Mesajı Okuyun
Old 01-04-2012, 17:30   #10
tiryakim

 
Olumlu

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın tiryakim,

hukukta dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sonsuza kadar kişi olabileceğini hangi hukuk kuralına ve hangi kaynağa dayanarak iddia ediyorsunuz?

Benim naçizane görüşümün kaynağı Prof. Dr. Ejder Yılmaz'ın Hukuk Sözlüğü adlı eserinin dördüncü baskısı, sayfa 947.

Saygılarımla

Sayın Gemici;

Benim naçizane dayanağım ise ;

Yargıtayın Verdiği Kararlardır...

Hukukta 3. ve 4.Kişinin olduğuna dair Karar;

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/5563
Karar: 2011/7537
Karar Tarihi: 14.07.2011
TASARRUFUN
İPTALİ DAVASI - TAŞINMAZLARIN TASARRUF TARİHİNDEKİ GERÇEK DEĞERİNİN BELİRLENMESİ - İVAZLAR ARASINDA FAHİŞ FARK OLUP OLMADIĞININ SAPTANMASI - DAVALI ÜÇÜNCÜ VE DÖRDÜNCÜ KİŞİLERİN BORÇLUNUN IZRAR KASTINI BİLEBİLECEK KİŞİLERDEN OLUP OLMADIKLARI
ÖZET: Somut olayda mahkemece davalıların ızrar kastının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davaya konu taşınmazların başında uzman bilirkişiler vasıtası ile keşif yapılarak taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi ve ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, ayrıca davalılar arasında yakın akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı gibi bir yakınlık olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olup olmadıklarının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
(6183 S. K. m. 24, 28, 29, 30) (2004 S. K. m. 277) (YHGK. 25.11.1987 T. 1987/15-380 E. 1987/872 K.)
Dava: Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; karar da yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Karar: Davacı vekili davalılardan M. R. K.'nun ortağı olduğu şirketin vergi borcu sebebiyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığım ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazları diğer davalılara sattığını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalılardan M. R. K. davaya karşı cevap vermemiş, diğer davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 Sayılı Kanunun 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkım almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal sebeple iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İ.İ.K.'nun 28, 29 ve 30 maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır. Bu yasal sebeple de, davacı tarafından 6183 Sayılı Kanunun 28, 29 ve 30. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü kişi nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.
Somut olayda mahkemece davalıların ızrar kastının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davaya konu taşınmazların başında uzman bilirkişiler vasıtası ile keşif yapılarak taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi ve ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, ayrıca davalılar arasında yakın akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı gibi bir yakınlık olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olup olmadıklarının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına, peşin alman harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 14.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Hukukta 5. Kişinin olduğuna dair Karar;

