Mesajı Okuyun
Old 19-05-2012, 11:30   #9
özfn_34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.akinn
Trafik kazası sonrası müvekkilin aracının değerinin düştüğü için dava açılmıştı. maalesef iki yıllık zamanaşımı süresi tam dolarken dava açılmıştı. zamanaşımı süresi geçince tekrardan davayı açamıyoruz. şimdi şöyle bir durum söz konusu: müvekkilin aracına çarpan kişi önce durakta bekleyen 3 kişiye çarpıyor sonra müvekkilin arabasına. çarpan şoför ölüyor çarptığı kişiler ise yaralanıyor. yaralılar hiçbir şikayette bulunmuyor. ölen şoförün duraktakileri yaralaması ceza kanununda taksirle yaralamaya giriyor ve bu da kanunda yer aldığı için bende uzamış ceza zamanaşımını ileri sürmek istedim ancak müvekkil bir kaç sene daha bekleyemem dedi ve azletti. biz kendisine tüm masrafları tarafımızdan karşılanacağını söylememize rağmen kendisi ya yaptığım masrafları ve aracımın değer farkını faiziyle verin yada sizi şikayet edeceğim dedi bizde kabul etmedik ve şikayet etti bizi. sizce ben uzamış ceza zamanaşımını ileri sürebilirmiyim? çünkü savcıya yapacağım savunmada dosyanın ölü olmadığı masrafları karşılamak istediğimizi ve ben diğer binada saatinde olduğuma dair bir kaç meslektaşımı şahit olarak göstereceğim. uzamış ceza zamanaşımı yüzünden olayın seyrini değiştirebilirmiyim?

Söz konusu dava aracın uğradığı zararla ilgili değil de mesela ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olsaydı uzamış ceza zamanaşımından faydalanabilecektiniz. Yargıtay birlikte açılmış olsa dahi aracın uğradığı zarar nedeniyle açılan davanın farklı, diğer zararlar nedeniyle açılan davanın farklı zamanaşımına tabi olduğunu düşünüyor. Ben karardaki 2. "Karşı Oy" a katılıyorum.

Esas :2000/10296
Karar:2001/1183
Tarih:18.02.2001

Davacı Hüseyin vekili tarafından, davalılar İsmail ve Ahmet aleyhine 5.11.1999 gününde verilen dilekçeyle trafik kazası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 27.3.2000 günlü kararın YARGITAYca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Davacı, davalı Ahmet´e ait İsmail´in kullandığı otomobil aracına çarpması sonucu araçta oluşan hasar bedeliyle yaralanması nedeniyle yaptığı tedavi gideri ve Borçlar Kanununun 47 nci maddesi uyarınca manevi tazminat İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR. Davalılar süresi içinde zamanaşımı defini ileri sürmüşler, olay tarihinden itibaren iki yıllık süre geçtiğinden davanın zamanaşımı nedeniyle reddini savunmuşlar ve YEREL MAHKEMECE savunma doğrultusunda dava zamanaşımı NEDENİYLE REDDEDİLMİŞTİR.

2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 109/1 inci maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin iki yıl içinde zamanaşımına UĞRAYACAĞI DÜZENLENMİŞTİR. Davacının araç hasarına ilişkin istemi zamanaşımı yönünden bu fıkra kapsamında kaldığından araç hasarına neden olma fiili için ceza kanunu daha uzun bir zamanaşımı öngörmediğinden ve olay tarihi 24.8.1997 olup dava 5.11.1999 tarihinde açıldığından ZAMANAŞIMI GERÇEKLEŞMİŞTİR. Ne var ki, yaralanma nedeniyle ilgili manevi tazminat ve tedavi giderine ilişkin talepler, 2918 sayılı Yasa´nın 109/2 nci fıkrasında ve BK.nun 60/2 nci fıkrasında uzamış zamanaşımına tabi olup fiil cezayı gerektirdiğinden ve ceza kanunu bu fiil için beş yıllık zamanaşımı süresi öngörmüş olduğundan, ayrıca dava tarihinde ceza zamanaşımı süresi dolmadığından bu kalem isteklerle ilgili işin esasının incelenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken anılan kalemlerle ilgili olarak da davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR.

Sonuç: Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 18.2.2001 tarihinde OYÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLDİ.

KARŞI OY AÇIKLAMASI

Davacı, meydana gelen trafik kazası sonucu yaralandığını ve aracının da hasar gördüğünü belirterek, araç hasar bedelini, tedavi giderini ve manevi tazminatın ödetilmesine karar VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR.

Mahkemece, davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle İSTEM REDDEDİLMİŞTİR.

Davacının temyizi üzerine daire, araç hasarına ilişkin istemin zamanaşımına uğradığı, diğer istemlerle ilgili zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle KARAR BOZULMUŞTUR.

Daire kararında, araç hasarına ilişkin olan istemin zamanaşımına uğradığı düşüncesine katılamadığımdan bu kalem istem içinde bozulması gerektiği düşüncesindeyim. Şöyle ki;

Eylem, haksız fiil olup, trafik kazası sonucunda 24.8.1997 gününde MEYDANA GELMİŞTİR. Bu haksız eylem sonunda davacının, henüz tedavisi devam etmekle birlikte 7 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralandığı ve aracının da önemli ölçüde hasara UĞRADIĞI ANLAŞILMAKTADIR. İşte davacı, bundan dolayı tazminat İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR.

