Mesajı Okuyun
Old 12-10-2009, 08:46   #1
halit pamuk

 
Varsayılan 7- Tanıkla ilgili içtihatlar

TANIK



1.Tüzel kişilerin taraf oldukları davada, o tüzel kişiliğin temsilcisi durumundaki kişiler, tanık olarak dinlenebilir mi?


Tüzel kişinin taraf oldukları davada tüzel kişiliğin kanuni temsilcileri tanık olarak dinlenemez. Bu kişilerin isticvap yoluyla çağrılması gerekir.

“Usulüne uygun olarak dosyaya sunulan belgelerde yer alan ibarelerin şerhlerin açıklanması hususunda, belgelerde imzası bulunanların mahkemece dinlenmesi mümkün olup, tüzel kişilerin dava sırasındaki temsilcileri tanık olarak dinlenemezler, davadan daha önceki temsilcilerin tanık olarak dinlenmesine kanuni engel yoktur. Bu sebeple mahkemenin tanık dinletme talebinin reddine dair ara kararı yerinde olmamıştır” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas : 2007/11-438 Karar : 2007/432)



2.Köy ortak mallarını ilgilendiren davalarda tanık olarak köylüler dinlenebilir mi?


Köy orta mallarını ilgilendiren davalarda köy halkı taraf olduğu için tanık olarak dinlenemez. Yargıtay bir kararın da HUMK.254 gerekçe yaparak köy halkının tanık olamayacağına karar vermiştir. “Davacı dava konusu taşınmazın kültür arazisi olduğunu ileri sürdüğüne ve davalılar da bu yerin köye ait mer'a bulunduğunu savunduklarına göre, tanıkların aynı köyden değil, komşu köylerden seçilip dinlenmeleri gerekir. HUMK. nun 254. maddesi hükmüne göre, davada yararı bulunan kimselerin tanık olarak dinlenmesi mümkün değildir. O itibarla, tarafların komşu köylerden bilirkişi ve tanık göstermeleri yönüne gidilmesi ve bundan sonra tanıkların celp edilip dinlenmeleri ve birlikte değerlendirildikten sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.” (8. HUKUK DAİRESİ E. 1985/9277 K. 1985/9508 T. 15.10.1985)

3. Davaya ihbar edilen kişi tanık olarak dinlenebilir mi?

Kendisine dava ihbar edilen kişi, davaya katılıp taraf sıfatını kazanmadığından, tanık olarak dinlenmesi mümkündür.( HUKUK GENEL KURULU E. 1983/11-267 K. 1985/97 T. 15.2.1985)



4. Taraf vekilleri tanık olarak dinlenebilir mi?

“Davalı tarafından davacı vekili tanık olarak gösterilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 245/4. ve 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 36/1-2. maddesi gereğince yapılacak iş davacı asilden muvafakat edip etmediği, davacı vekilinden de tanıklıktan çekinip çekinmediğini sormak sonucuna göre işlem yapmaktır. Bu yön gözönünde tutulmadan yazılı gerekçe ile tanığın dinlenmemesi savunmayı kısıtlayan sonuca etkili önemli usul hatası olup bozmayı gerektirir”( .” (2. HUKUK DAİRESİ E. 1997/11134 K. 1997/12714 T. 24.11.1997)



5. Tanıklıktan çekinen kimsenin çekinme talebini, tanığı göstermiş olan taraf kabul etmezse;

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 251. ve devamı maddeler gereğince hakim bu konuda hadise şekline inceleme yapar karar verir.

“Davalı tanığı Osman Uğur Esmerli masrafı davalı tarafından verilmiş ve davetiye ile çağrılmıştır. Fakat tanık 18/04/1994 günlü dilekçe ile şahitlikten çekindiğini bildirmiştir. Tanık şahitlikten imtina ederse sebebinin yanında delillerini de bildirmek zorundadır. ( HUMK. m. 250 ) Tanık taraflarla akrabalık durumunu belgelememiştir. Tanık çekinirse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 251. ve devamı maddeler gereğince hakim bu konuda hadise şekline inceleme yapar karar verir. Bu yönler üzerinde durulmadan davalı tanığının dinlenmemesi sonuca etkili usul yanlışlığıdır.” (2. HUKUK DAİRESİ E. 1994/12296 K. 1994/1222 T. 2.2.1995)

6. Mahkeme re’sen tanık dinleyebilir mi?

Mahkeme, dava dosyasına usulüne uygun biçimde girmiş belgelerde isimleri yazılı olan kişileri kendiliğinden tanık olarak dinleyebilirler.


