Mesajı Okuyun
Old 21-08-2017, 21:58   #21
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Tapuda devir ile mülkiyet nakledilmiştir, ne var ki satıcı halen vasıtasız zilyettir.Bu durum "hükmen teslim" olup, satıcı özel bir nedenle vasıtasız zilyetliği elinde tutmaktadır.

Taşınmazın satıcı tarafından bir süre daha "özel nedenle" elde tutulması, aslen taşınmazın yeni malik tarafından "bedelsiz" kullanımına izin verilmesi eski yasadaki terimiyle "ariyet"(kullanım ödüncü) sözleşmesi teşkil eder. Sözleşme sonunda işgale devam edilmesi, ayni veya nısbi herhangi bir hakka dayanmayan haksız zilyetlik(fuzuli işgal)'e sebebiyet verir. Verilen taahhüt kira hukukunda uygulama yeri bulan "tahliye taahhüdü" olarak değerlendirilemez. Belki bu taahhüt ariyet akdi kapsamında teslim borcu yönünden "kesin vade" oluşturabilir.


Ayrıca:
Alıntı:
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/13404
Karar Numarası: 2017/216
Karar Tarihi: 19.01.2017
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Asliye Hukuk, ... Sulh Hukuk ve ... 2. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mülkiyet hakkına dayanan elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın kira hukukundan kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
... Sulh Hukuk Mahkemesince, davacının açmış olduğu dava niteliği itibariyle haksız el atmanın önlenmesi davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, merci tayini için dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK'nın 4/1-a maddesinde kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilâmsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara, konuları ve değerlerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı kanuna göre genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Somut olayda davacı vekili; davacının ... ili Merkez ilçesi... mahallesi... caddesi ...sokak ... Apt. Daire No:16'daki taşınmazı 22/01/2014 tarihinde davalıdan satın aldığı, aynı taşınmazda davalının talebi üzerine kira akdi yapılmaksızın bir-iki ay süre ile kiracı olarak oturmasına müsaade edildiğini, sözlü irade beyanı ile taşınmazı bir-iki ay süre zarfında tahliye taahhüdünü yerine getirmeyen davalının fiilen işgal durumuna düştüğünü, davalıya 04/11/2015 tarihinde ... 2. Noterliği kanalıyla ...yevmiye numaralı ihtarname çekildiğini, bir ay içerisinde taşınmazın tahliyesinin ihtar edildiğini, ihtarnamenin 09/11/2015 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini ve davalının temerrüde düştüğünü belirterek davalının haksız el atmasının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 31.03.2016 tarihli celsedeki imzalı beyanına göre, dava konusu taşınmazın eski maliki olan davalının, herhangi bir ücret talebi olmaksızın taşınmazı bir süre kullanmasına izin verilmiştir. Kira bedelinin kira sözleşmesinin kurucu unsurlarından olması nedeniyle taraflar arasında kira ilişkisi bulunmadığı anlaşılmakla davaya bakmakla genel görevli ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 19/01/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Bu nedenle somut olayda "kira hukuku"nun uygulanması olanağı yoktur.

3091 Sayılı Zilyetliğin İdari Yoldan Korunması Yasası Bakımından Konuyu incelersek, yasanın ancak "feri" ve "vasıtasız zilyedin" hakkını koruduğunu görürüz.

Alıntı:
Aslî Zilyetlik – Fer’î Zilyetlik
Eşya üzerinde aslî ve fer’î zilyetliğin birlikte olduğu hallerde, zilyetliğin idarî yoldan korumasından, 3091 Sayılı Kanuna göre, zilyetliğin son halkasını oluşturan fer’î zilyet korunur.

Kişinin aslî ya da fer’î zilyet olduğu, onun tutum ve davranışından anlaşılır. Zilyetliğin türünün belirlenmesinde, önemli olan kişinin tutumunun temelinde bir hakkın yatıp yatmadığı değil, kişinin tutumunun ve davranışının varlığı yönündeki iradesidir.
“… davacı idarenin, hazine adına kayıtlı taşınmazın kendisine tahsis edildiğinden bahisle, maden ruhsatına dayalı olarak işletilen ocağa giriş çıkışı engellemesinin 3091 Sayılı Kanun uyarınca önlenmesinde hukuka aykırılık yoktur.” Danıştay 10. D., E. 1995/5933, K. 1997/985 )

Vasıtasız Zilyetlik – Vasıtalı Zilyetlik
Bu ayrım, eşya üzerindeki fiili hakimiyetin kullanım durumuna göre yapılır. Bir eşya üzerinde fiilî hâkimiyetini doğrudan doğruya sürdüren kimse vasıtasız zilyet, başka bir kişi aracılığı ile sürdüren kimse ise vasıtalı zilyettir
(TMK. m. 974). Vasıtalı zilyet, yalnızca eşyadan semereler elde etmek, eşyayı hukuken korumak ve eşyayı tasarruf etme yetkisine sahiptir. 3091 Sayılı Kanuna göre zilyetliğin korumasından faydalanabilecek olan, malı en son elinde bulunduran vasıtasız zilyettir
(ÖZKAN, Bilal; "Taşınmaz Zilyetliğinin Tecavüzlere Karşı İdari Yoldan Korunması, Gazi Üni. Yüksek Lisans Tezi, 2010 Ankara)

Netice itibariyle, ne kira hukuku ne de zilyetliğin idari yoldan korunmasına dair hükümlerden yararlanabileceğimiz bu durumda, taşınmazın tahliye ve teslimi bazı meslektaşlarımın da belirttiği üzere ancak istirdat davası (men) ile gerçekleşebilir kanaatindeyim.