Mesajı Okuyun
Old 11-07-2009, 11:11   #5
alphukuk

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlar:
1)Alacaklının %40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesi için haksız ve kötü niyetli olması sartı aranır, borçlu için ise kötü niyet şartı aranmaksızın (itirazın haksız olması yeterli) borçlu aleyhine inkar tazminatına hükmedilir.
T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4236

K. 2003/5957

T. 7.7.2003

• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Borçlu Aleyhine Karar Verilebilmesi İçin Kötüniyet Unsuru Aranmayacağı - İtirazın İptali Talebi )

• İTİRAZIN İPTALİ TALEBİ ( İnkar Tazminatı - Borçlu Aleyhine Karar Verilebilmesi İçin Kötüniyet Unsuru Aranmayacağı )

• KÖTÜNİYET ( İtirazın İptali Talebi/İnkar Tazminatı - Borçlu Aleyhine Karar Verilebilmesi İçin Kötüniyet Unsuru Aranmayacağı )

2004/m. 67

ÖZET : Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Borçlu aleyhine inkar tazminatına karar verilebilmesi için borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi yeterlidir. Alacaklılar için aranan kötüniyet unsuru burada aranmaz. Borçlunun itirazının haksızlığına karar verildiğinde, inkar tazminatına da karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde aidat borcunu ödemeyen davalı hakkında yapılan icra takibine karşı ileri sürülen itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve duruşma istemi pul yokluğundan reddedildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; İcra ve İflas Yasasının 67. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre alacaklı yararına icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi yeterli olup, alacaklılar için öngörülen kötüniyet unsuru burada aranmaz. O halde, mahkemece borçlunun itirazının haksızlığına karar verildiğine göre hükmolunan asıl alacağın % 40'ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata da hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile icra tazminatının reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 7.7.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

2)Borçlu-davalı inkar tazminatı talep edecekse bunu esasa cevap süresi olan 10 gün içerisinde talep etmelidir, aksi halde savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşması kuvvetle muhtemeldir.
YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1998/4447

K. 1998/6029

T. 1.10.1998

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASININ REDDEDİLMESİ ( Tazminat Talebinde Süre )

• KÖTÜNİYET TAZMİNATI ( İtirazın İptalinden Sonra Talebinde Süre )

• SÜRE ( Kötüniyet Tazminatı Talebinde )

• ESASA CEVAP SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA KÖTÜNİYET TAZMİNATI TALEBİ

2004/m.67

1086/m.201

ÖZET : İtirazın iptali davasının reddedilmesi halinde borçlu lehine hükmedilecek tazminatın esasa cevap süresi içinde talep edilmesi gerekir. Davalı vekili esasa cevap süresini geçirdikten sonra kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuş, davacı vekili buna karşı çıkarak savunmanın genişletilmesi itirazını öne sürmüştür. O halde İİK`nun 67/2. maddesi gereğince davalı lehine % 40 oranında tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Kaldı ki dosya kapsamına göre davacının kötü niyetli icra takibi yaptığı sonucuna da varılamaz.
DAVA: Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 7. Ticaret Mahkemesi`nce verilen 13.11.1997 tarih ve 134-572 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya sattığı mal bedelinin ödenmediğini, 58.266.000 lira asıl alacak ve faizinin tahsili için girişilen icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili müvekkilinin peşin ödeme yaparak söz konusu malları satın aldığını, 7.2.1995 tarihli faturanın "kapalı fatura" olmasından bunun anlaşıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre; gıda toptancılığı yapan davacının söz konusu fatura muhteviyatı malları bakkaliye işleten davalıya sattığı ve malların teslim edildiği, buna ilişkin faturanın kapalı fatura olarak düzenlendiğine göre mal bedelinin davacı satıcıya ödenmiş olduğunun kabulü gerekeceği, davacı, faturayı oğlu İ.Ö.`nün imzaladığını ve davacıyı bağlamayacağını iddia etmiş ise de; irsaliyedeki ve diğer faturalardaki imzanın da aynı kişiye ait olması karşısında, davacının bu kişiye imza yetkisini verdiğinin anlaşıldığı, davacının mal bedelinin tahsil edilmediği iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine, davacı icra takibinde haksız olduğundan ve bedeli ödenmiş faturaya dayandığından, İİK`nun 67/2. maddesi gereğince % 40 tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıda bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Ancak, itirazın iptali davasının reddedilmesi halinde borçlu lehine hükmedilecek tazminatın esasa cevap süresi içinde talep edilmesi gerekir. Davalı vekili esasa cevap süresini geçirdikten sonra kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuş, davacı vekili buna karşı çıkarak savunmanın genişletilmesi itirazını öne sürmüştür. O halde İİK`nun 67/2. maddesi gereğince davalı lehine % 40 oranında tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Kaldı ki dosya kapsamına göre davacının kötü niyetli icra takibi yaptığı sonucuna da varılamaz. Açıklanan bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1.10.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.