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/2974
Karar: 2010/8597
Karar Tarihi: 21.10.2010 
TASARRUFUN
İPTALİ DAVASI - TAŞINMAZI SATIN ALAN BEŞİNCİ KİŞİ KONUMUNDAKİ KİŞİYE KARŞI DAVA AÇILMIŞ OLDUĞU - TASARRUF İŞLEMİNİN TARAFI OLAN DİĞER KİŞİLERİN DE HAKLARI ETKİLENECEK OLMASI - TARAF TEŞKİLİ SAĞLANMASI GEREĞİ - ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞI
ÖZET: Somut olayda borçlu olduğu bildirilen Ş.’in kendisine ait taşınmazı dava dışı O.'a, onun tarafından yine dava dışı A. ve E'e, onlar tarafından da davalı A.'e satılmış olduğu öne sürüldüğü halde dava sadece borçlu Ş. ile beşinci kişi konumunda olan A'in aleyhine açılmıştır. Beşinci kişi olan A'in aleyhine dava açıldığına ve davada yapılan tasarruf işlemlerinin iptali istenildiğine göre, iptal kararı verilmesi halinde davada taraf gösterilmeyen ancak tasarruf işleminin tarafı olan kişilerin de hakları etkileneceğinden dava dışı O. ile A. ve E.'e de dava dilekçesinin tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanması gerekmektedir. İptal davalarında borçlu ile üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup, üçüncü kişiden satın alan dördüncü ve beşinci kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp bunlar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığı niteliğinde olması nedeniyle sadece beşinci kişi konumundaki davalının yetki itirazında bulunması halinde bu davalı yönünden dosyanın tefrik edilerek yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir.
(2004 S. K. m. 277, 282) (1086 S. K. m. 43, 44, 45, 46, 47, 48)
Dava: Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Davacı vekili davalılardan Ş’in müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazı O.'a, onun tarafından A. ve E.'e, onlar tarafından da davalı A.'e satıldığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılardan A.'in yetki itirazı ile birlikte davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece dava dilekçesinin yetki nedeniyle dosyanın Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali iste-mine ilişkindir. Aynı Yasanın 282. maddesi uyarınca iptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılması gerekir. Bunlardan başka kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. Somut olayda borçlu olduğu bildirilen Ş.’in kendisine ait taşınmazı dava dışı O.'a, onun tarafından yine dava dışı A. ve E'e, onlar tarafından da davalı A.'e satılmış olduğu öne sürüldüğü halde dava sadece borçlu Ş. ile beşinci kişi konumunda olan A'in aleyhine açılmıştır. Beşinci kişi olan A'in aleyhine dava açıldığına ve davada yapılan tasarruf işlemlerinin iptali istenildiğine göre, iptal kararı verilmesi halinde davada taraf gösterilmeyen ancak tasarruf işleminin tarafı olan kişilerin de hakları etkileneceğinden dava dışı O. ile A. ve E.'e de dava dilekçesinin tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de iptal davalarında borçlu ile üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup, üçüncü kişiden satın alan dördüncü ve beşinci kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp bunlar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığı niteliğinde olması nedeniyle sadece beşinci kişi konumundaki davalının yetki itirazında bulunması halinde bu davalı yönünden dosyanın tefrik edilerek yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekirken dava dosyasının tamamının yetkisizlik kararı ile Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş olması da doğru değildir.
Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Hukukta 6. Kişinin Olduğuna Dair Karar;

