Mesajı Okuyun
Old 05-10-2011, 13:05   #5
av.tugba

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/4-716
K. 2003/724
T. 3.12.2003
• YARALANMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Davacının Davalı Kocası Tarafından Silahla Öldürülmeye Çalışılması Nedeniyle - "Manevi Tazminatın ( Tekliği ) ve Bölünmezliği" Kuralı Gereğince Bu Miktarın Sonradan Artırılamayacağı )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Davacının Davalı Kocası Tarafından Silahla Öldürülmeye Çalışılması Nedeniyle - "Manevi Tazminatın ( Tekliği ) ve Bölünmezliği" Kuralı Gereğince Bu Miktarın Sonradan Artırılamayacağı )
• ISLAH ( Davacının Sonradan Islah Adı Altında Manevi Tazminat Miktarını Artırması Manevi Tazminatın ( Tekliği ) ve Bölünmezliği Kuralına Aykırı Olduğu )
4721/m.24a/II, 25, 85, 143/II, 126/II, 305
818/m.47,49
ÖZET : Dava, davacının, davalı kocası tarafından silahla öldürmeye tam teşebbüs eylemi sonucu yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir. Manevi tazminat olaydan duyulan üzüntü, acı ve elemin karşılığıdır. "Manevi tazminatın ( tekliği ) ve bölünmezliği" kuralı gereğince bu miktarın sonradan artırılması mümkün değildir. Davacı, dava dilekçesi ile ... lira manevi tazminat istemiş, mahkemece daha önce davacı yararına .. lira manevi tazminat hüküm altına alınmıştır. Bu karar davacı tarafından temyiz edilmemiş, bir başka anlatımla benimsenmiş ve manevi tazminat yönünden davalı yararına usulî kazınılmış hak oluşturmuştur. Davacının sonradan ıslah adı altında manevi tazminat miktarını artırması da manevi tazminatın ( tekliği ) ve bölünmezliği kuralına aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "maddi manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.04.2002 gün ve 2001/29 E- 2002/159 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 20.01.2003 gün ve 2002/10276-2003/532 sayılı ilamı ile;

( ... 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava; davacının, davalı kocası tarafından silahla öldürmeye tam teşebbüs eyleme sonucu yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir. Davacı ıslah dilekçesi ile manevi tazminat istemini artırmış, mahkemece, talep edilen istemlerin aynen kabulüne karar verilmiştir. Karar davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Manevi tazminat olaydan duyulan üzüntü, acı ve elemin karşılığıdır. "Manevi tazminatın ( tekliği ) ve bölünmezliği" kuralı gereğince bu miktarın sonradan artırılması mümkün değildir. Davacı, dava dilekçesi ile 5.000.000.000 lira manevi tazminat istemiş, mahkemece daha önce davacı yararına 09.05.2000 tarih ve 1999/62 esas, 2000/278 karar sayılı ilamla 3.000.000.000 lira manevi tazminat hüküm altına alınmıştır. Bu karar davacı tarafından temyiz edilmemiş, bir başka anlatımla benimsenmiş ve manevi tazminat yönünden davalı yararına usulî kazınılmış hak oluşturmuştur. Davacının sonradan ıslah adı altında manevi tazminat miktarını artırması da manevi tazminatın ( tekliği ) ve bölünmezliği kuralına aykırıdır.

Şu durumda verilen karar temyiz eden davalının aleyhine ve kazanılmış hakkına aykırı olarak 5.000.000.000 lira manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, davacının, davalı kocası tarafından silahla öldürmeye tam teşebbüs eylemi sonucu yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.

Davacı, ıslah dilekçesi ile manevi tazminat istemini artırmış, mahkemece dava kabul edilmiş; tarafların temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Manevi tazminat zarar görenin kişilik değerlerinde, bedensel bütünlüğünün iradesi dışında ihlali hallerinde meydana gelen eksilmenin ( manevi zararın ) giderilmesi, tazmin ve telâfi edilmesidir.

