Mesajı Okuyun
Old 05-07-2010, 01:07   #2
wellan

 
Varsayılan

İlk sorunuz Ceza Muhakemesi ilkesinin doğrudanlık prensibi ile ilgilidir.Muhakeme sav-savunma-karar üçlüsünden oluşur ve bu üçlü mekanizmadan birisnin ekisk olması durumunda geçerli ve adalete uygun bir muhakemenin varlığından söz edilemez.Dolayısıyla mümkün olduğu suretle esas hakkındaki mütaalaların sunulmasında sanığın ve müdafiinin hazır bulunması ve iddia ve karar makamının söylemiş olduğu beynalara karşı müdafaa edilmesi anlamını taşımaktadır.AİHS 6.maddesinde de esasında vurgulanan ve bahsetmiş olduğunuz yasa maddesinde de yorumunu bulunan husus şudur:Savunma hakkının var olması savunma yapılması anlamına gelmez.Savunmayı gerçekleştirecek şartlar yada araçlar yok ise savunma hakkı var olsa bile savunmadan söz edilemez.Bu anlamıyla doğrudanlık ilkesinin Ceza Muhakemesi sistemindeki yeri önemlidir.Çünkü Ceza Muhakemesi soruşturma evresinin aksine yazılı değil sözlüdür yani iddialara karşı anında savunma yapılması anlamına gelir.Aynı zamanda gıyabi değil vicahidir yani yüze karşı yapılarak ithamlara karşı koyabilmek,savunabilmek anlamına gelir.Soruşturma evresi ise yazılıdır,gizlidir,gıyabidir.Mazeretin reddine karar verilmesi diğer talebinde reddine karar verilmesi gerektiğini sonuçlamıyor.Dolayısıyla süre talebinin dikkate alınması gerekirdi diye düşünüyorum. Esasında iki sorunuzun cevabı da AİHS 6.maddesinin yorumuna çıkıyor.Bu anlamda malesef CMK 250 vd hükümleri savunma hakkının hiçe sayıldığı yargılama süreçleridir.SAYGILARIMLA.Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.