Mesajı Okuyun
Old 24-12-2008, 09:41   #28
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Sadık Toprak
Sayın Saim,

MK 184 üncü maddeyi, boşanma davası dışındaki hukuk davaları ile başarılı bir şekilde mukayese etmişsiniz. Buna mukabil tartışılmasında büyük yarar olduğuna inandığım, maddenin 4 üncü fıkrası olan, "hakim, kanıtları serbestçe takdir eder" konusunda mukayesenizi ?? işaretleri ile vurgulamışsınız. İşte konunun ve fıkranın önemi burada. Bunun üzerinde "serbestçe" tatışmamızda inanın çok yarar var.

İlk önce, 1 inci fıkra'daki "... davasının DAYANDIĞI olguların varlığına VİCDANEN kanaat getirmedikçe bunları ispatlanmış sayamaz." hükmü ile, 4 üncü fıkradaki, "Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder." hükmünü birleştirmekte fayda var diye düşünüyorum. Zira, toplumun kutsal nüvesi olan aile birliğinin sonlandırılması veya devam ettirilmesinde alınacak yanlış bir kararın, kamu hukukundan sayılan aile hukukunun toplumun yararına değil zararına olacağını kanun koyucu son derece isabetle öngörmüştür.

Dikkat edersek, her iki fıkrada da emredici bir üslup kullanılmıştır.1 fıkra saymaz değil, SAYAMAZ ifadesi ile, 4 üncü fıkra ise TAKDİR EDER ifadesiyle sonlanmaktadır

Bu nedenle aile hukukunda ve özellikle boşanma davasında hakimin takdir yetkisine olağanın dışında ve kanun hükümlerinin bizatihi her biri olaya yeterli olamayacağı düşüncesiyle, vicdan kanatine daha fazla yer vermiştir.

Her davada olduğu gibi kanıtlar boşanma davalarında da önemlidir. Hatta, belki daha fazla önemlidirler. Çünkü, özel hayatın gizliliği, dokunulmaz kişilik hakları gibi ilkelerle korunan karı ve koca arasındaki gizlilik ve özellik duvarları ile aleni olmayan ilişkilerin kanıtlanması her zaman kolay olmamaktadır. Bazan kanıtın gerçekten gizli olması, bazan da tarafların bizzat bunları gizlemesi davanın sıhhatli sonuçlandırılabilmesine engel olmaktadır.

Bütün bu geniş bir yelpaze içindeki değişik olgu ve olayları kanun maddelerinin tek tek öngörmesi yukarıda da değindiğim gibi mümkün değil. Öyleyse, "Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder." ifadesini kanıtlar açısından tekrar düşünelim. Nasıl bir kanıt olmalı ki, hakimin bunu delil olarak kabul etmesi mümkün olmasın veya tartışılır olsun? Buna mukabil, boşanma davasında hakim böyle bir kanıtı da SERBESTÇE takdir edebilsin? Kanıtın takdiri konusunda hakime bir sınırlama getirilmesin, serbestçe değerlendirebilsin. Sizce nasıl bir kanıt olmalı ki, hakim bunu dahi takdir edebilmekte SERBEST olsun? Değerli görüşleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.


Sayın Sadık Toprak,

Görüşleriniz için teşekkür ederim. Söz konusu bentteki cevap kısmını "??" işareti ile boş bırakmamın ana nedeni "Boşanma Davasında Hakimlerin, delilleri serbestçe takdir etmesi" hususundaki öncelikle sizin ve diğer üyelerin katkılarını görmek içindi.

Sizin önemli tespit ve açıklamalarda bulunduğunuzu memnuniyetle gördüm.

Benim bu konuda düşüncem şu şekildedir:

Bilindiği gibi "Hakimin, delilleri serbestçe takdir etmesi" hususu esasen yeni getirilmiş bir husus değildir. Eski TMK.nun 150. maddesinde de "Hakimin delilleri serbestçe takdir edeceği" hükmü mevcuttu. Hatta bunun ne anlama geleceği Hukuk Genel Kurulunun E.1986/2-250, K. 1987/130 Sayılı kararında "Hakimin, delilleri serbestçe takdir yetkisi üzerinde" durulmak suretiyle ortaya konulmuş ve bu yetkinin sınırları çizilmiştir.

