Mesajı Okuyun
Old 26-03-2007, 20:44   #13
averdalguzel

 
Varsayılan Türk Hukuk Sitesi Forum Alanları > Hukuk Forumları > Hukuk Sohbetleri > Hukuk ve Fels

Sayın Muzaffer Erdoğan,
Bildiğiniz gibi her üretim biçiminin kendine özgü hukuksal bir yapısı vardır. Üretim biçimi kendini devam ettirmek için bu düzenin korunmasında son derece titiz davranır, davranmak da zorundadır. Aksi halde kendini inkar etmiş olur.
Her üretim biçimi bir önceki üretim biçimini inkar ederek, onun külleri üzerine kurulurken, ondan kendi üretim biçiminin nasıl olacağına ilişkin veirileri de alır. Dolayısıyla burada bir yandan önceki üretim biçimini inkar etmek, diğer yandan onun eksiklerini tamamlama ve yeni bir üretim biçimi kurma adına inkar etmenin inkar etmesi olgusu vardır. diğer bir deyimle inkar etmenin inkar etmesi ilkesi diyebiliriz. Daha basit olarak çürümüş gübrenin yeni yaşamları yeşertmesi.
Her toplumsal düzenin koymuş olduğu kurallara sahip çıkması elbette ki kınanacak bir olgu değildir. Hatta kendi hukukuna sahip çıkmazsa ona toplum düzeni demek de abes olur.
Her toplumsal düzen, bir öncekini yıkmaya çalışırken, kendisinden önceki tohlumsal düzenin vermediği, o anda insanların hak ettiklerini düşündükleri hakları ( bunlar tarihte, ekmek, giysi, yaşama hakkı, insan olduklarının kabul edilmesi hakkı, yarın karnını doyurmasının garantide olması, hatta çocuğunu sevebilmesi gibi ) vermek üzere iktidara adaylığını ileri sürer.
/Bu konunun verili temel koşulları değiştirmek istemi olmaksızın yalnızca, bir önceki hükümetin eksikliklerinden bahisle ikdirara gelmek istemi ile ilgisi yoktur.\
Aslolan her üretim biçiminin ikdira geldikten sonra topluma, başka bir deyimle bir önceki düzeni deviren kitlelere vaad ettiği sözleri tutup tutmadığı sorunudur.
İster köleci, ister fodal, isterse kapitalist yapı olsun; bir önceki düzeni yıkan kitlelere verdikleri sözleri yerine getirmezse, yıkımı da iktidara geldikleri anda başlayacaktır. Bu sözler o anki koşullara göre en basit olarak temel haklardır.
Kısa olmasından kaynaklı yetersiz bu açıklamalardan sonra özetle aşağıdaki düşüncelerimi belirtmek isterim:
- Her toplumsal düzen kendi kurallarını ve hukukunu yaratır.
- bu kurallara uyulmasını istemek onun en doğal hakkıdır.
- Uyulmaması halinde yaptırım uygulamak da hakkıdır. ( Bu açıdan kölenin kırbaçlanması, sevgilisine tecavüz edilmesi, hatta üç günlük çocuğunun uçuruma atılması Holivud senaryolarıyla bizde acındırma uyandırmamalıdır. Patron hakkını kullanmıştır)
- Her üretim biçiminin mutlaka bir sonu vardır. Bundan önceki köleci, feodal düzenler insanı kısıtlayan ve engelleyen özellikleri nedeniyle sona erdilerse, bu günkü ekonomik düzen de insanı kısıtlayan özellikleri nedeniyle sona erecektir.
Bunun kaçınılmaz olduğuna kuşku yoktur.
- Her toplumsal düzende, düzenin iktidara gelirken verdiği sözleri yerine getirmesini isteyenler olmuştur. Bunlar toplumun sözcüleri, başka bir deyimle avukatı olmuşlardır.
Sonuç Olarak:
Her tohlumsal düzen, öncekini inkar ve insan desteğiyle, insana daha yakışan düzen vaadlerle iktidara gelir
Vaad edilen haklar doğrultusunda yeni düzenin nasıl yürüyeceğini hukukçular tesbit eder, buna göre kurallar oluşturulur. Kurallar kazanılmış haklardan geri gitmemek üzere ilerideki gelişme ve ihtiyaçlara göre değiştirilebilir.
Düzenin kurallarını tesbit edenlerin, bu kuralların uygulanmaması halinde karşı çıkma görevleri vardır.
Biz hukukçulara düşen görev, insan haklarına yakışır temel kuralların gerisine gitmeye çalışan her oluşuma, girişime karşı çıkmak, insana yakışan ve önünü açan kuralların konulmasını ve uygulanmasını sağlamak olmalıdır.