Mesajı Okuyun
Old 19-07-2023, 14:05   #3
eser_29

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alagoz81
...Davacı ile aile konutu üzerinde ipotek tesis ettiren eşi ...'in evliliği, ...'in yargılama devam ederken..... tarihinde ölümü ile sona ermiştir. Evlilik ölüm ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybetmiştir. Diğer bir ifadeyle evliliğin sonlanmasıyla aile konutu ile kira sözleşmesini feshetme, devretme ve üzerindeki hakları sınırlandırmaya ilişkin kısıtlama "kendiliğinden" ortadan kalkar. Bu husus gözetilerek konusuz kalan dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerekirken, Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayanılmak suretiyle yazılı şekilde "ipoteğin kaldırılmasına" karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle oy çokluğuyla bozulmuştur.

Meslektaşım teşekkür ederim.

Paylaşımda tam da bu karara atfen hep "dava devam ederken eşin vefat etmesi"ne yönelik kararlar olduğunu, benim "eşin dava öncesi vefat etmesi halinde dahi" bu davanın açılabileceğine yönelik karar aradığımı ifade etmiştim.


Mevzu şu ki; dilekçeyi hazırlamaya 1 ay evvel başlamıştım ve tebligat yapılmadığından yarım bırakmıştım. Buraya ve bir kaç yere "eşin dava öncesi vefat etmesi hali"ne dair karar aradığımı söyledikten sonra dilekçe taslağımın alt sayfalarını incelediğimde gördüm ki, zaten soruma konu olan kararları bulmuşum, dilekçeme düzenleyip yerleştirmişim bile.

Sanırım zihin dağınıklığından, bulduğum kararı bulmamışım gibi grupta sordum.

İleride ihtiyacı olabileceklere binaen buradan da paylaşayım kararları:


"Dava; aile konutu olan taşınmazın, hak sahibi eş tarafından diğer eşin rızası alınmadan, davalı şirket yararına ipotek verildiğinden bahisle ipoteğin kaldırılması isteğine ilişkindir (TMK m. 194).
Davacı, malik muris eşi tarafından rızası dışında aile konutu üzerine ipotek konulduğunu, bu durumun Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesine aykırı olduğunu iddia ederek ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yerel mahkemece evliliğin ölümle sona erdiği, dava konusu taşınmazın evlilik ölümle sona erdiğinden aile konutu olma vasfını yitireceği, bu nedenle davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Hüküm, davacı kadın tarafından istinaf edilmiş, bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince verilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Evlilik, sadece boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin "Aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer. Aile konutu ile ilgili malik olmayan eş yararına getirilen koruma malik eş sağ iken başlayıp (TMK m. 194), malik eşin ölümünden sonra (TMK m. 240,652) da devam eder. Geçerli bir işlemin olmadığının kabul edildiği hallerde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırması düşünülemez. Malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu açık olduğundan evlilik ölümle sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını söylemek de mümkün değildir (YHGK esas 2017/2-2906, karar 2017/1723, tarih 13.12.2017). Bu anlamda malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığıdır. Açıklanan sebeplerle mahkemece tarafların gösterdiği deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucu uyarınca esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, malik eşin dava açılmadan önce vefat ettiği, evliliğin ölümle sona erdiği, taşınmazın aile konutu niteliğinin ortadan kalktığı, davacının korunan bir yararının kalmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir."
(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 04.03.2021 T. 2021/264 E. ve 2021/1972 K.)

"Malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu açık olduğundan evlilik ölümle sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını söylemek de mümkün değildir (YHGK esas 2017/2-2906, karar 2017/1723, tarih 13.12.2017). Bu anlamda malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığıdır. Açıklanan sebeplerle mahkemece tarafların gösterdiği deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucu uyarınca esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, malik eşin dava açılmadan önce vefat ettiği, evliliğin ölümle sona erdiği, taşınmazın aile konutu niteliğinin ortadan kalktığı, davacının korunan bir yararının kalmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir."
(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 03.02.2021 T. 2020/6105 E. ve 2021/993 K.)

"Malik olmayan eşin bu davayı açmaktaki hukuki yararının malik eşin ölümünden sonra da devam etmekte olduğu açık olduğundan evlilik ölümle sona erdiğinden bahisle davanın konusuz kaldığını söylemek de mümkün değildir (YHGK esas 2017/2-2906, karar 2017/1723, tarih 13.12.2017). Bu anlamda malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığıdır. Açıklanan sebeplerle mahkemece tarafların gösterdiği deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, malik eşin dava açılmadan önce vefat ettiği, evliliğin ölümle sona erdiği, taşınmazın aile konutu niteliğinin ortadan kalktığı, davacının korunan bir yararının kalmadığı şeklinde hatalı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir."
(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 13.10.2021 T. 2021/4578 E. ve 2021/7239 K.)

Aynı yönde bkz.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.06.2020 T. 2020/1583 E. ve 2020/2664 K.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 23.06.2020 T. 2020/496 E. ve 2020/3226 K.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.11.2020 T. 2020/2264 E. ve 2020/5803 K.