Mesajı Okuyun
Old 27-03-2008, 15:30   #2
avukatzd

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas : 2005/2924
Karar : 2006/2596
Tarih : 13.03.2006
ÖZET : Somut olayda görüldüğü gibi davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş olması ve Ceza Yasasının bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağına dair hükümü uyarınca, davalı trafik sigortacısı hakkında ceza zaman aşımı süresinin uygulanması gerekir. Öte yandan, 765 s. Türk Ceza Yasası 'na göre kamu davasının düşmesi, cürümden zarar gören şahsın davadan vazgeçmiş olmasından Heri gelmiş ve vazgeçtiği sırada davacı hukuk-u şahsiyesini ayrıca muhafaza eylememiş ise artık hukuk mahkemesinde dahi dava edemez, hükmünü içermekte olup, zarar görenin hukuk davası dışında vazgeçmesinin hukuki sonuç doğurabilmesi için hem vazgeçme kamu davası açıldıktan sonra hakim önünde gerçekleşmeli ve hem de bu vazgeçme ile kamu davası düşmelidir.
(2918 sayılı Trafik K. m. 109) (765 sayılı TCK. m. 111) (5237 sayılı TCK. m. 73)
KARAR METNİ :
Taraflar arasında görülen davada K. Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 18.11.2004 gün ve 2004/215-2004/572 s. kararın Yargıtay'ca tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. L. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve bütün belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın müvekkillerinden U.'ün eşi diğerlerinin ise babası olan V.'a çarparak ölümüne neden olduğunu, müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını ileri sürerek, toplam 8.300.000.000.TL.nin temerrüt faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın yetki, zaman aşımı ve esas yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar doğrultusunda, davacılardan Ü.'ün ceza davasında şikayetçi olmadığı, sair davacıların ise kişisel hak talebinde bulunmadıkları, ceza davasındaki zaman aşımı süresinden yaralanamayacakları, davanın 2918 s. KTK.nun 109 uncu maddesi hükmünce iki senelik süre içinde açılması gerektiği, davacıların 08.03.2002 günlü ibraname ile davalıyı ibra ettikleri, böylece zararı ve faili öğrendikleri, bu tarihten itibaren iki senelik zaman aşımı süresi içinde dava açmadıkları gerekçesiyle, zaman aşımı sebebi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davalı sigorta şirketinin trafik sigortacısı olduğu aracın davacıların murisinin ölümüne neden olmasından kaynaklanan maddi (destek) tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçelerle davalı trafik sigorta şirketi yönünden uzamış ceza zaman aşımı süresinin uygulamayacağı sonucuna varılarak, davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Oysa, 2918 s. KTK.nun 109/2 nci maddesindeki, davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş olması ve Ceza Yasasının bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağına dair hükümü uyarınca, davalı trafik sigortacısı hakkında ceza zaman aşımı süresinin uygulanması gerekir. Kaldı ki; KTK.nun 109 uncu madde hükmüne Trafik Sigortası Genel Şartları'nın 17 nci maddesinde aynen yer verilmiş bulunmaktadır. Öte yandan, 765 s. Türk Ceza Kanunu'nun 111 nci maddesi, kamu davasının düşmesi, cürümden zarar gören şahsın davadan vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada davacı hukuk-u şahsiyesini ayrıca muhafaza eylememiş ise artık hukuk mahkemesinde dahi dava edemez, hükmünü içermekte olup, zarar görenin hukuk davası dışında vazgeçmesinin hukuki sonuç doğurabilmesi için hem "vazgeçme kamu davası açıldıktan sonra hakim önünde gerçekleşmeli" ve hem de "bu vazgeçme ile kamu davası düşmeli"dir. Somut olayda, davacılardan sadece U.'un müşteki olarak davet edildiği ceza mahkemesinde, bu davacının şikayetçi olmaması sonucu sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine ait verilmiş bir karar dahi bulunmamaktadır.
