Mesajı Okuyun
Old 11-05-2011, 13:44   #5
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Aşağıdaki açıklamalar Yargıtay HGK'nın 14.03.2007 t.li 2007/2-99 E., 141K. sayılı kararından alıntıdır. Size yardımcı olacağını düşünüyorum. Ancak bunu değerlendirirken değiştirdiğiniz sebebe ilişkin zamanaşımı sürelerini de dikkate alınız.

Aynı ıslah dilekçesi ile dayandığınız hukuki sebebi ve miktarı birlikte ıslah edebileceğinizi düşünüyorum. Zira usul hukukumuzda m.83 uyarınca tamamen ıslah dahi mümkündür. Yoruma mahal vermemek ve bir zarar görmemek için "tamamen ıslah" ve "kısmen ıslah" konularını ve bu ikisinin gereklerini ayrıca inceleyiniz. (Örneğin tamamen ıslahta yeni bir dava dilekçesi vermeniz gerekir...m.88; 3 günlük süre)



Alıntı:
Bu aşamada ıslah kavramı hakkında şu açıklamaların yapılmasında fayda görülmüştür.

Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir. ( HUMK. m.83 ) ( Prof. Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001,s 3965 ) Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir. ( Prof.Dr.Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuk, C.I.II.B, 5, İstanbul 1992 s.534 )

Islahı doçentlik tezinde inceleyen Prof.Dr.E£der Yılmaz, ıslah kurumunun amacının usulün ana amacına hizmet olduğunu, hukuk yargılamasının amacının ise adaletli karar vermek bulunduğunu ifade ettikten sonra, biçimselliğin maddi gerçeği bir yana bırakılmasına neden olmaması gerektiğini; "usul ekonomisi" ve "usuli hakkaniyet" ilkelerinden hareket edilmesi gereğini vurgulamıştır. Usulü hakkaniyet ilkesinin, biçimselliği hakka varmaya, maddi gerçeği bulmaya, onu adeta yutmasına engel olacak bir anlayış olduğunu açıklamıştır. ( Prof.Dr.E£der Yılmaz Islah, 1982, s.44-45-52 )

Islahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu bir gerçek olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin ( davada talep olunan miktarın ) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur. ( Kuru:C.IV.s 4035 )

Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar ( davayı etkilediği için usul işlemidir ) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır. Çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
Bilindiği gibi, HUMK.nun 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmünü Anayasa Mahkemesi Resmi Gazetenin 4.11.2000 tarihli nüshasında yayınlanan 20.7.1999 tarih 1999/1 E. 1999/33 K.sayılı kararı ile dava açıldıktan sonra davacının müddeabihi "ıslah" yoluyla artırılmasını önleyen bu kural, bir hakkın elde edilmesini zorlaştırdığından ve davacıyı ikinci kez dava açmaya zorladığından Anayasanın Hukuk Devleti ilkesine ve hak arama özgürlüğünü kısıtlaması nedeniyle Anayasaya aykırı bulduğundan iptal etmiştir.
Bundan böyle davacı, dava dilekçesinde gösterdiği müddeabihini ( davalı muvafakat etmese bile ) aynı dava içinde ıslah yolu ile artırabilecektir. Bu düzenleme, davacının ilk dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakkını ek bir dava ile istemesine engel olmayacaktır.
Islahın sonuçlarına gelince; Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesine denir. ( HUMK. m.83 ) Islah tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tahkikata tabi olmayan davalarda ise yargılamanın bitimine kadar yapılabilir ( HUMK. m.84 ).Yargıtay'ın 4.2.1948 gün 10/3 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararına göre hükmün Yargıtay'ca bozulması üzerine, hüküm mahkemesinde yeni tahkikat sırasında ıslah yapılması mümkün değildir. HUMK.nun 85. maddesi gereğince ıslah muayyen celsede diğer taraf hazır olduğu halde yapılabileceği gibi, diğer tarafa tebliğ edilmek şartıyla dilekçe ile de yapılabilir. Islah tek taraflı bir irade beyanı ile olup, ıslahın geçerliliği için karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne gerek yoktur. Ancak, ıslah eden taraf bu tarihe kadar olan yargılama giderleriyle karşı taraf için mahkemenin takdir edeceği zarar ve ziyanı karşı tarafın talebi üzerine davada mahkum olmuş gibi derhal mahkeme veznesine ödemeye mecburdur ( HUMK. m.86/1 ). Karşı tarafın zarar ve ziyan konusunda bir talebi yoksa, mahkeme resen ( kendiliğinden ) bu masraflar yatırılmadı diye ıslah talebini red edemez.
Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir ( HUMK. m.87 ). Gerek öğretide, gerekse yerleşik yargısal kararlarda, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır ( Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru "Hukuk Muhakemeleri Usulü" 6.baskı c.IV, s.3998 vd, Prof.Dr.Sabri Şakir Ansay "Yargılama Usulleri" isimli eser 1960 baskı sh:194 vd, Prof.Dr.İlhan Postacıoğlu "Medeni Usul Hukuku Dersleri" 1975 baskı s.460 vd, Prof.Dr.Saim Üstündağ "Medeni Yargılama Hukuku Esasları" 1973 baskı s.335 vd, ile aynı yöndeki YHGK.18.12.1957 gün E.2/66 K.64, YHGK.nun 30.1.2002 gün E.2002/2-63 K.2002/23 sayılı kararı, YHGK.nun 3.7.2002 gün ve 2002/9-564-572 sayılı kararı, YHGK.5.3.2003 gün ve 2003/9-76-126 sayılı kararı. ) Davanın tamamen ( kamilen ) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. ( HUMK. m.87/1 ) Ancak, ıslahın ikrara, keşfe, bilirkişi raporlarına, şahit sözlerine bir etkisi olmaz. Yani ıslah ile bunlar geçersiz sayılamaz. Taraflar ancak kendi usul işlemlerini ıslah ile düzeltebilirler. Mahkemenin ve karşı tarafın işlemleri ıslahın konusu
dışındadır.


