Mesajı Okuyun
Old 13-06-2009, 21:27   #21
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

TMK . MADDE 705.- Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. (Eski MK madde 633)

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/12245

K. 2008/3832

T. 26.3.2008

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacının Tescil İlamı Sicile Yansıtılmadan İmar Uygulaması Sonucu İmar Parsellerinin Davalı Hazine Adına Tescil Edilmesi - İlamın Kapsamındaki Yerlerin Davacı Adına Tescili Gereği )

• TESCİL İLAMI ( Sicile Yansıtılmadan İmar Uygulaması Sonucu İmar Parsellerinin Davalı Hazine Adına Tescil Edilmesi - İlamın Kapsamındaki Yerlerin Davacı Adına Tescili Gereği/Tapu İptali ve Tescil )

• İMAR UYGULAMASI ( Davacının Tescil İlamı Sicile Yansıtılmadan Uygulama Sonucu İmar Parsellerinin Davalı Hazine Adına Tescil Edilmesi - Tapu İptali ve Tescil/İlamın Kapsamındaki Yerlerin Davacı Adına Tescili Gereği )

4721/m. 705


ÖZET : Dava, tapu iptali ve tescili isteklerine ilişkindir. Davacı tescil ilamı ile taşınmazın mülkiyetini edindiği halde, bu karar daha sicile yansıtılmadan, imar uygulaması sonucu oluşan imar parsellerinin davalı Hazine adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle, tescil ilamı ve dayanağı harita, davaya konu yere uygulanarak ilamın kapsamında kalan yerlerin davacı adına tesciline karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, hükmen adına tesciline karar verilen dava konusu taşınmazların kararın infazından önce dava dışı belediye tarafından yapılan imar uygulaması sonucu davalı Hazine adına tescil edilmiş olduğunu, bu nedenle hükmün infazının gerçekleştirilemediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazda imar uygulaması ile yeni mülkiyet durumunun oluştuğu, imar uygulaması işleminin idari yargı yerinde iptal edilmediği sürece davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, tapu iptali ve tescili isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının Hazine'nin de taraf olduğu tescil ilamına dayanarak imar ile oluşan parsel kayıtlarının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır.
Gerçekten de davacının Hazine'nin de taraf olduğu tescil ilamı ile Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesi uyarınca taşınmazın mülkiyetini edindiği halde, bu kararın sicile yansıtılmadığı, daha sonra çekişme konusu taşınmazların bulunduğu alanın imar uygulamasına tabi tutulduğu ve yeni imar parsellerinin oluştuğu görülmektedir.
Ancak, ilk yapılan imar uygulamasının İdare Mahkemesince iptal edildiği, ilgili idarece, İdare Mahkemesinin iptal kararı gözetilerek bilahare aynı yerde ikinci imar uygulamasının yapıldığı ve buna dair işlemin kesinleşmek suretiyle yeni geometrik ve mülkiyet durumlarının oluşarak sicile yansıtıldığı belirlenmiştir.
Noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen Seyhan Kadastro Müdürlüğü'nün 15.11.2007 tarihli yazısında, tescil hükmünün imar işlemine tabi tutulan ve dava konusu edilen taşınmazları kapsadığı belirtilmiştir.
Davacının iddiası, imar işleminin usulsüz yapıldığına ilişkin olmayıp, tescil ilamı gereğince imarla oluşan hak durumunun kendisine ait olduğuna ilişkindir. Başka bir anlatımla, yolsuz tescile dayanılarak istekte bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, tescil ilamı ve dayanağı haritanın yerine uygulanması suretiyle kapsamının keşfen saptanması, dava konusu edilen taşınmazların ( imar parsellerinin ) tescil ilamı kapsamında kalıp kalmadığının duraksamaya yer verilmeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, tescil hükmü kapsamında kaldığının anlaşılması halinde imarla oluşan Hazine paylarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 1992/735

K. 1992/1441

T. 3.2.1992

• MAHKEME İLAMI İLE GAYRIMENKUL İKTİSABI ( İşyeri İhtiyacı ve İktisap Nedeniyle Tahliye-Sürelerin Başlaması İçin Tescil Gerekip Gerekmemesi )

• İHTİYAÇ VE İKTİSAP NEDENİYLE TAHLİYE ( Taşınmazın Mahkeme İlamı ile İktisap Edilmiş Olması Halinde )

• SÜRELERİN BAŞLANGICI ( İhtiyaç ve İktisap Nedeniyle Tahliye-Taşınmazın Mahkeme İlamı ile İktisap Edilmesi Halinde )

743/m.633

ÖZET : MK.nun 633. maddesi gereğince mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisap eden kimse tescilden önce dahi ona malik olur. DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, iktisap ve işyeri ihtiyacı nedeni ile tahliyeye ilişkin olup, mahkeme tahliyeye karar vermiştir. Karar, süresinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacılar, kiralananın 12/18 payını 15.1.1990 tarihinde iktisap ettiklerinden bahisle 6570 sayılı Yasanın 7/d maddesindeki sürelerden faydalanarak işyeri ihtiyacı nedeni ile kiralananın tahliyesini istemişlerdir.
Davalı; ihtiyaç iddiasının samimi olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Davacılar, kiralananın 12/18 payını 15.1.1990’da iktisap etmişlerdir. Diğer paydaş Vakıflar İdaresi davacılar aleyhine 2.3.1990 tarihinde şuf’a hakkını kullanmak sureti ile şuf’a davası açmış, bu dava kabulle neticelenerek davacılar adına kayıtlı payların iptali ile Vakıflar adına tesciline karar verilmiş ve bu karar 28.5.1991’de kesinleşmiştir. Tahliye kararı ise 9.9.1991 tarihinde verilmiştir. Kararın verildiği tarihte davacıların kiralananda paydaşlıkları kalmamıştır. Paydaşlıkları kalmadığına göre davacıların davayı malik sıfatı ile yürütmeleri mümkün değildir. MK.nun 633. maddesi gereğince mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisap eden kimse tescilden önce dahi ona malik olur. Vakıflar İdaresi mahkeme ilamı ile davacıların payını iktisap ettiğine göre kararın tapuya tescil edilmemesi de sonuca etkili değildir. Bu durumda davanın reddine karar vermek icap edeceğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 3.2.1992 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 1986/8832