7. Davalı, cevap dilekçesinde, tanıkların isim ve adreslerini bildirmiş ve giderleri de yatırmış ancak ondan sonraki duruşmaya gelmemiş ise, davalının göstermiş oldukları tanıklar dinlenir mi?


“Davalı hakkında gıyap kararı ittihaz edilmeden önce mahkemeye gönderdiği dilekçesinde şahitlerini göstermiş ve masraflarını da yollamış olduğu halde bu delillerini nazara alınmadan …… davanın kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırıdır.” (HGK.m.13.1965, 2/12-19)


“Davalı taraf, 24.9.2003 tarihli dilekçesi ile tanıklarını mahkemeye bildirmiştir. Mahkemece, davalının yokluğunda yapılan 10.2.2004 tarihli oturumda, masrafları verildiği takdirde tanıklar adına davetiye çıkarılması şeklinde ara kararı verilmiş; ancak, tanıklar dinlenilmeksizin hüküm oluşturulmuştur.

Tanık bildiren tarafın, tanık ücreti ve davetiye giderini peşin olarak karşılaması asıldır. Aksi halde, mahkemece tarafa bu yönde olmak üzere kesin süre verilmesi ve yerine getirilmemesi durumunda da tanık deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılması gerekir. (HUMK.m.414). Bu noktada, ara kararının açık ve net; sonuçlarının da kesin ve anlaşılabilir bir şekilde ilgili tarafa anlatılması, tutanağa da aynı biçimde yansıtılması gerekir. (HUMK.m.163). Sair yandan, ilgilisinin yokluğunda verilen ve aleyhe sonuçlar içeren ara kararlarının bildirilmesi ve bunun da 7201 s. Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak yapılması; giderlerin ise, taraflardan alınması veya suçüstü ödeneğinden karşılanması gerekir. (HUMK.m.415). Somut olayda, mahkemenin yukarda yazılı ara kararı usule uygun bulunmadığı gibi; ilgilisine bildirilmediği için sonuç doğurucu nitelikte değildir. Bu nedenle, davalının tanık deliline dayanmaktan vazgeçtiği de benimsemez. Mahkemece, açıklanıp gösterilen usul kuralları uyarınca işlem yapılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.”(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas : 2004/10327 Karar : 2005/4392)


8) Tanık listesi sunulması için kesin süre verilmişse;


a) Taraf, kesin süre içinde tanık listesini vermezse,

tanık dinletme hakkı düşer.


b) Kesin sürede tanık listesi verilmemiş ancak ilk oturumda tanıklar hazır edilmişse,


tanık gösterme hakkının düşmesinden bahsedilemez. Yargıtay içtihatlarına göre de;

“Davalıya 4.6.2004 tarihli oturumda delillerini sunmak üzere 20 günlük kesin mehil verilmiş duruşma 29.9.2004 gününe bırakılmıştır. Davalı kesin süreden sonra 24.8.2004 gününde tanık listesi vermiş ve duruşmanın atılı bulunduğu 29.9.2004 tarihinde tanıklarını hazır ettiğini bildirmiştir. Kesin mehil amacına ulaşmıştır. Davalı tanıklarının dinlenerek delillerinin birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas : 2005/2486 Karar : 2005/4311)


“ Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal, tesçil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacının 10 günlük kesin önel içinde delil listesi bildirmediği için davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten, 6.11.2001 günlü oturumda mahkemece, tarafların delillerini bildirmeleri için 10 günlük kesin önel verilmiş, davacı vekili tanık listesini bu süre geçtikten sonra 19.11.2001 gününde vermiş ancak bir sonraki 29.1.2002 günlü oturumda tanıklarını hazır bulundurarak dinlenilmelerini istemiştir.
Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır.Bu sürelerin bazılarını yasa bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Yasal süreler açıkca belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu sebeple HUMK.nun l59. maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi yasanın tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı kanunun l63. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekirki,ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine kanuni olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, yasanın amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ait ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önliyecek şekilde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olaya gelince, yukarıda değinildiği üzere, kesin önelin esas amacı, davanın gereksiz yere uzatılmasını önlemek, adaletin bir an önce tecellisini sağlamaktır.Davacı, kesin önel içinde tanık listesini bildirmemiş ise de, sonraki celseye tanıklarını bizzat getirmiştir.Öte yandan mahkemece öteki delillerde tam olarak toplanmamıştır.Bu halde yeni bir oturum tayinine sebebiyet verildiğinden davanın uzaması veya uzatılmasından söz edilemez.Gerekli ve yerinde olmayan kesin önele yaptırım uygulanması doğru değildir.
Hal böyle olunca, davacıların tanıklarının dinlenilmesi ve bundan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan sebeplerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 29.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi”( Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas : 2002/6216 Karar : 2002/6900)


c) Verilen kesin süre, “delillerin gösterilmesi” şeklindeki genel bir ifadeye dayanıyorsa, bu durumda kesin süre içinde tanık listesini sunmayan tarafın tanık gösterme hakkı düşer mi?


Tarafa verilen kesin sürenin tanık göstermek için verildiğini kararda açıkça belirtilmelidir. “Delillerin gösterilmesi için kesin süre verilmesi” şeklindeki ifade, tarafın tanık gösterme hakkının düşmesine neden olmaz.

“19.06.2002 günlü ilk oturumda mahkeme ( taraflara bütün delillerini 10 tarih içerisinde yazılı olarak bildirip, karşılıklı tebliğ ettirmek üzere kesin süre verilmesine, sonuçları anlatıldı) karar vermiştir.Davacı vekili 10 günlük kesin süre içerisinde ara kararı gereğini yerine getirmemiş, fakat takip eden 17.09.2002 tarihli oturumda tanık listesini vermiş ve hazır bulunan tanıklarının dinlenmesini istemiştir. Bu oturum ara kararının (l). maddesiyle delil listesi süresinde verilmediğinden davacı vekilinin tanık dinletme isteği reddedilmiş, (2). maddesiyle de davalı vekiline tanık ücreti ve davetiye giderini yatırması için süre verilmiş ve duruşma 14.11.2002 gününe talik edilmiştir.
İlk oturumda verilen kesin süre yalnızca delillerin gösterilmesine ait olup; açıkça tanık listesi verilmesi ve davetiye çıkarılması konusunda kesin bir mehil söz konusu değildir. Kesin mehilin amacı davanın biran önce sonuçlanmasını sağlamaktır.Olayımızda tanık listesinin 10 tarih içerisinde verilmemesi duruşmanın ertelenmesine sebep olmamıştır.Tanık listesinin 10 günlük kesin süre içerisinde verilmesi halinde de 17.09.2002 günlü oturumda yine davacı tanıklarının dinlenmesine ve bu amaçla gereken giderlerin yatırılmasına karar verilecekti. Nitekim aynı oturum (2) s. ara kararı ile bu konuda davalı vekiline mehil verilmiştir. Kaldı ki davacı vekili dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayandığına göre; davacının listesini verdiği tanıkların dinlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. ( H.G.K. 6.4.1994 tarih, 6/945 195 S. Kararı)” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas : 2003/2404 Karar : 2003/3655)


9) İkinci tanık listesi verilemez. Tanık listesinde ek tanık listesini verme hakkını saklı tutmak suretiyle ikinci tanık listesi verilebilir mi?


“Davada ek tanık listesi verilemez. Ancak listenin altına konan, "sonradan adresi tesbit edilecek diğer tanıkların da bildirileceğine" dair ihtirazi kayıt geçerlidir ve bu suretle bildirilen tanıkların da dinlenilmesi gerekir.” (HUKUK GENEL KURULU E. 1980/2-2351 K. 1983/708 T. 22.6.1983)

Ancak bu halde, tarafa kesin süre verilerek tanıklarını göstermesi istenmelidir. Aksi takdirde, ikinci tanık listesi verme yasağından kolayca kurtulma imkanı sağlanmış olur.

