Mesajı Okuyun
Old 25-12-2007, 18:44   #21
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sultanahmet
Bence hukukçu, gerekçesiz ve gereksiz iş yapmamalıdır.
Doğru olan da budur.Soyut söylemler renklidir.İcraat ise yerindedir.

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/10169
Karar: 2004/4018
Karar Tarihi: 13.04.2004
ÖZET: Rizikonun 14.06.2000 tarihinde ihbar edildiği, TTK' nun 1263 üncü maddesi gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başladığı ve dava tarihinden önce sona erdiği, ilk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasının saklı tutulan miktar açısından zamanaşımı süresini kesmeyeceği gerekçesiyle, zamanaşımı nedeniyle dava reddedilmiştir.Davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
(6762 S. K. m. 1263)
Taraflar arasında görülen davada Beyoğlu Asliye 1. Ticaret Mahkemesince verilen 12.06.2003 tarih ve 2002/543 - 2003/257 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla (...) gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı vekili, davalı şirketin işyeri sigorta poliçesi ile sigorta kapsamına aldığı müvekkiline ait işyerinin Tersane İskelesinde bulunan 3 no.lu kızağın deniz taşıtı çarpması sonucunda kırıldığını, davalı şirketin poliçe teminatı altındaki zararı ödenmemesi üzerine açılan kısmi davada 10.000 USD' nın tahsiline karar verildiğini ileri sürerek, bakiye 29.000 USD' nın davalıdan tahsilini işlemiştir.
Davalı vekili, süre tutum dilekçesinde zamanaşımı derinde bulunmuş, esas açısından da davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, rizikonun 14.06.2000 tarihinde ihbar edildiği, TTK' nun 1263 üncü maddesi gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başladığı ve dava tarihinden önce sona erdiği, ilk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasının saklı tutulan miktar açısından zamanaşımı süresini kesmeyeceği gerekçesiyle, zamanaşımı nedeniyle dava reddedilmiştir.
Kararı; davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, Mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2.220.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 13.04.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2003/13-581
Karar: 2003/527
Karar Tarihi: 01.10.2003
ÖZET : Yargıtay kararının düzeltilmesinin istenildiğine ilişkin açık bir irade beyanı ortaya konulmaksızın, sadece, ileride karar düzeltme isteminde bulunulacağının bildirilmesiyle yetinilmesi halinde, usul hukuku bakımından, karar düzeltme iradesini yukarıda açıklanan şekilde ortaya koymuş olan bir dilekçenin varlığından söz edilemez.
Bu açıklamalar çerçevesinde, davacı vekilinin, metni yukarıya aynen alınmış olan dilekçesindeki ifadenin, açık bir karar düzeltme iradesini ortaya koymadığı, sadece, ileride bu yolda bir işlem yapılacağına ilişkin müddeti muhafaza anlamında dilekçe verdiği ve 15 günlük yasal sürede de gerekçeli karar düzeltme dilekçesi vermediği açıktır.
Her ne kadar, davacı vekilince verilen 26.5.2003 günlü dilekçede hem karar düzeltme iradesi ortaya konulmuş ve hem de bunun gerekçeleri bildirilmiş ise de, bu dilekçe, tebliğden itibaren işleyen yasal 15 günlük sürenin bitiminden sonra verildiğinden, dikkate alınamaz.

(1086 S. K. m. 435, 440, 441)
Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 24.4.2002 gün ve E.2002/266,K.2002/380 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 22.1.2003 gün,2003/13-6 Esas, 2003/18 karar sayılı ilama ilişkin olarak davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, devremülk sözleşmesinin feshi, ödenen bedelin istirdadı ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece verilen, sözleşmenin feshine ilişkin istemin reddine, istirdat isteminin kabulüne, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne yönelik karar Özel Dairece; aynı yöndeki direnme kararı da Hukuk Genel Kurulu'nca bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu'nun 22.1.2003 günlü bozma ilamı davacı vekiline 28.3.2003 günü tebliğ edilmiştir.
