Mesajı Okuyun
Old 07-05-2010, 01:55   #2
umutlaw

 
Varsayılan

Dusundugum sey su ki %110 olayi hakimin gozunden nasil kacmis?

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=43343

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1994/2-301
Karar No : 1994/422
Tarih : 22.6.1994


MUAYYEN MAL VASİYETİ ( Vasiyetnamenin tenfizi )
VASİYETNAMENİN TENFİZİ
VERASET İLAMI ( Muayyen mal vasiyeti )
VASİYETNAMENİN AÇILMASI ( Muayyen mal vasiyeti )



ÖZET :

Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz.

Mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı sadece yasal mirasçılara tanınmıştır. Vasiyetname ile verilen hakkın geçirilmesini sağlayacak husus, sulh hakiminin vereceği mirasçılık belgesidir.

Kendisine muayyen bir mal vasiyet edilen kimsenin, durumu ise daha farklıdır. Medeni Kanunun 541. maddesi gereği, kendisine muayyen mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.


DAVA ve KARAR :

Taraflar arasındaki "vasiyetnamesinin tenfizi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.1.1993 gün ve 1988/481-1993/45 sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 3.5.1993 gün ve 1993/4218-4535 sayılı ilamı;

( ... 1 - Dava muayyen mal vasiyetini amir vasiyetnamenin yerine getirilmesi ile ilgilidir. Bu davada görev vasiyet edilen malın dava tarihindeki değerine göre belirlenir. O halde mahkemece yapılacak iş; vasiyete konu malların dava tarihindeki değerini tespit etmek ve öncelikle görev sonunda bir karar vermekten ibarettir.

2 - Kabulü göre de;

a ) Vasiyetnamenin iptali ile ilgili kararlarda kesinleşme şerhinin aranmaması,

b ) Vasiyetnamenin bir örneğinin dosya içerisine konulmaması,

c ) Veraset ilamının celbedilmemesi de isabetsizdir. Bu yönler gözetilmeden işin esasının incelenmesi ve yazılı şekilde karar verilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı, kendisine muayyen mal vasiyetini içeren vasiyetnamenin infazı ile mirasçılık belgesi verilmesini istemiştir.

Davacının isteğinde dayandığı vasiyetnamenin açılması işlemi tamamlanmış ve uyuşmazlık Yargıtay’dan geçerek sonuçlanmıştır.

Belirtmek gerekir ki Hukuk Genel Kurulu’nun 13.2.1991 gün 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar, bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin ,M.K.’nun 535. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli Yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir.

Diğer bir anlatımla, Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz. Bilindiği üzere ölüme bağlı tasarrufla;

a ) Mirasçılardan biri veya bir kaçı mirasdan iskat edilebilir ( MK. m. 457 ),

b ) Mükellefiyetler, şartlar konulabilir ( MK.m.462-İkame MK. m.467. Namzet tayini MK. 468 ),

c ) Mirascı seçilir ( MK. m. 463 ),

d ) Mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye belirli ( muayyen ) mal vasiyeti yapılabilir ( MK.m.464 ),

e ) Vakıf kurulması öngörülebilir ( ... Belirtilen tasarrufların ne şekilde yerine getirileceği yine Medeni Kanunda ayrı ayrı gösterilmiştir. Mahrumiyet ve iskat halinin aksi kanıtlanmadıkça, mirasçı seçilen kişi, mirasçılık belgesi almadıkça ( MK. 538 ) kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu malı ilgilisinden istemedikçe "yasal mirasçı veya varsa tenfiz memurundan" ve karşı çıkılması halinde onlar aleyhine istihkaka davası açıp dava ile haklılığını kanıtlamadıkça, vasiyetname ile yapılan tasarrufun sahibi olamaz... )

Medeni Kanunun 539. maddesi uyarınca mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı, sadece yasal mirasçılara tanınmıştır. Vasiyetname ile mirasçı seçilenlerin, ( Mirasçı nasb edilenler ) hakları, yasal mirasçılar veya öncelikle tasarruf ile yararlarına teberru yapılmış olanlar tarafından açıkça itiraza uğramamış ise, bu hususun tebliğinden itibaren bir ay geçtikten sonra bunlar mirasçılık sıfatları hakkında belge verilmesini Sulh Hakiminden isteyebilirler ( Bununla beraber her nevi istihkak ve iptal davası hakkı saklı olmak üzere ) ( MK. m. 538 ). Vasiyetname ile verilen hakkın geçirilmesini sağlayacak husus sulh hakiminin vereceği mirasçılık belgesidir.

Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin, durumu ise daha farklıdır. Medeni Kanunun Madde 541 gereği kendisine belirli bir mal vasiyet eden kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.

Görüldüğü gibi, vasiyetnamenin açılmış olması, terekenin seçilmiş ( ve külli mirascı durumundaki2 kişi ile kendisine belirli bir mal vasiyet edilene ( cüzi mirasçıya ) geçmesini sağlamaya yeterli olmamaktadır.

Somut olayda; Davacı, vasiyetnamenin öncelikle infazını istemektedir. Bu itibarla da kendisine muayyen mal vasiyet edilen kişi durumunda bulunduğundan izleyeceği yol Medeni Kanunun 541. maddesi uyarınca bu malın teslimini yasal veya seçilmiş mirasçılardan veya tenfiz memuru varsa ondan istemek, bunların teslimden kaçınmaları ve üstün bir hak iddia etmeleri halinde onlara karış istihkak davası açmaktan ibarettir.

İstihkak davalarında ise görevli mahkemeyi davanın konusunu oluşturan malın değeri belirler. Önceki davalardan vasiyet edilen dava konusu malın, değerinin milyarlarla ölçülebileceği anlaşılmaktadır.

Ancak dayanılan olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme ise hakime aittir. Davacının isteği vasiyete konu şeyin verilmesi ve adına tapuya tescil edilmesine ilişkindir. Bu nedenle dava konusu taşınmazların değerinin tespit edilmesi görev yönünün doğrudan gözetilmesi gerekir.

Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde Usul ve Yasa’ya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.


SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.