Bu durumda, mahkemece, yukarda yapılan açıklamalar çerçevesinde, davalı sigorta yönünden davanın esasına girilmek gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle yazılı biçimde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
3- Bozma neden ve şekline göre, davacılar vekilinin ibraya ait temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı, bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, ibraya ait temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas : 2002/4156
Karar : 2003/4477
Tarih : 05.05.2003
ÖZET : 1- 01.07.1994 gün ve 3/3 S. İBK, 506 S. Kanun´un 26 ncı maddesine dayalı rücu davalarının, SSK´nun sigortalısına yaptığı ödeme gününden itibaren başlayan 10 senelik akdi zaman aşımı süresi içerisinde açılabileceğine ait olup somut dava, aynı Kanun´un 3 ncü kişilerin sorumluluğuna ait olan 39 ncu maddesine dayalı olduğundan, 2918 S. KTK´nun 109 ncu maddesi, zaman aşımı bakımından uygulama yeri bulacaktır.
2- 2918 S. KTK´nun 109/2 nci fıkrasında ön görülen (uzamış) ceza zaman aşımı süresinin uygulanabilmesi için, fail hakkında ceza davası açılmış olması koşul olmayıp, haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç oluşturması yeterlidir. Ancak, Öte yandan, ceza davasında kişisel hak istenmiş olup ta zaman aşımı sebebiyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilirse, hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davası, (uzamış) ceza zaman aşımı süresine değil, 2918 S. KTK´nun 109/1 nci maddesindeki 2 senelik hukuk zaman aşımı süresine tabidir.
3- Somut dava, Türk Ticaret Yasası 1301 nci maddesine dayalı bir rücu davası olmadığından, açılacak hukuk davasının zaman aşımı süresinin başlangıcı olan (eylemi ve sorumluyu öğrenme tarihi olan ) olay tarihinin, davacı SSK için uygulanması sözkonusu değildir. Zira, davacı SSK, temelinde bir dönme hakkının varlığını gerektiren ve kaynağını B.K´nun 50, 51 ve 147 nci maddelerinden alan kendine özgü halefiyete göre hak sahibi olup,alacaklısı olan sigortalısını tatmin ettiği anda yeni bir hak kazanır, dolaysıyla onun haklarını olduğu gibi devralmaz.
(2918 sayılı Trafik K. m. 99, 109) (818 sayılı BK. m. 50, 51, 60/2, 147) (506 sayılı SSK. m. 26, 39) (765 sayılı TCK. m. 102, 105, 565) (6762 sayılı TTK. m. 1301)
KARAR METNİ :
Taraflar arasında görülen davada Suruç Asliye Mahkemesi´nce verilen 24.4.2002 gün ve 2001/112 - 2002/92 s. kararın Yargıtay´ca tetkiki davalı H.... Sigorta A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve bütün belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, asıl davada davalıların sürücüsü ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı, birleşen davada davalının trafik sigortacısı oldukları aracın içerisinde müvekkili kurum işyeri sigortalılarından yolcu olarak bulunan Talat´ın tek taraflı kaza sonucu yaralandığını, sürücü davalılardan Osman´ın tam kusurlu olduğunu, müvekkilince sigortalısına 02.06.1999 gününde 32.418.750 TL. geçici işgörmemezlik ödendiğini, 07.04.1999 gününde sona eren tedavi sebebiyle 45.318.000 TL. tedavi gider harcandığını, davalıların kurum zararından 506 S. Yasa´nın 39 ncu maddesi gereğince sorumluluklarının bulunduğunu ileri sürerek, 45.318.000 lira´nın 07.04.1999, 32.418.750 lira´nın 01.06.1999 gününden itibaren temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı H.... Sigorta A.Ş. vekil, 2918 S. KTK´nn 109 ncu maddesi gereğince 2 senelik zaman aşımı süresinin dolduğunu savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı sigorta, asıl davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı Osman, asıl davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen adli tıp raporu doğrultusunda, davalılardan Osman´ın tam kusurlu olduğu, davanın B.K´nun 60/2 nci ve 2918 S. KTK´nun 109/2 nci maddeleri karşısında 5 senelik ceza zaman aşımı içerisinde açıldığı, ceza davasının hiç açılmamış olması veya mahkumiyet kararı verilmemiş olmasının işbu hukuk davasını etkilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, birleşen davada davalı olan H.... Sigorta A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamasına göre, birleşen davada davalı H.... Sigorta A.Ş. vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, 506 S. Kanun´ un 39 ncu maddesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Çekişme, davanın 2918 S. KTK´nun 109 ncu maddesindeki hukuk veya ceza zaman aşımı sürelerinden hangisine tabi olduğu noktasında toplanmaktadır. Mümeyyiz davalı sigorta vekili, bu maddedeki 2 senelik hukuk zaman aşımı süresinin dolduğunu savunmuş ise de mahkemece, iddia doğrultusunda 5 senelik zaman aşımı süresi uygulanarak, esasa girilmiştir.