Sözkonusu Karar, Kazancı Yayınlarından alıntılanmış olup, incelenmesi için aşağıya aktarılmaktadır.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1986/2-250
K. 1987/130
T. 4.3.1987
• HAKİMİN TAKDİR HAKKI ( Boşanma )
• BOŞANMADA YARGILAMA USULÜ
743/m.150
ÖZET : MK. m.150/4 uyarınca hakim kanıtları serbestçe değerlendirir. Hakimin bu serbest değerlendirme hakkı sınırsız değildir, objektif esaslara dayanmalıdır.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda............

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Medeni Kanun’un 150/4. maddesi hükmünce hakim delilleri serbestçe takdir eder. Hakimin bu serbest takdir hakkı kuşkusuz sınırsız olmayıp objektif esaslara dayanması gerekir. Hakimin takdirinde serbest oluşu Yargıtay'ın bu konudaki denetimini önlemez. Objektif esaslarla bağdaşmaz, Maddi vakıalarla çelişir biçimde takdirde fahiş hayata düşülmesi halinde Yargıtay'ın müdahale edeceği doğaldır. Diğer taraftan E.1978/5, K.1978/6 sayı ve 3.7.1978 günlü İçtihadı Birleştirmeye gerek bulunmadığına ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’nın gerekçesinde açıklandığı üzere, evlilik birliğine sadakatsizlik eden kocanın bu nedenle kendisine karşı onur kırıcı davranışta bulunan karısına karşı daha fazla kusurlu sayılıp sayılamayacağı, başka bir anlatımla kocanın aile birliğine sadakatsiz sayılan davranışının mı, yoksa karının onur kırıcı tepkisinin mi daha ziyade kusur sayılacağı konusunda takdir hakkını kullanan hakim olayların kendi yapı ve oluşlarını dikkate alacak ve gene her olayı kendi koşulları içerisinde değerlendirecektir; bu konuda önceden somut bir kural ve ölçü konulmasının da hakimin takdir hakkını önleyici ve bağlayıcı sonuç doğuracağı da doğaldır ( HGK.nun E.1986/2-39, K.1986/871 sayı ve 15.10.1986 günlü; E.1986/2-226, K.1987/111 sayı, 18.2.1987 günlü kararları ). Olayda mahkemece takdir hakkı M.K.’nun 150/4. maddesi uyarınca kullanılmış bu takdirde de bir isabetsizlik bulunmamıştır. O halde usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, oyçokluğuyla karar verildi.

Boşanma davaları bakımından Yeni TMK.nunun 184. maddesinde, HUK.nunun yargılama esaslarını belirleyen genel kurallarından ayrık özel hükümler getirilmiş olmakla, hakimin boşanma davasında TMK.184. maddedeki istisnai hükümlere uyması ve bu istisnalar dışında ise genel yargılama esaslarına aynen riayet etmesi öngörülmüştür.

Bilindiği üzere, özel hukukda yargılama esasları HUK. nda açıkça belirtilmiş olup, delillerin taraflarca sunulacağı hususu tartışmasız benimsenmiştir. Bu bağlamda delillerin sunulması ile ilgili olarak TMK. da, HUK. dan ayrı bir özel hüküm getirilmediğinden HUK. 'un delillerin sunulmasına ilişkin genel hükmünün aynen geçerli olduğunu kabul etmek gerekir kanaatindeyim.

Bu itibarla, tarafların dosyaya sunduğu delillerle sınırlı olmak kaydıyla hakim, sunulan delilleri "Objektif kıstaslara bağlı kalarak" serbestçe takdir etmek, misal olarak; tanık ifadelerini olayın oluş biçimi ve somut vakıalarla karşılaştırarak ve gerekçesini belirtmek kaydıyla değerlendirmek hak ve yetkisine sahiptir.