Davacı vekilince, tebliğden sonra 15 günlük yasal süre içerisinde verilen 11.4.2003 günlü dilekçede, aynen "...İlgili dosyanın Hukuk Genel Kurulu kararı tarafımızdan tashihi karar yoluyla yeniden temyiz edileceğinden gerekçeli layihamızı ibraz etmek üzere iş bu dilekçemizin işleme konulmasını arz ederiz..." denilmiş; bilahare, 26.5.2003 havale günlü dilekçe sunularak, karar düzeltme nedenleri açıklanmıştır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmede, öncelikle, davacı vekilinin bu dilekçesinin, karar düzeltme isteminde bulunma iradesini ortaya koyup, koymadığı; dolayısıyla, anılan dilekçenin usul hukuku anlamında, karar düzeltme istemini içeren bir dilekçe olarak nitelendirilmesine olanak bulunup bulunmadığı hususu, ön sorun olarak ele alınıp, değerlendirilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesine göre, Yargıtay kararlarına karşı, tefhim veya tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme isteminde bulunulabilir. 441. madde uyarınca, karar düzeltme istemi bir dilekçe ile bildirilmelidir.
Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2.maddesindeki, temyiz sebeplerinin, temyiz dilekçesinin verilmesinden itibaren bir hafta içerisinde verilecek başka bir dilekçeyle bildirilmesine olanak tanıyan hüküm, 2494 sayılı Yasa ile ortadan kaldırılmıştır. Böylece, uygulamada "Müddeti muhafaza" olarak adlandırılmış olan müessese de ortadan kalkmıştır. Dolaysıyla, hukuk yargılamasında, süre tutum müessesesi mevcut değildir.
Bir dilekçenin, yukarıda değinilen yasa kuralları çerçevesinde bir karar düzeltme dilekçesi olarak kabul edilebilmesinin temel koşulu, o dilekçede, ilgili tarafın, Yargıtay kararının düzeltilmesine yönelik isteği bakımından açık bir iradesinin ortaya konulmuş olmasıdır. Eş söyleyişle, verilen dilekçe, o tarafın, dilekçenin verildiği anda karar düzeltme isteminde bulunmakta olduğunu tam bir açıklıkla göstermelidir.
Yargıtay kararının düzeltilmesinin istenildiğine ilişkin açık bir irade beyanı ortaya konulmaksızın, sadece, ileride karar düzeltme isteminde bulunulacağının bildirilmesiyle yetinilmesi halinde, usul hukuku bakımından, karar düzeltme iradesini yukarıda açıklanan şekilde ortaya koymuş olan bir dilekçenin varlığından söz edilemez.
Bu açıklamalar çerçevesinde, davacı vekilinin, metni yukarıya aynen alınmış olan dilekçesindeki ifadenin, açık bir karar düzeltme iradesini ortaya koymadığı, sadece, ileride bu yolda bir işlem yapılacağına ilişkin müddeti muhafaza anlamında dilekçe verdiği ve 15 günlük yasal sürede de gerekçeli karar düzeltme dilekçesi vermediği açıktır.
Her ne kadar, davacı vekilince verilen 26.5.2003 günlü dilekçede hem karar düzeltme iradesi ortaya konulmuş ve hem de bunun gerekçeleri bildirilmiş ise de, bu dilekçe, tebliğden itibaren işleyen yasal 15 günlük sürenin bitiminden sonra verildiğinden, dikkate alınamaz.
Bu durumda, davacı vekilince yasal süresi içerisinde verilen, ancak, Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararına yönelik bir karar düzeltme dilekçesi olarak kabulüne usulen olanak bulunmayan 11.4.2003 günlü dilekçenin reddine karar verilmelidir.
Sonuç: Davacı vekilinin, karar düzeltme dilekçesi niteliğinde bulunmayan 11.4.2003 günlü dilekçesinin REDDİNE,istek halinde karar düzeltme harcının iadesine, 24.9.2003 günü ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 1.10.2003 günü yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************