Mesajı Okuyun
Old 24-05-2012, 16:04   #6
üye32062

 
Varsayılan

Her halükarda satın alanın kötüniyetli olduğunu ispatlamanız gerekiyor. TMK nun 1023 ile194 arasında çelişki var gibi görünüyor ama yok. yargıtay kararı da ekliyorum. Satın alanın kim olduğuna bakmak lazım. Örneğin tarafların her ikisini de tanıyan veyahut kocanın yakın akrabası ise kanımca burada kötüniyet vardır. Somut olaya bakmak lazım.
T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/219
Karar: 2010/6613
Karar Tarihi: 06.04.2010


ÖZET: Dava konusu taşınmazın davacı ile eşinin aile konutu olduğunda taraflar arasında bir çekişme bulunmamaktadır. Konut üzerinde hak sahibi olan davalı kocanın, eşinin rızasını ve onayını almadan bu konutu, boşanma davasının açılmasından bir tarih sonra gününde sair davalı M.'ya devrettiği anlaşılmaktadır. Devrin gerçekleştirildiği tarihte taşınmazın tapu kütüğünde aile konutu olduğuna ait bir şerh bulunmadığına göre devralan kişinin kazanımı, ancak iyiniyetli olması halinde korunabilecektir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, taşınmazı devralan davalı M.'nın davacı ve eşiyle ailece görüştüğü, işlemin aile konutu ile ilgili ve bu yeri kendisine devreden S.'un da davacıyla evli olduğunu bildiği gerçekleşmiştir. O durumda devralan M.'nın iyiniyetli olduğu kabul edilemez İyiniyete dayanmayan kazanımı da korunamaz. Öyle ise aile konutunun devrine ait tasarruf işleminin iptali ile tapunun önceki hale iadesi yönünde hüküm tesisi gerekirken isteğin reddi usul ve kanuna aykırıdır.

(4721 S. K. m. 1023)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle incelenmesi istenilmekle duruşma için tayin edilen 06.04.2010 günü temyiz eden davacı vekili Av. Duygu Çeribaşı ile davalılardan S. U. geldi. Sair davalı gelmedi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki tüm kağıtlar okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava konusu taşınmazın davacı ile eşinin aile konutu olduğunda taraflar arasında bir çekişme bulunmamaktadır. Konut üzerinde hak sahibi olan davalı kocanın, eşinin rızasını ve onayını almadan bu konutu, boşanma davasının açılmasından bir tarih sonra 10.01.2008 gününde sair davalı M.'ya devrettiği anlaşılmaktadır. Devrin gerçekleştirildiği tarihte taşınmazın tapu kütüğünde aile konutu olduğuna ait bir şerh bulunmadığına göre devralan kişinin kazanımı, ancak iyiniyetli olması halinde korunabilecektir. (TMK. md.1023) Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, taşınmazı devralan davalı M.'nın davacı ve eşiyle ailece görüştüğü, işlemin aile konutu ile ilgili ve bu yeri kendisine devreden S.'un da davacıyla evli olduğunu bildiği gerçekleşmiştir. O durumda devralan M.'nın iyiniyetli olduğu kabul edilemez. İyiniyete dayanmayan kazanımı da korunamaz. Öyle ise aile konutunun devrine ait tasarruf işleminin iptali ile tapunun önceki hale iadesi yönünde hüküm tesisi gerekirken isteğin reddi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, duruşma için takdir edilen 750.00.-TL. vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 06.04.2010

KARŞI OY YAZISI

Dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu konusunda taraflar arasında bir çekişme yoktur. Türk Medeni Yasasının 194. maddesine göre aile konutunun başka kişiye devrinde sair eşin <açık rızası> gerekir. Açık rızanın verildiğinin çekişmeli olduğu durumda; açık rızanın veya rızanın var sayılması gerektiğini ispat yükü devralana aittir. Davalı devralan açık rızanın verilmiş veya verilmiş sayılması gereken bir karine olgusunu usulünce ispatlamış değildir. Bu sebeple davanın kabulü kararı verilmesi gerekir. Yerel mahkeme kararının bu farklı gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum. (¤¤)