Konu: Tazminat
Mesajı Okuyun
Old 19-04-2007, 22:46   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Her ne kadar Danıştay'ında bu konuda karaları da olsa da kanaatimce de bu ddavada adli yargı görevli olmalıdır. Sayın Kocabaş'a katılıyorum.

4. Hukuk Dairesi 2003/138 E., 2003/706 K.

HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT
KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ
YARGI YERİ

233 S. KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜ... [ Madde 5 ]
233 S. KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜ... [ Madde 2 ]
233 S. KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜ... [ Madde 4 ]
6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 18 ]
"İçtihat Metni"

Davacı Fadime vs. vekili avukat Fethi tarafından, davalı T...Telekomünikasyon AŞ aleyhine 25.2.2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine dair verilen 14.5.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, haksız eylem nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davacılar davalı kurumda çalışan desteklerinin gerekli iş güvenliği önlemleri alınmadığından elektrik arızasının tamiri sırasında meydana gelen kazada ölmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlar, yerel mahkemece davalı T... Telekomünikasyon AŞ hakkındaki davaya idari yargı yerinde bakılacağı gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Doğru bir sonuca varılabilmesi için somut olaya hangi hukuk kurallarının uygulanacağının tespiti bakımından öncelikle T.... Telekomünikasyon AŞ'nin hukuki statüsünün irdelenmesi gerekir.

Resmi Gazetenin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu iktisadi Teşebbüsleri hakkında 233 sayılı KHK'nin 2/1. maddesi uyarınca Kamu iktisadi Teşebbüsleri terimi, iktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu iktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre iktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadi teşebbüsüdür.

TK.'nun 18/1 maddesine göre "ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere" kurulan teşekküllerin tacir sıfatını taşıyıp taşımadıklarının incelenmesine gelince; Ticaret Yasasında sözü edilen teşebbüslerin, yukarıda anılan kamu iktisadi kuruluşu ve kamu iktisadi teşebbüsü olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK. 2/1. maddesinde, kamu iktisadi kuruluşu ve kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK/233 md 4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (233/4-2) Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet ihale Kanunu ve Sayıştay'ın denetimine bağlı değildir (233 m 4/3) Kamu iktisadi Teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki koşuldan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, kuruluş yasaları uyarına özel hukuk hükümlerine göre yöneltilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.

Gerek 4502 sayılı Yasa, gerek 233 sayılı KHK, TK 18/1 maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK.nın 4/2 maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. 233 sayılı KHK.nin 5. maddesi uyarınca çıkarılan iktisadi devlet teşebbüsleri ve kamu iktisadi kuruluşlarının ana statülerinde bulunan özel hukuk hükümlerine göre işletilmek üzere kuruldukları belirtilmektedir. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir.

Somut olayımızın konusunu teşkil eden kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken 233 sayılı KHK.nın 2/3 maddesinde bunların "kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK 2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kar elde edecekleri açıktır. Kamu İktisadi kuruluşlarının özel hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kar amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.

Gerçekten idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak tam yargı davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir, idari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevlerine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir, idari nitelik taşıyan yasalara dayanılarak yapılanlar idari işlemlerdir, idarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir. Kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında, özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemleri, özel hukuk alanına ilişkin olduğundan bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemez. Kamu idare ve kurumlarının kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan kaynaklanan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olduğu halde, kamu tüzel kişilerinin özel hukuk tüzel kişisi olarak yürüttüğü hizmetlere ilişkin faaliyetleri sırasında meydana gelen zararlardan ötürü, ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğu özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir.

Tüm bu açıklamaların ışığında uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu sonucuna varıldığından yerel mahkemenin kararının bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 23.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.