Esas :2010/12141
Karar:2011/3214
Tarih:07.04.2011
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-KARAR-
Hükmüne uyulan YARGITAY bozma ilamında özetle; Davacı vekilinin dava dilekçesinde, her türlü yasal delile dayandığını bildirmiş olduğundan, davalıların borçluyla olan ilişkilerinin ve borçlunun durumunu bilebilecek durumda oldukları konusunda delillerini ikmal için süre verilmesi, taraf delilleri toplanarak birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması GEREĞİNE DEĞİNİLMİŞTİR. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR. 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek için borcun doğumundan sonra yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların, geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın TAHSİLİNİ SAĞLAMAKTIR. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynıyla İLGİLİ DEĞİLDİR. Aynı yasanın 25 inci maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçluyla hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Yine aynı yasanın 31 inci maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum EDİLMESİ GEREKİR. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki GERÇEK DEĞERİDİR. Somut olayda, davalı borçlu Şentürk Saya Çanta Deri Konfeksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti.ne ait 2611 ada 2 sayılı parsel üzerindeki 1, 9, 10, 11 ve 15 nolu bağımsız bölümler davalılardan Hayri Şentürk’e, Hayri tarafından 1, 9, 10 ve 15 nolu bağımsız bölümler davalı Adem Üsküplü’ye, Adem tarafından Adnan Güney’e, Adnan tarafından da 1 nolu bağımsız bölüm davalılardan Ender Kaplan ve Mehmet Yurduseven’e, 9, 10 ve 15 nolu bağımsız bölümler ise davalı Nuran Akdoğan’A SATILMIŞTIR. Dava konusu 11 nolu bağımsız bölüm ise davalı Hayri tarafından davalı Vedat Öztürk’e, onun tarafından da davalı Jale Pınar Öztürk’E SATILMIŞTIR. Davacı tarafından açılan dava sonucunda sözü edilen bu taşınmazlara ilişkin davanın kabulüyle yapılan tasarrufların iptaline karar verilmiş, Dairemizce hükmü temyiz edenlerden Hayri Şentürk’ün temyiz itirazlarının reddine, diğer davalılardan Vedat Öztürk, Jale Pınar Öztürk, Ender Kaplan, Mehmet Yurduseven ve Adem Üsküplü’nün temyiz itirazlarının kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR. Böylece davalılardan üçüncü kişi konumunda olan davalı Hayri Şentürk ile hükmü temyiz etmeyen ve beşinci kişi konumundaki Adnan Güney ve altıncı kişi konumunda olan davalı Nuran Akdoğan yönünden davanın kabulüne dair verilen karar KESİNLEŞMİŞ OLMAKTADIR. Dosya arasındaki tapu sicil müdürlüğünün yazısı ile 15 nolu bağımsız bölümün en son malikinin dava dışı Abdülkadir Akın OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR. Bu durumda;
1 - 1 nolu bağımsız bölüme ilişkin önceki hükmü temyiz eden dördüncü kişi konumundaki davalı Adem Üsküplüyle altıncı kişi konumundaki davalılar Ender Kaplan ve Mehmet Yurduseven’in borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanamaması nedeniyle haklarındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de davalı üçüncü kişi Hayri Şentürk aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi nedeniyle, beşinci kişi Adnan Güney ise aleyhindeki önceki kararı temyiz etmemesi NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Ancak sözü edilen bağımsız bölüm Hayri ve Adnan tarafından elden çıkarılmış olduğundan bu davalılar yönünden dava bedele DÖNÜŞMÜŞ BULUNMAKTADIR. Bu durumda davalılar Hayri Şentürk ve Adnan Güney’in taşınmazları elden çıkardıkları tarihteki gerçek değerleri oranında ve davacı tarafın alacak ve ferileriyle sınırlı biçimde tazminata mahkum edilmeleri gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.
2 - Dava konusu 9 ve 10 nolu bağımsız bölümlere ilişkin temyiz itirazlarına gelince; bu taşınmazlar yönünden de davalı Adem Üsküplü’nün borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle hakkındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de davalılardan üçüncü kişi Hayri Şentürk yönünden aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi nedeniyle, beşinci kişi Adnan Güneyle altıncı kişi Nuran Akdoğan ise aleyhlerindeki önceki kararı temyiz etmemeleri NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Bu durumda davalılardan Adem Üsküplü hakkındaki davanın reddine, diğer davalılara yönelik davanın kabulüyle yapılan tasarrufların iptaline ve davacı tarafa taşınmazlar üzerinde cebri icra yapma yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır
3 - Dava konusu 11 nolu bağımsız bölüme ilişkin temyiz itirazları yönünden; dava konusu 11 nolu bağımsız bölüme ilişkin davada dördüncü kişi Vedat Öztürk ile beşinci kişi Jale Pınar Öztürk’ün borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanamaması nedeniyle haklarındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de üçüncü kişi konumundaki davalı Hayri Şentürk aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Bu durumda Hayri Şentürk’ün taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında ve davacı tarafın alacak ve ferileriyle sınırlı biçimde tazminata mahkum edilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.
4 - Dava konusu 15 nolu bağımsız bölüme ilişkin temyiz itirazları yönünden; davalı dördüncü kişi Adem Üsküplü’nün borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle hakkındaki davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de davalılardan üçüncü kişi Hayri Şentürk yönünden aleyhindeki önceki karar temyiz itirazlarının reddi nedeniyle, beşinci kişi Adnan Güneyle altıncı kişi Nuran Akdoğan ise aleyhlerindeki önceki kararı temyiz etmemeleri NEDENİYLE KESİNLEŞMİŞTİR. Bu durumda sözü edilen taşınmazın davadan sonra dava dışı Abdulkadir Akın’a satılıp satılmadığının tapu sicil müdürlüğünden sorularak taşınmaz davalı Nuran Akdoğan tarafından elden çıkarılmış ise davalılardan Adem Üsküplü hakkındaki davanın reddine, diğer davalılara yönelik davanın bedele dönüşmesi nedeniyle davalılar Hayri Şentürk, Adnan Güney ve Nuran Akdoğan’ın taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve davacı alacaklının asıl alacak ve ferileriyle sınırlı olacak biçimde tazminata mahkum edilmeleri, Nuran Akdoğan taşınmazı elden çıkarmamış ise yapılan tasarrufun iptaliyle davacı tarafa cebri icra yapma yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır
5 - Kabule göre de vekalet ücretinin hangi değer üzerinden hesaplandığının gerekçede gösterilmemiş olması da DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalılardan Hayri Şentürk, Adnan Güney ve Nuran Akdoğan’a ilişkin olarak BOZULMASINA 07.04.2011 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.


Teşekkürler...