan hesabın sadece maaş hesabı olmayıp mevduat hesabı da olduğunu, sözleşmenin 47. maddesi, 136. maddesi ve 137. maddeleri uyarınca da bankaya rehinli olduğunu, sözleşme uyarınca bankaya rehinli bulunan hesaptan takas mahsup işlemi yapılmış olup maaş haczi uygulanmadığını, sözleşmenin açık hükümleri gereğince de davacıya bildirim yapılmasına gerek olmadığını, yapılan uygulamanın doğru olduğunu, alacaklarını sözleşme gereğince davacının hesabından tahsil ettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının toplam 2.901,24 TL yatan maaşına bloke konularak kredi kartı borcunun takas-mahsup yolu ile ödenmesinin banka tarafından yapılan bu uygulamanın maaş haczi olmayıp sözleşme hükümleri gereğince rehinli hesaptan takas mahsup hakkının kullanılması olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, öğretim görevlisi olup maaş ve benzeri ödemelerinin, davalı bankanın İzmit şubesindeki hesabı üzerinden yapıldığını, davalının kredi kartı borçlarını gerekçe göstermek suretiyle 15.1.2008, 15.2.2008, 15.3.2008 tarihlerinde hesabına yatan üçer aylık maaşlarının bankaca bloke edildiğini, sözleşmedeki rehin ve temlike ilişkin hükümlerin haksız şart niteliğinde olup geçersiz olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemi ile eldeki davayı açmış, davalı, davacıya, kredi kartı tahsis ettiğini, kredili mevduat hesabı açtığını, maaş hesabının da sözleşmenin 47, 136, 137. maddeleri uyarınca rehinli olduğunu, davacının doğan kredi kartı borcu için rehinli bu hesaptan takas mahsup işlemi yapıldığını yapılan işlemlerin tamamının sözleşmeye uygun olduğunu savunmuştur.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve "Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyiniyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/A, 6/B, 6/C, 7, 9A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az on iki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir..." hükmü, yine 4077 sayılı Kanun'un değişik 6. ve 31. maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır hükmü getirilmiştir.
Taraflar arasındaki Bankacılık Hizmetleri sözleşmesinin 136. ile 137. maddelerindeki düzenlemelerin tüketici davacının aleyhine olan ve tüketiciyi külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere edilerek kararlaştırılmadığı için açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul edilmelidir. Davacı tüketici olup maaşının tamamına sözleşmenin bu hükümleri uyarınca bloke edilerek el konulup kredi kartı borçları için takas mahsup uygulaması 4077 sayılı kanunun 6. maddesindeki haksız şart ile ilgili emredici hükmü bertaraf etmek için yapılan bir uygulamadır. Hal böyle olunca, sözleşmedeki hükümlerin haksız şart olduğu kabul edilerek bu ilkeler çerçevesinde davacının zararı bu konuda uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf Hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözardı edilerek davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 14.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.


KREDİ KARTI YILLIK ÜYELİK AİDATINDA YILLIK KESİNTİNİN FAİZİY
[IMG]file:///C:/Users/fatih/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.gif[/IMG]
[IMG]file:///C:/Users/fatih/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image002.gif[/IMG]
[IMG]file:///C:/Users/fatih/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image003.gif[/IMG]

KREDİ KARTI YILLIK ÜYELİK AİDATINDA
YILLIK KESİNTİNİN FAİZİYLE İADE KARARI:

Bankaların tüketicilerden “üyelik aidatı” adı altında kestiği yıllık kart ücretlerinin haksız şart olduğu ve bu ücretlerin tüketicilerden istenemeyeceğine ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin kararını daha önce bu sayfada tüketicilerin görüşlerine sunmuştuk.
Tüketicilerin, kendilerinden bankalara kesilen yıllık üyelik aidatı kesintilerinin iadesi konusunda tüketici sorunları hakem heyetlerine yaptıkları başvurularda, bazı hakem heyetlerinin son yılın dışında geriye dönük yıllık kart ücretlerinin talebinin reddine karar verdikleri görülmektedir.
Ancak, hakem heyetlerinin bu şekildeki kararlarına itiraz eden tüketicilerin tüketici mahkemelerince haklı görüldüğüne ve on yıl geriye dönük olarak tüketicilerden kesilen yıllık üyelik aidatı kesintilerinin faiziyle birlikte tüketicilere iade edilmesine ilişkin elimizde 5.ve 7. Tüketici Mahkemelerinin kararları bulunmaktadır.
Aşağıda, Ankara 7. Tüketici mahkemesinin bu konuda vermiş olduğu bir karar özeti okurlarımızın görüşlerine sunulmuştur.
Konuyla ilgili olarak, tüketicilerin Tüketici Hakları Derneği’ne başvuruda bulunmaları halinde, kendilerine yardımcı olunacaktır.
ANKARA 7. TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NİN KARAR ÖZETİ
Dava, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının kısmen iptali istemine ilişkindir.
Hakem Heyeti dosyası, kredi kartı hesap ekstreleri, kredi kartı üyelik sözleşmesi örneği, bankadan gelen kayıtlar, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.

Çankaya Kaymakamlığı 1.Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı, 28/10/2008 tarih ve 2236 sayılı karan ile 2008 yılı üyelik ücreti/kart aidat bedelinin iptal edilerek tüketiciye iade edilmesine, diğer üyelik ücretlerinin ödemeden itibaren 1 yıl içerisinde talep edilmediği anlaşıldığından bunlara yönelik talebin reddine karar vermiştir.
Sözleşmenin incelenmesinde, 23/06/2000 tarihinde davacı ve davalı banka arasında imzalandığı. 11.madde hükmü uyarınca faiz. ücret, vergiler ve diğer ferilere ilişkin düzenlemeler yapıldığı, kartın verileceği 2 yıl için üyelik ücreti alınacağı, takip eden yıllar için üyelik yenileme ücreti alınacağı hükme bağlanmıştır. Mahkememizde görülen emsal dosyalar ve yüksek Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre, sözleşmenin önceden hazırlandığı, standart sözleşme niteliğinde olduğu, kart hamiline sözleşmeden suret verilmediği anlaşılmıştır. Bunun aksine, banka tarafından dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır.
4077 s.K. 6 maddesinde yapılan düzenlemeye göre, satıcı ve sağlayıcının tüketici ile müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart sayılır. Buna göre sözleşmedeki bir hükmün haksız şart olarak değerlendirilebilmesi için; 1) Satıcı tarafından müzakere edilmeden sözleşmeyi tek yanlı olarak konulmuş olması, 2) Tarafların hak ve yükümlülüklerinde tüketici aleyhine bir dengesizlik oluşturması. 3) Bu durumun iyi niyet kurallarına aykırı olması gerekir.
Taraflar arasında tanzim edilen sözleşmenin tamamı veya sözleşmedeki bir veya birkaç hükmim haksız şanın kabulü için yukarıda belirtilen bu şanların tamamının aynı anda bulunması zorunludur. Sözleşme incelendiğinde, kredi kartı ücreti veya yıllık aidat bedeline ilişkin hükmün banka tarafından tek taraflı olarak sözleşmeye konulduğu, bu durumun tüketici ile müzakere edilmediği, aksine bir iddianın bulunmadığı, sözleşme de bu konuda her hangi bir hüküm olmadığı v tüketici aleyhine dengesizliğe sebebiyet verdiği anlaşıldığından bu hükmün haksız şart niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. (13 II.I). 03/03/2008, 2007/11236 E.. 2008/2982 sayılı kararı.) Yüksek Yargıtay yerleşik uygulaması da bu yöndedir.
Üyelik ücreti alınmasına ilişkin hüküm, haksız şart niteliğindedir. Buna dayanarak alman son 1 yılın ücreti dışında bugüne kadar alınan ücretlerin de zaman aşımı süresi içerisinde olmak kaydıyla, kart hamili tarafından her zaman talep edilmesi mümkündür. Taraflar arasında sözleşme mevcuttur Kural olarak taraflar arasında akdi ilişki bulunması halinde yasal nedeni olmaksızın yapılan ödemeler B.K. 125 md.hükmü uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her zaman geri istenebilir. Bu halde B.K. 66 md.de öngörülen sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaz. (Aynı görüşte 13 H.D. 01/02/2005, 13068/1212 sayılı kararı). Benzer şekilde bankada: mevduat hesabı bulunan davalıya fazladan yapılan ödemenin istirdadı talebine yönelik davada, taraflar arasında mevduat sözleşmesi ilişkisi bulunduğu kabul edilerek B.K. 125 madde uyarınca 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde fazla ödemenin istenebileceği, bu gibi hallerde sebepsiz zenginleşme hallerinde uygulanabilecek B.K. 66 maddede öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının doğru olmadığı yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kumlu tarafından kabul edilmiştir. (HGK 09/02/2005, 2005/11-20 E. 2005/34 K.)
Kredi sözleşmesine aykırı davranılarak yapılan ödemelerin alacak hanesine kaydedilmediği ve fazla tahsilat yapıldığı ve yine bu krediden kaynaklanan haksız takip yapıldığı, borç olmayan bir paranın «işlendiği iddiası ile açılan ve kredi sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda da B.K 125 madde uyarınca öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. B.K. 66 maddede öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması hiç bir şekilde mümkün değildir.
/(01/07/22003 , 1331/7211 sayılı kararı). Yerleşik uygulama bu yönde istikrar kazanmış olup Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere taraflar arasında mevcut sözleşme ilişkisi geçersiz olsa bile, bu halde dahi kural olarak yapılan ödemelerin 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ifadesi talep edilebilir.

Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi kurulu raporlarında;
- taraflar arasında kredi kartı üyelik sözleşmesi bulunduğunu, bankanın 2002 tarihinden itibaren yıllık üyelik aidatı kesintisi yaptığım. 2007 yılına kadar yapılan kesinti miktarının 147,00 TL olduğunu, işlemiş avans faizinin 123,28 TL olduğunu bildirmişlerdir.

Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun bulunmuş olup. denetime elverişlidir. Taraf itirazları, bu nedenle reddedilmiştir.
Bankalar, Anonim Şirket statüsünde olup, kredi sağlama, kredi verme ve topladıkları kredileri değerlendirme gibi bir çok işi gerçekleştirirler. Esas faaliyet alam itibariyle sürekli parayla iştigal etmektedirler. Kural olarak temerrüt B.K. 101 vd.madde hükümlerine tabiidir. Ancak bankanın faaliyet alam değerlendirildiğinde, haksız surette alınan yıllık aidat bedellerinin hesaba girdiği andan itibaren banka tarafından nemalandırıldığı ve bundan gelir elde edildiği kuşkusuzdur. Genel hukuk prensiplerinden olan "hiç kimse kendi kusuruna dayanarak menfaat elde edemez" ilkesi gözetildiğinde, bankanın yasal dayanağı olmaksızın aldığı üyelik ücretlerini hesabına girdiği andan itibaren avans faizi ile birlikte iade etmesi hakkaniyet ve adalete uygun olur.
Anlatılan nedenlerle;
HÜKÜM

1 -DAVANIN KABULÜNE,
2-Çankaya Kaymakamlığı 2.Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 28/10/2008 tarih ve 2236 sayılı kararının KISMEN İPTALİNE,
3-Kredi kartı üyelik bedeli olarak davacı tarafça ödenen 147,00 TL asıl alacak ve 123.28 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 270,28 TL'nin davalı taraftan TAHSİLİNE, davacı tarafa ÖDENMESİNE, asıl alacağa (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) dava tarihi 11/11/2008 tarihinden . itibaren değişen oranlarda avans faiz uygulanmasına,

Dair. taraf vekillerinin yüzüne karşı, kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.





Alıntı:
Yazan Av.Mustafa İnan
banka blokeyi icra takibine dayanarak değil, iş ticari iş olduğundan ve müteselsil kefalet olduğundan doğrudan kefile başvurarak tahsil yoluna gitmiştir. kefil olan kişinin banka nezdinde olan maaşı bankanın ilk el koyacağı şeydir. bu nedenle bir aykırılık görmüyorum