K. 1987/2592

T. 24.3.1987

• TESCİLDEN ÖNCE MALİK OLMAK ( Mahkeme İlâmı )

• MÜLKİYETİN İKTİSABI ( İki ayrı Kişi Adına Tescil İlâmı )

• TESCİL İLAMININ HÜKMÜ ( Aynı Taşınmaz İçin İki Ayrı Kişi Adına İki Ayrı Tescil İlamı )

• SATIŞ VAADİ SEBEBİYLE TESCİL ( İki Ayrı Davada İki Ayrı Kişi Adına İki Ayrı İlâm )

743/m.633

ÖZET : Satış vaadi sözleşmesinin tapu siciline şerhi ile bu sözleşmeden doğan kişisel hak güçlendirilmiş olur. Ancak bu güçlendirme şerh tarihinden önce doğmuş olan kişisel hakları etkilemez.
Mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisap eden kimse tescilden önce dahi ona malik olur. Böyle bir karardan sonra aynı taşınmaz için bir başka kişi lehine verilen tescil kararı eski tarihli ilam ile iktisap edilen hakkı etkilemez.
DAVA VE KARAR : Davacı Turgut vekili tarafından, davalılar aleyhine 3.4.1985 gününde verilen dilekçe ile muarazanın önlenmesi ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.7.1986 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Ahmet vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, iki ayrı ferağa icbar suretiyle tescil ilâmının varlığı ve infaz olunamaması nedeniyle yaratılan muarazanın önlenmesi ve tescil istemine ilişkindir. Mehmet Yavuz, Kadıköy 3. Noterliğince düzenlenen 6.9.1981 gün 36952sayılı sözleşme ile 326 ada, 1 parsel numaralı taşınmazda malik olduğu138/250 payın 60/250 payını Ahmet'e yine Kadıköy 3. Noterliğince düzenlenen 23.5.1983 gün, 25076 sayılı sözleşme ile mezkûr taşınmazdaki tüm yani 130/250 payını Turgut'a satış vaadinde bulunmuştur. Açılan iki ayrı ferağa icbar suretiyle tescil davasının sonunda, Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.3.1984gün ve 1983/761 esas, 1984/140 karar sayılı ilâmla 326 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz Mehmet'e ait paydan 60/250 payın Ahmet, Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 9.5.1984 gün ve 1983/934 esas, 1984/295 karar sayılı ilâmı ile mezkûr taşınmazda Mehmet'e ait tüm yani 130/250 payın Turgut adlarına tesciline karar verilmiştir. İki ilâmın mevcudiyeti ve tarafların anlaşamaması üzerine, Tapu Sicil Müdürlüğünce sözkonusu ilâmlar infaz edilememiştir.
Davacı Turgut vekili, müvekili lehine olan satış vaadi sözleşmesinin 9.6.1983 günü tapuya şerh edildiğini, onun sözleşmeden doğan kişisel hakkının hukuksal güçlendirildiğini ve bu suretle Ahmet'in kişisel hakkına etkinlik kazandığı bildirilerek Ahmet'in muarazasının önlenmesini ve 326 ada,1parselsayılı taşınmazda Mehmet'e ait 130/250 payın davacı adına tescilini istemiştir. Satış vaadi sözleşmesinin tapu siciline şerhi ile bu sözleşmeden doğan kişisel hak hukuken güçlendirilmiş olur. Şerh tarihinden itibaren hukuken güçlendirilmiş bu hakkın herkese karşı ileri sürülmesi mümkündür. Ve bu hususun şerh tarihinden önce kazanılmış kişisel haklara etkinliği yoktur. Bu bakımdan davacı Turgut lehine olan satış vaadi sözleşmesinin 9.6.1983 günü tapuya şerh edilmiş olması ve sözü edilen sözleşmeden doğan kişisel hakkın hukuken güçlendirilmiş bulunması, davalı Ahmet'in dayanağını teşkileden satış vaadi sözleşmesi ile daha önce doğmuş olan kişisel hakkının etkilenmesi mümkün değildir. Öte yandan Medeni Yasa’nın 633. maddesinde belirtildiği veçhile tapuya tescilden önce mahkeme ilâmı ile taşınmaz mülkiyeti kazanılır. Bu nedenle Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.3.1984 gün ve 1983/761esas,1984/140 karar sayılı tescil ilâmı ile Ahmet, 326 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda Mehmet'e ait 130/250 payın, 60/250 payını iktisap etmiştir. Daha sonra davacı lehine kurulan hükmün Ahmet'in iktisap ettiği hakkı etkilemesi mümkün değildir. Açıklanan her iki hukukî duruma göre, muarazanın önlenmesi ve Ahmet'in iktisap ettiği 60/250 pay yönünden tescil isteklerinin reddi gerektiği halde, aksine bazı görüş ve düşünce ile tüm davanın kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı Ahmet vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.