Yine bir başka Hukuk Genel Kurulu Kararında bu yetki şu şekilde açıklanmaktadır:

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1998/2–260
K. 1998/268
T. 15.4.1998
• HAKİMİN TAKDİR HAKKI ( Boşanma )
• AİLENİN KORUNMASI
• BOŞANMA DAVASINDA TANIKLARA SORULACAK HUSUSLAR
• VEKİLİN AZLİNİN MAHKEMEYE BİLDİRİLMEMESİ
• AZLİN MAHKEMEYE BİLDİRİLMEMESİ
743/m.134
1086/m.68
ÖZET : Vekil, müvekkili tarafından azlolunduğunu dava zaptına kayıt veya tebliğ ettirmek suretiyle diğer tarafa bildirilmedikçe .... azlin o taraf hakkında hükmü yoktur.

Süresinden sonra verilen temyiz dilekçesi hakkında, ek kararla temiz isteminin reddine karar verilmesi Usul ve Yasa’ya uygundur.

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.3.1997 gün ve 1996/680 E- 1997/174 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 12.9.1997 gün ve 1997/7549 – 8889 sayılı ilamı;

( ... Hakim boşanma için gösterilen olayların varlığına vicdanen inanmadıkça sabit adedemez. İki tarafın bu konudaki kabulleri dahi hakimi bağlamaz, Hakim gösterilen delilleri serbestçe takdir eder. ( MK. 150 md ).

Boşanma davaları Kamu düzenini ilgilendirdiğinden Hakime geniş takdir hakkı tanınmıştır. Tarafların bu dava üzerinde serbestce hareket etmek imkanı yoktur. Hakim evlenme sözleşmesiyle oluşan hukuki durumu mümkün olduğu ölçüde korumakla yükümlüdür. Toplumun en küçük birimini oluşturan ailenin korunması ön planda tutulur. Ancak evliliğin devamı toplumun düzenini zedeler hale gelmiş, toplum için sorun oluşturmaya başlamış ve evlilik, sosyal ve ahlaki yönden çökmüş ise, bu durumda evliliğin korunmasında gerek karı – koca ve gerekse çocuklar yönünden bir yarar kalmamış demektir. Hakimin böyle bir evliliği sona erdirmesi en uygun çözüm olacaktır.

Hakim belirtilen ilkeleri irdelemek bunlar hakkında yeterli bilgi toplamak evlilik birliğinin gerçekten onarılmaz şekilde kökünden bilgi toplamak evlilik birliğinin gerçekten onarılmaz şekilde kökünden sarsılıp sarsılamadığı hakkında bilgi ve kanaat sahibi olmak zorundadır. Sağlıklı bir sonuca ulaşılması olayların yeri, zamanı, ne şekilde oluştuğu, kimin davranışının öncelikli olduğu, karşı tarafın söz ve davranışlarının art niyetsiz bir tepki, bir öfke sonucu olup olmadığının bilinmesine bağlıdır.

O halde tanıklardan olaylar hakkında ne şekilde bilgi sahibi olduklarını, taraflarla olan ilişkilerinin derecesini, olayın geçtiği yer ve zamanını, olayların ne şekilde ve nasıl başladığını, bu olaylardan sonra tarafların bir birlerine karşı olan tutum ve davranışlarının ne şekilde gelişdiğini, somut olayın karı koca arasında alışkanlık haline gelmiş bir davranışın veya sözün gereğimi, yoksa belirli bir amaca yönelmiş olarakmı söylendiği veya oluştuğu ve benzer konular etraflıca sorulmalıdır.

Dinlenen davacı tanıkları Şaban İrfan ile Serdar’ın sözlerinde geçen olayların günü ve yeri belirttirilmemiştir. O halde tanıkların mahkemeye verdiği bilgilerdeki olayların yeri ve zamanı tesbit edilip dava dilekçesindeki olaylar birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz isteminin reddine ilişkin kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Yasa’ya uygun bulunan yerel mahkemenin 27.2.1998 gün 1997/715 – 741 sayılı ek kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Konu üzerinde etraflıca tartışılması doğru olur kanaatindeyim.

Saygılarımla.