Ayrıca bir de Yargıtay kararı ekliyorum;
T.C.YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/14269 K. 2003/372

T. 16.1.2003

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ ( Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil - Muris Muvazaası Nedeniyle İptal ve Tenkis )

ISLAH ( Davanın Tamamen veya Kısmen Islah Edilebileceği - Davanın Sebebi Müddeabih ve Talep Neticesinin Islah Yolu ile Değiştirilebileceği )

MURİS MUVAZAASI ( Ölünceya Kadar Bakma Sözleşmesinin İptali Davasında Dava Nedeninin Islah Yolu ile Değiştirilmesi - Muris Muvazaası ve Ehliyetsizlik )

DAVA SEBEBİ ( Islah Yolu ile Değiştirilebileceği - Ölünceya Kadar Bakmla Sözleşmesinin İptal Nedeninin Islah Yoluyla Değiştirilmesi )

818/m. 18, 511

743/m. 502

1086/m. 83, 87


ÖZET : HUMK.nun 83.maddesinde ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır. Islah, davanın tamamen veya kısmen ıslahı şeklinde de yapılabilir. Davanın sebebi, müddeabih, talep neticesi ıslah yolu ile değiştirilebilir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakanın son zamanlarında hukuki ehliyeti haiz olmadığını, bu durumu bilen davalı Beşgül'ün dava konusu taşınmazı ölünceye kadar bakma akti ile üzerine devraldığını ileri sürerek öncelikle ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptal ve adına tescile karar verilmesini istemiş; daha sonraki ıslah dilekçesi ile ölünceye kadar bakma aktinin mirasçılardan mal kaçırma amacına olduğundan muvazaa nedeniyle iptal, tescil veya tenkisini istemiştir. Birleştirilen davada da, taşınmazda davalı Adnan G... lehine oluşan ipoteğin tesis edildiği tarihte murisin hukuki ehliyeti bulunmadığından bahisle fekkini istemiştir.
Davalı, murisin akit tarihinde hukuki ehliyeti haiz olduğu gibi, ölünceye kadar kendisine baktığını, davacının haksız olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın Adli Tıp Raporu uyarınca akit tarihinde ehliyetinin bulunduğu, ıslah dilekçesi ile dava konusunun değiştirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi Zümrüt Eskicindil'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, ehliyetsizlik nedenine dayalı iptal, tescil ve ipoteğin fekki olarak açılmış, yargılama aşamasında ıslah dilekçesi ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal, tescil, tenkis istenilmiştir.
Mahkemece, miras bırakanın akit tarihinde ehliyetli olduğu, ıslah ile de davanın konusunun değiştirilemeyeceğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten dosya içeriğinde mevcut Adlı Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu uyarınca miras bırakanın akit tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğu sabittir. Ancak, mahkemenin, ıslah ile ilgili karar gerekçesine katılma olanağı yoktur.
HUMK.nun 83.maddesinde ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır. Islah, davanın tamamen veya kısmen ıslahı şeklinde de yapılabilir. Davanın sebebi, müddeabih, talep neticesi ıslah yolu ile değiştirilebilir. HUMK.nun 87.maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmünün 4.11.2000 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 tarih, 1999/1 esas, 1999/33 sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine, davacının müddeabihi başka bir deyişle dava konusunu arttırabilmesi de mümkündür. Ayrıca, ıslah yazılı veya sözlü olarak karşı tarafın kabulüne bağlı olmaksızın yargılamanın bitmesine kadar yapılabilir.
Somut olayda, davacı taraf celse arası verdiği 8.10.2001 havale tarihli dilekçe ile davada dayanılan ehliyetsizlik nedenini muris muvazaası nedeniyle iptal, tesçil olmadığı takdirde tenkis olarak ıslah ettiğini açıklamış, duruşmada dilekçesini tekrarladığını belirtmiştir. Davalı aynı oturumda ıslaha karşı çıkmamıştır. Bu durumda, ıslah ile davanın konusu değil davada dayanılan hukuki sebep değiştirilmiştir. Böylece davaya ölünceye kadar bakma aktinde muvazaa nedeniyle iptal, tescil ve tenkis isteği olarak bakılmalıdır. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. SONUÇ : Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 16.1.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.