10. Karşı tarafın muvafakati ile ikinci tanık listesi verilebilir mi?

Muvafakatle ya da ıslahla ikinci tanık listesi verilmesi mümkün değildir. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü-2.c.Shf.1780.) “H.U.M.K.nun 274. maddesi hükmüne göre bir davada ikinci tanık listesi verilemez.Karşı tarafın açık kabulü veya sessiz kalması dahi bu emredici usul kuralını değiştiremez” (8. HUKUK DAİRESİ E. 2000/1880 K. 2000/5708 T. 4.7.2000)



11. Tanıkların hepsi ölmüşse, ikinci tanık listesi verilebilir mi?

Tanıkların ölümü için yasada özel bir açıklama yoktur. Özel durum değerlendirilmeli ve davalının göstereceği tanıklar dinlenmelidir. (4. HD 27.03.1972, 264/2609)

12. Yetkisiz mahkemede tanık listesi sunulduktan sonrada yetkili mahkemede ikinci tanık listesi verilebilir mi?

Yetkisiz mahkemede verilen tanık listesinden sonra ayrıca yetkili mahkeme de tanık listesi verilemez. (2. HUKUK DAİRESİ E. 2000/4449 K. 2000/7548 T. 6.6.2000)

13. Dava dilekçesi ile tanıkların bildirilmesi tanık listesi niteliğinde midir?

Dava Dilekçesinde tanıkların bildirilmesi de tanık listesi niteliğindedir. (8. HUKUK DAİRESİ E. 2003/4785 K. 2003/5884 T. 29.9.2003)

14. Bir taraf tanık listesi vermeden tanıklarını dinletmişse, daha sonra tanık listesi verebilir mi?

Bir taraf,tanık listesi vermeden, tanıklarını dinletmişse, ondan sonraki oturumlarda yeni tanık listesi veremez; yani tanık listesi vermiş gibi işlem görür. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- 2.c.Shf.1780)

15. a) Karşı taraf, tanık listesini veren tarafın dinlenmesinden vazgeçmiş olduğu tanıkların dinlenmesini kendisi isteyebilir mi?

Bununla birlikte; bir taraf karşı tarafın muvafakati aranmaksızın tanık dinletmekten vazgeçebilirse de, karşı taraf diğer tarafın vazgeçtiği tanıkların dinlenmesini kendisi isteyebilir. Öyle ki, daha önceden tanık listesi vermiş olsa ve bu listede karşı tarafın listesinde yer almasına karşılık daha sonra vazgeçtiği tanığın ismi yazılı bulunmasa bile, diğer tarafın dinlenmesinden vazgeçtiği tanıkların dinlenmesini isteyebilir. Bu halde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 274. maddesindeki ikinci tanık listesi verme yasağı uygulanmaz. Çünkü karşı taraf, o tanıkları diğer tarafın delil listesinde bulunması nedeniyle kendi tanık listesine yazmamış olabilir. (HUKUK GENEL KURULUE. 2007/8-424K. 2007/431 T. 20.6.2007)

b) Tanık listesini veren tarafın dinlenmesinden vazgeçmiş olduğu tanıkların dinlenmesine mahkeme resen karar verebilir mi?

Bir tarafın dinlenmesinden vazgeçtiği tanıkların dinlenmesi karşı tarafça istenmemiş ise, mahkeme, kendiliğinden re'sen vazgeçilen tanığı yada tanıkları çağırıp dinleyemez. ( Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü İstanbul 2001 6.Baskı Cilt 3 Sayfa:2595 vd, Dr.Mesut Ertanhan, Medeni Yargılama Hukuku, Tanık ve Tanıklık, Seçkin Yayınları Ankara 2005 sayfa 201 ) .” (HUKUK GENEL KURULUE. 2007/8-424K. 2007/431 T. 20.6.2007)



16. Tanık listesini veren taraf, tanık ücretlerini ve davetiye giderlerini ödemek zorundadır. Hakim tarafından verilen kesin sürede masraf yatırılmazsa;

Taraf, tanık dinletmekten vazgeçmiş sayılır.

