Mesajı Okuyun
Old 17-09-2010, 12:35   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın bütünleyici parça

Aşağıda sunulan karar icra takibinde işinize yarayabilir düşüncesiyle aktarıyorum:

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/14317

K. 2001/15305

T. 2.10.2001

• KİRA SÖZLEŞMESİ ( Cezai Şart Veya Vade Farkı Adı Altında Bir Bedelin Sözleşmede Yer Alması Nedeniyle İcraen Tahsilinin Mümkün Olmadığı - Kiranın Geç Ödenmesi )

• VADE FARKI ( Kiranın Geç Ödenmesi/Sözleşmenin Hususi Şartlar Bölümünde Kararlaştırılan - İcraen Tahsilinin Mümkün Olmadığı/Yargılamayı Gerektirdiği )

• KİRANIN GEÇ ÖDENMESİ ( Cezai Şart Veya Vade Farkı Adı Altında Bir Bedelin Sözleşmede Yer Alması Nedeniyle İcraen Tahsilinin Mümkün Olmadığı )

• KİRA SÖZLEŞMESİNE DAYALI İCRA TAKİBİ ( Sözleşmede Yeralan Cezai Şart Veya Vade Farkının İcraen Tahsilinin Mümkün Olmadığı - Yargılamayı Gerektirdiği )

818/m. 101

ÖZET : Vade farkın bedelin vadesinden sonra ödenmeye kalkışılması halinde mal bedelinin belirlenmesine esas teşkil eden bir unsur olup, kira sözleşmesinde vücut bulmasının hukuken mümkün olup olmayacağı yargılamayı gerektirir. Kiranın geç ödenmesinden dolayı sadece icrada talep edilebilecek alacak fer'i faiz olup,cezai şart veya vade farkı adı altında bir bedelin sözleşmede yer alması nedeniyle icraen tahsili mümkün değildir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu vekilince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Vade farkı mal ve hizmet satın alınmasına yönelik akitlerde özellikle kararlaştırılan ve vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihinde, mal veya hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle alacağın ulaştığı miktarı ifade eder. Vade farkı sözleşmenin kuruluşunda veya sözleşme şartlarına yapılan bir ilave ile kararlaştırılabileceği gibi vade farkı ilişkisinin taraflarca sürekli olarak uygulandığı, sözleşmenin bir unsuru olduğu haller ile iradeye delalet eden fiiller ve olguların oluşması ile de vücut bulabilir. Vade farkının başlangıcı vade tarihi olup, ayrıca temerrüt şartlarını yerine getirmeye ilişkin prosedüre ihtiyaç yoktur.
Vade farkı ile temerrüt faizi benzerlik gösterir ise de, temerrüt faizi temerrüde düşme tarihinden vade farkı ise vadeden başlar. Vade farkı geç ödemeden dolayı yapılması gereken feri bir ödemeyi değil, bu bedelin vadesinden sonra ödenmeye kalkışılması halinde, mal bedelinin belirlenmesine esas teşkil eden bir unsur olmaktadır. Bu nedenledir ki, vade farkına B.K.'nun 101.maddesi gereği temerrüt faizi uygulanabilir.(H.G.K. 1999/19-933 E. 1999/950 K.,17.11.1999 T. )
Geniş anlamda kira sözleşmesi bir bedel karşılığında geçici bir süre için başkasına ait taşınır veya taşınmaz malın kullanılmasına "kira", buna ilişkin anlaşmaya da "kira sözleşmesi" denilir. Bu nedenledir ki, yukarıda tanımlanan vade farkının kira sözleşmesinde vücut bulmasının hukuken mümkün olup olmayacağı yargılamayı gerektirir. Belli dönemlerde kiranın geç ödenmesinden dolayı sadece icrada talep edilebilecek alacak fer'i faiz olup, cezai şart veya vade farkı adı altında bir bedelin sözleşmede yer alması nedeniyle icraen tahsili mümkün değildir. Hal böyle olunca: Bu kurallar ışığında somut olayın incelenmesinde; Taraflar arasında aktedilen takip dayanağı 1.1.1998 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümü 3.maddesinde yer alan % 10 vade farkının bu aşamada istenebilme olanağı yoktur.
Açıklanan bu durum karşısında Mercice, alacaklının talep edebileceği yasal faiz hesaplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken vade farkı temerrüt faizi olarak nitelendirilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428.maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 2.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

(Kaynak: Kazancı)