Öncellikle belirtmek gerekir ki, 01.07.1994 gün ve 3/3 S. İBK, 506 S. Kanun´un 26 ncı maddesine dayalı rücu davalarının, SSK´nun sigortalısına yaptığı ödeme gününden itibaren başlayan 10 senelik akdi zaman aşımı süresi içerisinde açılabileceğine ait olup, bu İBK´nın, işbu davada uygulanması mümkün değildir. Zira, işbu dava, aynı Kanun´un 3 ncü kişilerin sorumluluğuna ait olan 39 ncu maddesine dayalı olduğundan, 2918 S. KTK´nun 109 ncu maddesi, zaman aşımı bakımından uygulama yeri bulacaktır.
Bilindiği üzere, 2918 S. KTK´nun 109/2 nci fıkrasında ön görülen (uzamış) ceza zaman aşımı süresinin uygulanabilmesi için, fail hakkında ceza davası açılmış olması koşul olmayıp, haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç oluşturması yeterlidir. Bu bakımdan, takibi şikayete bağlı suçlarda, şikayet süresinin geçirilmiş olması sebebiyle ceza davasının açılamaması veya bir ceza davası açılmış olup ta, bu davanın şikayet süresinin geçirilmiş olması sebebi ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olması bu suça ilişkin ceza zamanaşımının tazminat davasında uygulanmasına engel değildir. Öte yandan, ceza davasında kişisel hak istenmiş olup ta zaman aşımı sebebiyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilirse, hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davası, (uzamış) ceza zaman aşımı süresine değil, 2918 S. KTK´nun 109/1 nci maddesindeki 2 senelik hukuk zaman aşımı süresine tabidir.
Somut olayda,davalılardan sürücü Osman, Suruç Asliye Ceza Mahkemesi´nde yargılanmış olup, kişisel hak istemine bulunmayan müşteki Talat´ın şikayetçi olmadığını bildirmesi ve buna bağlı olarak eylemin TCK´nun 565 nci maddesi kapsamına girmesi sebebiyle ceza davasının, TCK´nun 102/6, 105/1-2 maddeleri gereğince 1 senelik zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Talat, ceza davasında kişisel hak isteminde bulunmadığından ve şikayetçi olmadığını bildirdiğinden, işbu davada zarar sorumluları bakımından ceza zaman aşımı uygulanamaz ise de, asgari süreden 2 senelik hukuk zaman aşımı süresi içerisinde bu dava açılmalıdır. Bu dava, TTK´nun 1301 nci maddesine dayalı bir rücu davası olmadığından, Talat´ın açacağı bir hukuk davasının zaman aşımı süresinin başlangıcı olan (eylemi ve sorumluyu öğrenme tarihi olan ) olay tarihinin, davacı SSK için uygulanması sözkonusu değildir. Zira, davacı SSK, temelinde bir dönme hakkının varlığını gerektiren ve kaynağını B.K´nun 50, 51 ve 147 nci maddelerinden alan kendine özgü halefiyete göre hak sahibi olup,alacaklısı olan sigortalısını tatmin ettiği anda yeni bir hak kazanır, dolaysıyla onun haklarını olduğu gibi devralmaz. Esasen, tüzel kişilerde dava açmaya yetkili organın, eylemi ve zarar sorumlusunu öğrenmesinden itibaren,zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Davacı SSK´nun, yetkili organının bu öğrenme tarihi ise dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Bu durumda, bu açıklamalara göre, 2 senelik hukuk zamanaşımının başlangıcı tespit edilmek gerekirken, yazılı gerekçelerle 5 senelik ceza zaman aşımı süresinin uygulanması doğru olmamıştır.
