Mesajı Okuyun
Old 07-10-2006, 23:57   #13
Av. Salim

 
Varsayılan

Boşanma davası açıldıktan sonra meydana gelen olayların o davada delil olarak değerlendirilemeyeceğine ilişkin ben de aşağıdaki kararları buldum. Sunuyorum.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1980/2-805

K. 1980/1437

T. 21.3.1980

• BOŞANMA ( Delillerin Takdiri )

• KADININ FENA MUAMELESİ ( Boşanma Davası Açıldıktan Sonra )

743/m.134

ÖZET : Davalı kadının, boşanma davası sırasında kocasının yüzünü tırmalaması hükme esas alınamaz.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eyüp Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.3.1978 gün ve 819-261 sayılı kararın incelenmesi davalı Sabriye vekili tarafından istenilmesi üzerine,
( Her, dava açıldığı tarihteki şart ve delillere göre çözülür onun için davadan sonra meydana gelmiş olaylara dayanılamaz. Her ne kadar, davalı kocasının yüzünü tırmalamış ise de bu olay boşanma davası sırasında olduğu için hükme esas alınamaz. Bunun dışındaki yönlere gelince:
Dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı MK.134. maddesinde de yer alan çekişmezlik halini ve köklü sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan afaki beyanlar olup bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmaya ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla, davanın reddi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki kâğıtlara, Özel Daire bozma ilamında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle ( BOZULMASINA ), karar verildi.

------------------------------------------------------------------------

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1371

K. 2003/4214

T. 25.3.2003

• BOŞANMA ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasına Tek Başına Sebep Olan Kocanın Dava Açması )

• DAVA AÇILDIKTAN SONRA GERÇEKLEŞEN OLAYLAR ( Boşanma Davası-Mevcut Davada Verilecek Olan Karara Esas Alınamayacağı )

• EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI ( Bütün Kusurun Davacıya Ait Olması-Boşanma Kararı Verilip Verilemeyeceği )

• HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasına Tek Başına Sebep Olan Kocanın Boşanma Davası Açması )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Boşanma Davasında - Ne Kadarının Maddi Ne Kadarının Manevi Tazminat Olduğunun Açıklattırılması Gereği )

4722/m.1

743/m.134

1086/m.75


ÖZET : 1 ) Boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen olaylar mevcut boşanma davasında verilecek olan karara esas alınamaz. Medeni Kanuna göre, boşanma davası açabilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, kusur oranı daha yüksek olan tarafın da dava açma hakkı vardır.
2 ) Davalı cevap layihasında on milyar maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 75. maddesinden de yararlanılıp ne kadarının maddi, ne kadarının manevi tazminat olduğunun açıklattırılması sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-4722 sayılı kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
Her dava açıldığı tarihteki şartlarına tabidir. Davadan sonra gerçekleşen olaylar değerlendirmeye alınamaz. Toplanan delillerden davacının eşini dövdüğü, başka kadınlarla ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır. Kadından kaynaklanan boşanmaya esas alınacak maddi bir hadisenin varlığı da isbat edilmemiştir.
Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134. maddesinin eski şeklinde [ifadesinde] şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası, ilke [unsur] olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan ya da, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, söz konusu 134. maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" [3444 sayılı kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi] İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun 134. maddesini değiştirirken, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş, özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanunun 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tesbiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( M.K.134/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de; davalı cevap layihasında on milyar maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 75. maddesinden de yararlanılıp ne kadarının maddi, ne kadarının manevi tazminat olduğunun açıklattırılması sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmaması da yerinde değildir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2.bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, davalının tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazının REDDİNE, bozma sebebine göre de tarafların diğer temyizlerinin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 275.000.000 Tl. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davalıya geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.