Anayasamız 5, 12, 17, 20 ve 26.maddelerinde kişilik değerlerinin önemini esas alarak bunları ihlal edenlere karşı kişinin korunmasını garanti altına almıştır. Kanun koyucu, manevi tazminat davası açılacak halleri M.K.24a/II, 25, 85, 143/II, 126/II, 305, BK. 47. ve 49'ncu maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir.

BK.47.nci maddesi ise özel nitelikte bir hüküm olup, fizik ( maddi ) kişilik değerlerinin, yani yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararların tazminini düzenlemiştir. Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir. Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir. Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak M.K.nun 4.maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. Zarar gören, uğradığı haksız eylemden kaynaklanan maddi tazminatının miktarını tayin edip, talep edebilir. Hatta zarar gören, maddi zararını kısmi dava olarak bir defada değil, zamanaşımı, süresi içinde, birden fazla talepler halinde isteyebilir. Oysa manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmının açılacak kısmi dava ile kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer. Ödemenin uzaması, para değerindeki düşüşler, enflasyon nedeniyle alım gücünün azalması gibi nedenlerle hükmedilecek miktarın faizi ile birlikte tahsili zararı karşılamaktan uzak olması, manevi tazminatın bölünerek istenmesini haklı göstermez. Şartları varsa faizi aşan zarar isteme olasılığı düşünülebilinir.

Olayın özelliği itibariyle, davacının isteminin, ıslahla ve bu bağlamda Anayasa Mahkemesi'nin Resmi Gazete'nin 04.11.2000 gün ve 24220 sayısında yayınlanan 20.07.1999 gün E.1999/1, K:1999/33 sayılı kararı ile bir bağlantısı bulunmamaktadır. İstemin değiştirilmesi ve artırılması için, istekte bulunanın daha önceki isteminin dışında ve ondan daha fazla alacağının bulunması gerekir. Manevi zararda, zarar gören daha önce belirttiği istemi ile zararını açıkladığı ve belirttiği, artık geriye bir alacağı kalmadığı için gerek ayrı bir dava ve gerekse ıslah yoluyla bir istemde bulunamaz.

Öğretide ve kararlılık gösteren yargısal inançlarda da manevi tazminat davasının kısmi dava olarak açılamıyacağı, ıslah yolu ile de istemin arttırılamıyacağı benimsenmektedir. Buna gerekçe olarak da, manevi tazminat bir bütündür. Duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yolu ile belirlenip, karşı tarafa bildirildikten sonra arttırılması veya yeni bir dava açılarak istenmesi mümkün değildir. Çünkü manevi tazminatın takdirinde hakime çok geniş takdir yetkisi verilmiştir. Hakimin takdir yetkisi bölünemez ( Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru-Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı Cilt: II - 2001 sh: 1528 vd, Prof.Dr.Ejder Yılmaz Islah Yoluyla Dava Konusunun Arttırılması ( Anayasa Mahkemesi'nin 20.07.1999 tarihli ve 1/33 sayılı kararının değerlendirilmesi, 11.05.2001 tarihli makale ) sh:10 vd, Y.H.G.K.nun 02.07.1980 gün ve E: 3/1477 K:2113 sayılı, aynı kurulun 27.03.1981 gün ve E:9/1481 K: 251 sayılı, Aynı Kurulun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 ve 13.10.1999 gün ve 1999/21-648 K: 818 sayılı İçtihatları. )

Somut olayda davacı, dava dilekçesiyle 5.000.000.000 TL. manevi tazminat istemiş, mahkemece davacı yararına 09.05.2000 tarih, 1999/62 esas, 2000/278 karar sayılı ilamla 3.000.000.000 TL. manevi tazminata hükmedilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmemiş, manevi tazminat yönünden davalı yararına usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Anılan kararda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmamaktadır.

Yukarıda açıklanan ilkelere göre davacının sonradan ıslah yolu ile manevi tazminat miktarını artırması manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği kuralına aykırıdır.

O halde, yukarda yazılı gerekçelerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 03.12.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

yarx