3- Birleşen davadan önce davalılardan H.... Sigorta A.Ş´nin temerrüde düşürüldüğü iddia ve ispat edilmediğine göre, 2918 S. KTK´nun 99 ncu maddesi uyarınca birleşen dava gününden itibaren bu davalı sigorta bakımından temerrüt faizi uygulanması gerekirken yazılı tarihlerden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi de kabul şekli bakımından doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarda (1) no.lu bentte açıklanan nedenle, birleşen davada davalı H.... Sigorta A.Ş´nin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) no.lu bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile birleşen davada verilen hükmün bu davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05.05.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas : 1999/1163
Karar : 1999/3022
Tarih : 08.04.1999
ÖZET : Haksız eylemden kaynaklanan tazminat davaları bir senelik zamanaşımına tabi olmakla birlikte, haksız eylemin suç teşkil etmesi ve bu suçun daha uzun bir zamanaşımına tabi olması halinde, hukuk davasındaki istemler hakkında dahi o suç için ön görülen ceza zaman aşımı uygulanır. Trafik kazasından doğan tazminat istemlerinde bu kural hem sürücü ve hem de işleten için geçerlidir.
(818 sayılı BK. m. 60) (765 sayılı TCK. m. 102) (2918 sayılı Trafik K. m. 109)
KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın zaman aşımı sebebiyle reddine ait hükmün süresi içerisinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Davacılar, davalının trafik kazası sonucu desteklerinin ölümüne neden olduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Mahkemece, davanın zamanaşımına uğradığı gerekçe gösterilerek istemin reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. 1209
Dosyadaki kanıt ve belgelere göre davalının 23/07/1991 gününde yönetimindeki araçla zararlandırıcı eylemin meydana gelmesine neden olduğu ve bu eylem sonunda davacıların desteğinin öldüğü, İsmail adlı kişinin de 25 tarih iş ve gücünden kalacak derecede yaralandığı anlaşılmaktadır. Yine davalının bu eylemi sebebiyle hakkında kamu davası açıldığı, sonuçta davalının Türk Ceza Yasasının 455/2. maddesi uyarınca hükümlülüğüne karar verildiği, kararın kesinleştiği görülmüştür. Belirtilen kanun maddesine aykırı davrananların on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecekleri öngörülmüştür. Kamu davasının zaman aşımı süresini düzenleyen aynı Kanunun 102. maddesinin 3 no.lu bendinde, Kanunun 455/2. maddesinde ön görülen ceza miktarına göre, kamu davasının on senede zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir. Borçlar Yasasının 60. maddesinde ise, haksız eylemden doğan tazminat istemine ait davaların bir senelik zamanaşımına tabi olduğu, ancak haksız eylemin suç teşkil etmesi durumunda, o suç için ön görülen ceza zamanaşımının, hukuk davasındaki istemler içerisinde uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 2918 s. Karayolları Trafik Yasasının 109. maddesinde de Borçlar Yasasının 60. maddesindeki genel kural olan bir senelik süreden farklı iki senelik zaman aşımı süresinin esas alındığı, ancak, eylemin cezayı gerektirmesi durumunda da ceza zamanaşımının uygulanacağını belirterek sonuçta, Borçlar Kanunundaki genel düzenleme ile paralellik sağlanmıştır. Yine aynı madde de bu sürelerin yalnızca sürücü hakkında geçerli olabileceği açıkça belirtilmediği gibi tazminatın sorumlulardan isteneceği belirtilerek işleteninde aynı kurala tabi olduğu kabul edilmiştir. Yargıtayın yerleşmiş kararları da bu yöndedir.
