Mesajı Okuyun
Old 29-03-2010, 16:50   #3
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Ben ikisini de aktarıyorum:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1995/2-638
Karar: 1995/827
Karar Tarihi: 18.10.1995

Dava: Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 9.2.1994 gün ve 1993/224-1994/69 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 27.9.1994 gün ve 1994/8423-8717 sayılı ilamı ile;

(...Nafaka ve icra dosyalarının tetkikinden; bir kısım davalı tanıklarının ifadeleri aksine tarafların evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya gelmedikleri belirlenmiştir. Medeni Kanunun 134/son maddesi koşulları gerçekleştiğinden davanın kabulü gerekir. Bu yönler gözardı edilerek delillerin takdirinde yanılgı sonucu davanın kabulü yerine reddi bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden : Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, Medeni Kanuna 3444 sayılı yasa ile eklenen 134/son maddesinden kaynaklanan fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.

Anılan maddede, "boşanma sebeplerinden herhangi biri ile açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 yıl geçmesi halinde her ne sebeple olursa olsun müşterek hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmüne yer verilmiştir. Önce görülen şiddetli geçimsizlik hukuksal nedenine dayalı boşanma davasında verilen red kararı 10.3.1990 tarihinde kesinleşmiş temyize konu dava ise redden itibaren 3 yıllık süre geçtikten sonra 1.4.1993 tarihinde açılmıştır. M.K.'nun 134/son maddesinin uygulanmasında davanın kabul edilebilmesi için yasanın amaçladığı biçimde 3 yılı aşan bir süre içerisinde müşterek hayatın yeniden kurulamaması, fiili ayrılık vakasının gerçekleşmiş olması gerekir. Dosya içeriğinden önce görülüp redle sonuçlanan davadan sonra 3 yıl geçmesini müteakip temyize konu davanın açılmasına kadar tarafların müşterek hayatı yeniden kurmak ve sürdürmek amacıyla bir araya gelmedikleri anlaşılmış bulunmaktadır. Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.

O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, harcın istek halinde geri verilmesine, 18.10.1995 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

Diğeri:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1995/2-628
Karar: 1995/807
Karar Tarihi: 18.10.1995

Taraflar arasındaki "evlatlık ilişkisinin kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Rize Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 4.3.1994 gün ve 1993/100-1994/55 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 9.6.1994 gün ve 4911-5748 sayılı ilamı: (...Dinlenen tanık sözleriyle, davalı ile davalının babasının el ve işbirliği içinde davacının mallarına müdahale etmek istedikleri, çay mahsulünü kendi yararlarına topladıkları bu nedenle oluşan çekişme sonucu davacının davalının babası tarafından dövüldüğü gerçekleşmiştir. Diğer bir yönden davacının doğrulanan iddialarına karşılık davalının doğrulanmayan davacıya yönelik ithamları taraflar arasındaki evlatlık ilişkisinin temelinden sarsıldığını açıkça göstermektedir. Davalının babasının davacıya karşı gerçekleştirdiği eyleme seyirci kalması dahi Medeni Kanun'un 457/2. maddesiyle öngörülen ailevi görevlerini ağır ihmalidir. Taraflar arasında oluşan husumet, evlat edinenle evlatlık yönünden birbirlerine karşı olan saygı, sevgi, görüp gözetme gibi görev ve tutumlarını ağır şekilde zedelemiştir. Amacına aykırı bir şekilde devam edecek böyle bir ilişkinin devamında taraflar yönünden bir yarar kalmamıştır. Bu itibarla evlatlık ilişkisinin sona erdirilmesi yerine isteğin ret edilmiş olması doğru bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğuyla karar verildi.

Saygılarımla...