“Hukuk usulüne göre iddia veya savunmasını tanıkla ispat etmek isteyen taraf öncelikle tanıklarını hangi konuda dinleteceğini mahkemeye bildirir. Mahkeme bunun üzerine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 218. maddesine göre o konunun tanıkla ispat edilmesinin mümkün olup olmadığını inceler ve bir karar verir. Mahkeme, ispat edilmek istenen konunun tanıkla ispatının olanaklı olduğu sonucuna varırsa, tanık gösterme talebinde bulunan tarafa tanıklarını göstermesi için uygun bir süre verir. Tanık listesi veren taraf gösterdiği tanıkların ücretlerini ve davetiye giderlerini mahkeme veznesine ödemek zorundadır. Yargıç tarafından verilecek kesin süre içinde ücret ve giderleri ödemeyen taraf tanık dinletme isteğinden vazgeçmiş sayılır.

Somut olayda davalı tarafça 5/5/1999 tarihli dilekçeyle mahkemeye tanık listesi verilmiştir. 29/6/1999 tarihli oturumda davacı vekili davalı tarafın tanık dinletme isteğine karşı yazılı beyanda bulunacağını ifade etmiş ise de sonraki oturumda tanıklar dinlenmeden hüküm kurulmuş ve mahkemece isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar Hukuk Usulünün 218, 289, 292, 294, 414 ve 423. maddelerine aykırı olup savunma hakkını kısıtlar niteliktedir. Bu sebeple bozulmalıdır.(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Esas : 1999/10359 Karar : 2000/1456)

a) Mahkeme tanık ücretini ve davetiye giderlerini yatırılması şeklinde genel bir ifade ile yetinirse, kesin süreye uyulmaması durumunda yine tanık dinletmekten vazgeçmiş sayılır mı?

“Kesin süre verilirken tanık ücretleri ve çıkartılacak davetiyelerin giderlerinin ne olduğu açıklanmamıştır. Usulüne uygun verilmeyen kesin süre ile ilgili ara kararı sonuç doğurmaz.” (2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/16477 K. 2005/2581 T. 22.2.2005)

“Tanıklara davetiye çıkartılması için taraflara mahkemece verilecek sürelerin hukuken sonuç doğurabilmesi için gerekli giderlerin eksiksiz ve duraksamaya yol açmayacak şekilde gösterilmesi ve gereğinin yerine getirilmemesi halinde bunun sonuçlarının açıklanarak ihtarda bulunulması gerekir.”( 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/11351 K. 2005/13769 T. 10.10.2005)

b) Kesin sürede masraf yatırılmamasına rağmen sonraki oturumda tanıkları hazır etmişse, tanıklar dinlenebilir mi?

Kesin mehil verilmesinin amacı yargılamanın uzamasına engel olmaktır. Somut olayda, tanık ücreti yatırılması için kesin mehil verilmiştir. Davacı kesin mehil verilen oturumdan sonraki oturumda tanıklarını hazır ettiğini bildirmiş, yargılamanın uzamasına yol açmamıştır. Bu durumda hazır edilen tanıkların dinlenmesi gerekirken, kesin mehil nedeniyle tanık dinletme talebinin reddedilmesi hatalıdır”( 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/1835 K. 2005/4142 T. 17.3.2005)

c) Kesin süre, masraf yatırılması için değil de, tarafın tanığını duruşmaya getirilmesi için verilmişse, bu kesin süre hukuki sonuç doğurur mu?

Davanın tanığını duruşmada hazır bulundurması gibi yasal bir yükümlülüğü yoktur. Bu konuda davalı tarafa süre verilmesi de doğru değildir. Kaldı ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 253. maddesi uyarınca hakim davetiye tebliğine rağmen gelmeyen tanığın ihzaren celbine de karar verebilir. Davalı tarafın savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. (9. HUKUK DAİRESİ E. 2005/31199 K. 2006/2546 T. 7.2.2006)

17. Mahkeme bildirilmeyen ya da yanlış bildirilen adres nedeniyle tebligat yapılamayan tanık için doğru adresi bildirmesi için kesin süre verilip tanık dinletmekten vazgeçmiş sayabilir mi?

