Mesajı Okuyun
Old 04-06-2007, 09:21   #6
Kilimanjaro

 
Varsayılan

Konuya ışık tutan örnek bir içtihadı konuyla ilgilenenlerin bilgisine sunuyorum:

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/9-512
K. 2004/464
T. 6.10.2004

• İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ TALEBİ ( Kesin Sürenin Sonuçlarının Bildirilmemiş Olması Nedeniyle Süreden Sonraki Tanık Dinletme Talebinin Kabulü Gereği - Tanık Dinletme Talebinin Reddedilmesinin Savunma Hakkının Kısıtlanması Niteliği )
• SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Kesin Sürenin Sonuçları Bildirilmeden Verilen Süreden Sonraki Tanık Dinletme Talebinin Reddi )
• TANIK DİNLETME TALEBİNİN MAHKEMECE KESİN SÜRE GEÇTİĞİNDEN BAHİSLE REDDİ ( Kesin Sürenin Sonuçlarının Bildirilmemesi Nedeniyle Geçersiz Olması )
• KESİN SÜRE NİTELİĞİNİN BULUNMAMASI ( Mahkemece Kesin Süre Tanınan Tarafa Kesin Sürenin Sonuçlarının Bildirilmemesi - Süre Geçtikten Sonraki Tanık Dinletme Talebinin Kabulü Gereği )
1086/m.163

ÖZET : Dava, işçilik haklarından kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili 15.07.2002 tarihli dilekçesiyle delillerini bildirmiş; bu dilekçesinin ikinci sırasında "tanıklarımız" yazarak tanık kanıtına da dayanmış ve ( tanık isimleri bilahare bildirilecektir ) açıklamasına yer vermiş; 16.07.2002 tarihli oturumda da, "Tanık isimlerini bildireceğiz dinlenmesine karar verilmesi talep olunur" şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı vekili de 16.07.2002 tarihli dilekçesi ile cevaba cevaplarını ve delillerini bildirmiştir. Mahkeme, bu oturumda bir numaralı ara kararı ile "Davalı vekiline bir önceki duruşmada tüm delillerini bildirmesi için kesin süre verilmiş olmakla sonradan bildirilecek tanık isim ve adresleri için yeniden süre verilmesine yer olmadığından davalı vekilinin talebinin reddine" karar vermiş; davacı tarafa da tanıkların çağrılması için masraflarını yatırmak üzere süre vermiştir. Davalı vekili 22.07.2002 havale tarihli dilekçesiyle bu ara kararından geri dönülmesini istemiş; izleyen 21.0,1.2003 tarihli oturumda mahkemece verilen bir numaralı ara kararıyla "Davalı vekili kesin süreye rağmen delillerden olan tanık isim ve adreslerinin süresinde bildirmemesi nedeniyle yeniden tanık dinletme talebinin reddine" denilerek bu istem reddedilmiştir. Mahkemelerin gerek maddi hukuka ve gerekse usul hukukuna ilişkin hak düşürücü ara kararlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması ve sonuçlarının sıfatı ne olursa olsun ilgilisine bildirilmesi zorunludur. Mahkeme, bu gereğe uygun olmayan ve savunma hakkını kısıtlar biçimde davalı yanın tanık dinletme istemini reddetmekle, açıklanan yasal düzenleme ile, yerleşik ilke ve kurallara aykırı karar vermiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Birinci İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.03.2003 gün ve 2002/203-2003/818 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 17.11.2003 gün ve 7875/9419 sayılı ilamı ile; ( ...Mahkemece 28.05.2002 tarihli duruşmada taraflara delillerin ibrazı için kesin mehil verildiği halde taraflara usulüne uygun şekilde kesin mehilin neticeleri anlatılmamıştır. Diğer bir deyişle ihtar yapılmamıştır. Hukuk Genel Kurulu kararları da aynı mahiyettedir. Davalı vekili ise verilen süre içerisinde delillerini bildirmiş olmasına rağmen davalı tarafın tüm delilleri toplanmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi hatalı olup, bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, işçilik haklarından kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir.

Mahkeme, 28.05.2002 tarihli oturumda tarafların beyanını aldıktan sonra iki numaralı ara kararında aynen: "Davacı vekilinin cevaba cevap vermesi, taraf vekillerinin tüm delillerini, davacı vekilinin belirttiği ihtarnamenin tebliğ şerhini ihtarnamenin ibrazı için duruşma gününe kadar kesin süre verilmesine" karar vererek, yargılamayı 16.07.2002 günü saat 10.30'a bırakmıştır.

Davalı vekili 15.07.2002 tarihli dilekçesiyle delillerini bildirmiş; bu dilekçesinin ikinci sırasında "tanıklarımız" yazarak tanık kanıtına da dayanmış ve ( tanık isimleri bilahare bildirilecektir ) açıklamasına yer vermiş; 16.07.2002 tarihli oturumda da: "Tanık isimlerini bildireceğiz dinlenmesine karar verilmesi talep olunur" şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davacı vekili de 16.07.2002 tarihli dilekçesi ile cevaba cevaplarını ve delillerini bildirmiştir.

Mahkeme, bu oturumda bir numaralı ara kararı ile "Davalı vekiline bir önceki duruşmada tüm delillerini bildirmesi için kesin süre verilmiş olmakla sonradan bildirilecek tanık isim ve adresleri için yeniden süre verilmesine yer olmadığından davalı vekilinin talebinin reddine" karar vermiş; davacı tarafa da tanıkların çağrılması için masraflarını yatırmak üzere süre vermiştir.

Davalı vekili 22.07.2002 havale tarihli dilekçesiyle bu ara kararından geri dönülmesini istemiş; izleyen 21.0,1.2003 tarihli oturumda mahkemece verilen bir numaralı ara kararıyla "Davalı vekili kesin süreye rağmen delillerden olan tanık isim ve adreslerinin süresinde bildirmemesi nedeniyle yeniden tanık dinletme talebinin reddine" denilerek bu istem reddedilmiştir. 27.03.2002 tarihli oturumda yargılama sonlandırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Açıklandığı üzere; davalı yanın delil listesinde tanık kanıtına dayandığı ve tanıklarının dinlenmesinde de ısrar ettiği belirgindir.

Mahkemece, davalı yanın tanık dinletme isteminin reddine, ilk oturumda verilen kesin süre gerekçe olarak gösterilmiştir. Ne var ki, bu sürenin veriliş biçiminin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 163. maddesi anlamında sonuç doğuracak nitelikte olmadığı açıktır.

Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.1975 T. 1972/1-1273 E. 1975/258 K.; 18.02.1983 T, 1980/1-1284 E. 1983/141 K; 30.12.1992 Tarih 1992/16-666 E, 1992n69 K.; 01.05.2002 T. 2002/20-393 E., 2002/337 K.; 12.06.2002 T. 2002/ 2473 E. 2002/483 K; 07.05.2003 T. 2003/11-319 E., 2003/335 K. sayılı ilamlarında da açıkça vurgulandığı üzere; mahkemelerin gerek maddi hukuka ve gerekse usul hukukuna ilişkin hak düşürücü ara kararlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması ve sonuçlarının sıfatı ne olursa olsun ilgilisine bildirilmesi zorunludur. Mahkeme, bu gereğe uygun olmayan ve savunma hakkını kısıtlar biçimde davalı yan istemlerini reddetmekle, açıklanan yasal düzenleme ile, yerleşik ilke ve kurallara aykırı karar vermiştir.

O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında ve yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aylandır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 06.10.2004 gününde, oybirliği ile karar verildi.