Karayolları Trafik Yasasının 109 uncu maddesinde, trafik kazası sonucu meydana gelen zararlardan kaynaklanan tazminat istemlerinin iki yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu, eylemin cezayı gerektirmesi durumunda da ceza zamanaşımının UYGULANACAĞI ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.

Davalının eylemi TCK.nun 459/2 maddesine uygun olan bir SUÇ NİTELİĞİNDEDİR. Böyle bir suçun cezası gözetildiğinde, aynı yasanın 102/4 maddesindeki düzenleme itibarıyla beş yıllık zamanaşımı süresinin öngörüldüğü maddede YER ALMIŞTIR. Şu durumda davacı, bu zararını beş yıl içinde isteme HAKKINA SAHİPTİR. Bu süre, daire kararında da kabul edilmekte, ancak, yaralanmadan kaynaklanan isteklerin dışında kalan araç hasarını içermediği, dolayısıyla araç hasarına ilişkin olan istemin zamanaşımına uğradığı İFADE EDİLMİŞTİR. İşte kararın bu bölümüne katılamamaktayız.

Bir defa, davalının davacıya karşı işlediği haksız EYLEM TEKTİR. O da, davacı aracına çarparak davacının yaralanmasına ve araç hasarına NEDEN OLMASIDIR. Davalının bu eylemindeki zamanaşımını, yaralanma için ayrı, araç hasarı için ayrı DÜŞÜNMEK OLANAKSIZDIR. Çünkü, ceza hukuku bakımından da, trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm veya yaralanma olaylarından dolayı, haksız eylemi işleyene karşı, olayın özelliğine göre sanık, TCK.nun 455 ve 459 maddelerine göre cezalandırılmakta ve ayrıca aynı Yasanın 565 inci MADDESİ UYGULANMAMAKTADIR. Diğer bir anlatımla, sanığın tehlikeli vasıta kullanmasından ve böylece araç hasarına neden olmasından dolayı, ayrıca TCK.nun 565 inci MADDESİ UYGULANMAMAKTADIR. Bu madde, olayın özelliğine göre 455 veya 459 maddesinde eritilmekte ve böylece SONUCA GİDİLMEKTEDİR. Bu konuda ceza genel kurulu kararı DA BULUNMAKTADIR. (Ceza Genel Kurulunun 2.3.1981 gün ve 333/72 sayılı kararı)

Ayrıca davacı, davalının eylemi sonucu, birden fazla kalemleri içeren ZARARLARA UĞRAMIŞTIR. Bu zararlar davalının tek eylemiyle MEYDANA GELMİŞTİR. Her kalem talep için ayrı zamanaşımlarının öngörülmüş olması hukuki kargaşalığa NEDEN OLACAKTIR.

Yine, bu konuda zamanaşımını düzenleyen 2918 sayılı Trafik Yasasının 109 uncu maddesinin sözünde ve özünde böyle bir AYRIM ÖNGÖRÜLMEMİŞTİR. [b]Yasa maddesinde maddi zararlardan söz etmiş ve bunun iki yıllık ve ceza zamanaşımına tabi bulunduğu düzenleme ALTINA ALINMIŞTIR.

Daire kararında varılan sonuç, yaralanmayan salt aracı hasar gören için düşünülebilir. Çünkü bu halde, haksız eylemin suç niteliği değişmekte, salt tehlikeli vasıta kullanma SUÇUNU OLUŞTURMAKTADIR.

Açıklanan tüm bu nedenler itibarıyla, davacı isteminin, araç hasarı içinde zaman aşımına uğramadığı, bu bölüm istemin de bozma kararı kapsamına alınması gerektiği düşüncesindeyim. Bu nedenle çoğunluğun vardığı sonuca katılamıyorum. 18.2.2001

KARŞI OY YAZISI

Dava, trafik kazası sonucu davacının tedavi giderleriyle manevi tazminat istekleri ve araçta meydana gelen hasarın giderimi İÇİN AÇILMIŞTIR. BK.nun 60/2 maddesine göre, ceza kanunlarınca daha uzun zamanaşımına tabi olan işlerde ceza zamanaşımının uygulanacağı KURALI VARDIR. Somut olayda yaralamaya sebep olmaktan dolayı zamanaşımı süresi daha uzun olduğundan doğan sonuçların tamamında bu sürenin esas ALINMASI GEREKİR. Yaralamanın zamanaşımından araç hasarına sebep olmanın zamanaşımı süresi daha kısadır diye bütünlük arzeden olayı sonuçlarına göre farklı değerlendirmek MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bu nedenle isteklerin tamamı hakkında zamanaşımının gerçekleşmediğinin kabul edilmesi ve istekler hakkında ayrım yapılmaksızın zamanaşımının gerçekleşmediği gerekçesiyle bozma kararı verilmesi gerekirken, ayrım yapılarak bir bölüm için zamanaşımının gerçekleştiğini kabul etmenin uygun olmadığını düşündüğümden, bozma kararının yöntemine ve sonuçla ilgili bölümüne katılamıyorum. 18.2.2001