“Davacı vekili, mahkemece verilen kesin süre içerisinde tanıklarını bildirmiş ve bildirdiği üç tanık için, ara kararında gösterilen tanıkların yol ücretlerini ve çağrı masraflarını yine kesin süre içerisinde (tanık listesini verdiği tarihte) yatırmıştır. Tanıklardan üçü de davetiye tebliği suretiyle 03.12.2004 günlü oturuma çağırılmışlardır.Bedrettin Küçük'ün davetiyesi gösterilen adreste bulunmadığından bahisle tebliğ edilememiş, sair iki tanığın davetiyesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Bunlardan Korkut Ali, 03.12.2004 günlü celse de dinlenmiş, sair tanıklar"..kesin süreye rağmen gelmediklerinden.."söz edilerek dinlenmemişlerdir. Davacı vekili bu tanıklardan vazgeçmemiştir. Davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmeyen tanık Aytekin' in ihzar edilmesi (HUMK. md. 253/son), davetiyesi tebliğ edilemeyen tanık Bedrettin'in de yeni adresini davacı vekilinden sorulması, bildirildiği takdirde duruşmaya çağrılarak dinlenmesi gerekirken eksik tahkikatla hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas : 2005/13230 Karar : 2005/16531)

Yanların delil listesinde bildirdikleri tüm tanıklar dinlenilmeden karar verilmesi durumunda kararın eksik inceleme nedeniyle bozulması gereklidir. Ancak davacının tanıkların adreslerini bildirilmemesi ve onları hazır edemeyeceğini beyan etmesi karşısında mahkemenin hüküm tesis etmesi doğrudur”(HGK. 1998/8-45 E 1998/97 K)

18. Tanıklar ayrı ayrı dinlenir.

Ancak,Tanıklar beraber dinlenmişse;

Tanıkların ayrı ayrı dinleneceği HUMK.nun 265. maddesinde açıklanmıştır. Kanunda öngörülen bu hususun nazara alınmaması ve tanıkların beraberce dinlenmesi usule aykırı ve işbu usule aykırılık sonuca etkili ve temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA,” (8. HUKUK DAİRESİ E. 1978/9978 K. 1978/10913 T. 26.12.1978)

Ancak, gerekirse yüzleştirilebilir.

Mahkemece davacı tarafın bildirmiş olduğu tanıkların taşınmaz başında dinlenilmesi, ifadelerinin kararda tartışılıp değerlendirilmesi, katılan tarafın tanık ifadeleri ile aykırılık görülmesi durumunda yüzleştirilmek suretiyle aykırılığın giderilmeye çalışılması toplanan delillere göre karar verilmesi gerekir” (8. HUKUK DAİRESİ E. 2003/3348 K. 2003/4913 T. 1.7.2003)



19. Mahkemenin kaza çevresi dışında bulunan tanıkların dinlenmesi gerekiyorsa;

Mahkemenin kaza çevresi dışında bulunan tanıkların dinlenmesi için başka yer mahkemesi aracılığı ile istinabe yoluyla dinlenilmesi mümkündür. “Mahkemenin kaza çevresi dışında bulunan tanıkların dinlenmesi için başka yer mahkemesinde istinabe yolu ile ifadeleri alınırken duruşma gününden taraflara haber verilmesi gerekir.” (2. HUKUK DAİRESİ E. 1974/5385 K. 1974/5211 T. 23.9.1974)

Bu durumda, tanık, istinabe olunan mahkeme tarafından çağrılır.

20. Hakim bizzat tanığı sorguya çeker. Müstesna hallerde, iki tarafın muvafakatleri ve hâkimin tensibiyle, tâyin olunacak müddet zarfında cevaplarını tahriren beyan etmek üzere şahide bir sual varakası gönderilebilir. Buradaki “müstesna hal” den ne anlamak gerekiyor?