Davaya konu olan olay, suç teşkil edip 23/07/1991 tarihinde meydana gelmiştir. Eldeki dava ise 28/08/1997 tarihinde açılmıştır. Yukarda belirtilen kanuni düzenlemeler itibariyle, tazminat isteminin ceza zamanaşımına tabi olduğu, bu sürenin de somut olay itibariyle on senelik süreye tabi bulunduğu açıktır. Olayın meydana geldiği gün ile davanın açıldığı tarih gözetildiğinde aradan on senelik sürenin geçmediği görülecektir. Davacıların ceza davasına katılmaları veya katılmamaları, ceza davasının sona ermesinden sonra iki yıl içerisinde açılmasını gerekli kılmaz. Burada ön görülen husus, zarar görenin zararı öğrenmesi değil, bu durumda, kişisel hakkın ceza zaman aşımı süresine tabi olmasıdır. Zarar gören, ceza davası süresince davaya katılıp tazminat isteyebileceği gibi, o davada tazminat istemeden davaya katılabilir ve ceza davası somut olayda olduğu gibi on senelik süre geçmeden sonuçlanmış olsa dahi, olay gününden itibaren on yıl içerisinde kişisel haklarını isteyebilir.
Açıklanan bu kanuni düzenlemeler ve hukukun genel ilkeleri gözetilerek, davacıların tazminat istemleri incelenmeli ve varılacak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönün gözetilmemiş olması, usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç : Temyiz edilen kararın belirtilen sebeple (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istem halinde geri verilmesine, 08/04/1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : YKD. Eylül-1999 s: 1208

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas : 1975/4858
Karar : 1976/74
Tarih : 06.01.1976
ÖZET : Borçlar kanununun salt kuralına göre, suç niteliği taşıyan bir haksız eylemden ötürü açılacak tazminat davasının zamanaşımı; eylem için ceza davası açılmış olup olmaması araştırılmaksızın ceza zamanaşımıdır. Bu sebeple kişisel ceza davasına C. savcısının katılmamış olması hukuk davasının zaman aşımı süresini değiştirmez.
(818 sayılı BK. m. 60/2) (1412 sayılı CMUK. m. 344, 347)
KARAR METNİ :
Davacı avukatı; davalıların müvekkilini dövüp yaraladıklarını ileri sürerek 35000 TL. maddi ve manevi tazminatın alınmasını istemiştir.
Yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden: Davacı avukatı.
Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Suç sayılan bir haksız eylemi işleyen kişiye karşı açılan tazminat davasına uygulanacak zamanaşımı Borçlar Kanununun 60. maddesinin ikinci fıkrasında açıklandığı üzere ceza zamanaşımıdır. Bu nitelikteki eylemlere o maddenin 1. fıkrasında yazılı 1 senelik zaman aşımı uygulanmaz. Bu ana kuralın uygulanması için haksız eylemden sonra ceza davasının açılmış olup olmaması araştırılmaz. Kanunun bu kuralı salttır. Aynı zamanda işlenmiş olan bu haksız eylemden ötürü Cumhuriyet Savcılığınca açılması gerekli ceza davasına katılınmadığı bildirilerek karar verilmiş olması bu sonucu değiştirmez. Çünkü, cezayı gerektiren haksız eylemden ötürü Kamu davası için hiç bir işlem yapılmaması dahi aynı sonucu doğurur. O durumda bu haksız eylemin, adiyen ve Türk Ceza Kanununun 456/4. maddesinde açıklanıp kovuşturması şikayete bağlı eylemden ötürü bir yıl geçtikten sonra 04/09/1973 tarihinde dava açılınca suçun bağlı olduğu zaman aşımı süresinde davanın ileri sürüldüğü düşünülmelidir. Mahkemece bu yön gözetilmeden ve Savcılıkça verilen takipsizlik kararının nitelikçe suçun işlenmediğinden değil, işlenmiş olan suça göre açılacak davaya katılınmadığı ilkesine dayanıldığı gözetilmeden zamanaşımından davanın reddi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA ve peşin harcın istem halinde geri verilmesine 06/01/1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : YKD. Şubat-1977 s: 190