“Tanık delili taktiri delillerdendir. Zayıf bir beyyinedir. Bundan dolayı delili küçük meblağlarda ve senede bağlanması imkansız olan hukuki işlemler ve hukuki fiillerde kabul edilmiştir. Bu nedenden olacak ki tanıkların dinlenmesi kanunda teferruatlı olarak düzenlenmiştir. Kural olarak herkes ( Türk yargısına tabi olmak şartı ile ) tanıklık etmek zorundadır. Bu zorunluluk tanık olarak yapılan davet üzerine mahkemeye gelmeyi tanıklık etmeyi kapsar ( HUMK. md. 253 ve 271 ). Tanığı göstermiş olan taraf onun çekinme beyanını kabul etmezse hakim iki tarafı dinleyip tanığın çekinme isteği hakkında karar verir. Tanıklar Tebligat Kanununa göre tebliğ olunacak davetiye ile mahkemeye çağrılır ( HUMK. md. 258 ). Tanıktan dinlenme esnasında öncelikle hüviyeti iki taraf ile akrabalığı, derecesi tanıklığa itimadı kaldıracak ilgi ve alakaları sorulur ( HUMK. 260 ). Tanıklar ayrı ayrı dinlenir icabında yüzleştirme yapılır ( HUMK. md. 265 ). İki taraftan her biri tanıklığın tavzihi ve ikmal için lazım olan yeni sualler sorabilir ( HUMK. 267 ). Kural olarak tanık bildiğini şifahen söyler. Yazılı notlar kullanması memnudur ( HUMK. 269 ). Tanıklığın mecburi olduğu hallerde cevaptan veya yeminden imtina eden tanık derhal cezalandırılır ( HUMK. 271 ). Hakim tanıklık sırasında tanığın yalan söylediği veya menfaat temin ederek tanıklık ettiği yönünde kuvvetli delil ve emare elde ederse durumu Cumhuriyet Savcısına ihbar ile tutuklar ( HUMK. 273 ). Yalan yere tanıklık Türk Ceza Kanununun 186. maddesindeki suçu oluşturduğu gibi muhakemenin iadesi sebebini oluşturur ( HUMK. 445/4 ). Bütün bunlar için hakim tanıkları bizzat dinler ( HUMK. md. 266 ). Bu hükmün istisnası olarak tanık davaya bakan mahkemeye ( HUMK. 255 ) veya bulunduğu yer mahkemesine ( HUMK. 257 ) gelemeyecek kimselerden ise o zaman hakim tanığı ikametgahında dinler ( HUMK. 255 ).Görülüyor ki açıklanan tüm hükümler tanığın doğruyu söylemesini temin, tarafların ve hakimin tanığın doğru söylediğini algılamaları amacına yönelik olup, zorlayıcı sebepler kesin bir biçimde ortaya çıkmadıkca bu prosüdürden ayrılmak amaca uygun düşmez. Şu halde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 256. maddesinde yer alan "Müstesna hallerde, iki tarafın muvafakatları ve hakimin tensibiyle, tayin olunacak müddet zarfında cevaplarını tahriren beyan etmek üzere şahide bir sual varakası gönderilebilir" hükmünü bu çerçevede yorumlamak ve burada yer alan "Müstesna halleri" şahidin hukuki yardım alma imkanı bulunmayan ülkede oturması gibi hallerle sınırlamak doğru olacaktır ( Y. 2. H. D. nin 15.11.1996 tarihli 10721-11701 sayılı kararı ).” (2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/2269 K. 2001/3659 T. 12.3.2001)

21. Taraflardan her biri, tanığın davada hukuki yararı bulunduğu gibi bir nedenle doğru söylemediğini iddia ederlerse;

“Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. ( HUMK.254 ) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde kocanın güven sarsıcı davranışlarına ilişkin tanık beyanlarına ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır... )” (HUKUK GENEL KURULU E. 2005/2-113 K. 2005/184 T. 16.3.2005)
“Davada çıkarı bulunmak gibi kuşku gerektirecek nedenlerin varlığı iddia ve ispat edilmemiş ise, tanık anlatımlarının doğru olduğu kabul edilmelidir.” (HUKUK GENEL KURULU E. 2006/11-160 K. 2006/208 T. 19.4.2006)

22. Tanık hakkında yalan tanıklıktan dolayı ceza kovuşturması yapılması, hukuk davasını nasıl etkiler?

“Tanıklar hakkında Menemen Cumhuriyet Savcılığının 2004/130 sayılı iddianamesiyle yalancı tanıklık suçundan kamu davası açıldığı anlaşıldığından ceza davasının sonucu beklenmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” (YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2004/11348 K. 2005/5997 T. 22.2.2005) Ancak Baki Kuru aksi görüştedir.



23. Taraflarca dinletilmek istenen tanık sayısı mahkemece sınırlanabilir mi?

Yargıtay’a göre, mahkeme hakkın kötüye kullanılması durumu olmadıkça şahit sayısına müdahale edip sayıyı tespit edemez. (2. HD 28.02.1996, 873/1824)